Bana
bir şarkı söyle hayat..
Esra Mert
Güzel bir fasıl gecesinden çıkmış gibiyim.
Hayatın bir şarkısı varsa evet, biz dün gece onu
dinledik. Ağladık, güldük, şaşırdık, üzüldük, içimiz soğudu, kızdık.. Hâsılı hayata
dair her duyguyu lokma lokma doğrayıp koyduk tabağımıza. Karıştırdık ve ortaya
doyumsuz bir hikâye çıktı.
Ahmet Mümtaz Taylan’a zaafım var. Durup otursa, gene
izlerim. Ama değil oturmak, diyor ki “illa sen de gel hikâyeye”. Gözüyle
çağırıyor. Sözüyle, bakışıyla, duruşuyla öyle bir Bayram Ağa giymiş ki üzerine.
Seyretmeye doyamadım. Bayram, Emine ve Salih arasındaki hikâye tam avucumu
kaşındırmıştı ki hikâyenin iki kahramanını kaybettik. Olsun, Bayram’ın Emine’ye
o bakışını gördük ya.. O koca Bayram Cevher, yarı yolda bıraktığı Emine’yi
yıllar sonra karşısında görünce öyle çocuk gibi doldu ya gözleri.. Bütün iyi ve
güzel şeyler gibi yarım kalmış işte bu da. Giden bahtiyar olmuş -nasıl bahtiyarlıksa-
kalan târumar..
Ben hikâyenin o mâzi kısmında kaldım. Kalırım da bir
zaman. Bu upuzun zaman diliminde bir diyalogu bile ıskalamayıp her sözü
ciğerimize oturtan kalem sahibine selam ederim. Mâziden diyaloga nasıl geldim?
Çünkü Salih’in Bayram’a ettiği bir cümle vardı orada. Diyordu ki:
“Sen istediğini aldın Bayram.. Ben alamadım. Ben
Emine’yi alamadım. Onu koynuma aldım ama ben onu alamadım..”
Sırf bu lafın üstüne bir kitap yazılabilir, şarkı
bestelenebilir ya da oturup sabaha kadar zırlanabilir.
Ve daha bir sürü şey..
Herkesin birbirini mutsuz ettiği bu aşk hikâyesinde günahlarının
bedelini evlatlarına ödetmeye kararlı iki babanın kaş yapayım derken göz
çıkarma hikayesi Hayat Şarkısı. Yoldan gönüllü çıkmış Hülya’nın, ismiyle
müsemma ablası Melek’in hayatını çalma öyküsü bir yandan. İstenmediği bir
dünyaya cebren ve hile ile sızan Hülya’nın arsızlık ve hırsızlıkla ilmek ilmek
ördüğü planı peri masalına çevirme çabası..
“Bir baba bir evladın kaderiyle ne kadar
oynayabilir”in yanıtı: Kerim Cevher.. Hedefleri, projeleri, kariyer planları,
uzatmalı sevgilisiyle kurduğu düşleri kucağında patlayan bahtsız bir delikanlı.
Birkan Sokullu’nun çok iyi bir oyuncu olduğunu ama bunu göstermek için yerinin
hep dar olduğunu düşünürüm. Bu kez öyle düşünmüyorum fakat. Kerim Cevher duygu
yönü bereketli bir karakter. Birkan Sokullu’nun Kerim’i bize iliklerimize kadar
hissettirdiği ve bunun giderek artacağı kanaatindeyim. Çok yakıştırdım, çok
beğendim.. Emeklerine sağlık olsun.
Gelelim bölümün yıldızına. Aslında dizide
oyunculukların hepsi çok iyiydi. Oyuncuların her biri usta isimler zaten.. Fakat
ben o erkek Fatma kılığındaki Hülya karakteriyle Burcu Biricik’i bir ömür
silmeyeceğim hafızamdan. Gecemizi renklendiren o enfes oyunculuğu için
kendisini hassaten kutlarım.
Son zamanlarda, ortaya bir iş çıkarmanın telaşıyla
peş peşe beğenimize sunulan yapımların her birine saygı duymakla beraber pek
çoğundan istediğim tadı alamadığımı belirtmek isterim. Bu geleneği bozan Hayat Şarkısı bundan böyle Salı
gecelerimin yoldaşıdır. Kurduğu her dünyadan keyif aldığım Mahinur Ergun
ustanın kalemine, Cem Karcı’nın ellerine ve tüm ekibin emeğine sağlık..
Soluksuz okuduğum romanlar gibi sonraki sayfasını
merakla beklediğim bu hikayeye beni yazınız efendim.. Hayat şarkısını söylesin.
Bir ağlayıp bir gülerek dinleyelim biz de..
Yolu açık olsun.