İzzet Pinto: Ayakkabı satmakla dizi satmak arasında hiçbir fark yok'

İzzet Pinto: Ayakkabı satmakla dizi satmak arasında hiçbir fark yok'
TED lisanı ile 2009 yılından bu yana gerçekleşen TEDxİstanbul, bu yıl “Harekete Geç” teması ile ilham verici konukları dinleyicilerle buluşturdu. Gandi’nin “Bir insan eylemlerinin toplamıdır” sözünden yola çıkan etkinlikte, İzzet Pinto da konuşmacılar arasındaydı. “Televizyon Gurusu” kimliği ile sahneye çıkan Pinto, sektördeki başarısı ve bugünlere nasıl geldiğini anlattı.

2006 yılında kurduğu şirketi Global Agency ile ilk Türk televizyon formatının uluslararası arenada satışını üstlenen İzzet Pinto, bu başarısının ardından 2008 yılında Türk dizilerini de dünya pazarına sunmaya başladı. Halit Ergenç ve Bergüzar Korel'in başrollerini paylaştığı TMC yapımı Binbir Gece dizisi ile başlayan bu süreç, Muhteşem Yüzyıl ile birlikte şu an 85 ülkeye yayılmış durumda. İzzet Pinto’nun anlattıklarından önce, bir dinleyici olarak bende bıraktığı etkiden bahsetmek istiyorum. Konuşmaya başladığı andan itibaren, Pinto’nun işini ne kadar çok sevdiğini anlayabiliyorsunuz. Yaptığı işleri ve başarılarını sanki çok olağan şeylermiş gibi sakin sakin anlatıyor. Bu sakin üslubu, samimiyeti ve espirileri, dinleyicileri de sık sık güldürdü.

"Hiç bir şey dışarıdan göründüğü kadar zor değildir” diyerek konuşmasına başlayan Pinto, hayalperest bir çocuk olduğunu bu nedenle de insanların kendisine sürekli “başarısız olacaksın” dediğini anlattı. Fakat,  “Bir işe başlamadan önce iş ile ilgili hiç bir şey bilmenize gerek yok. Ben öyle başladım. On yıl önce ayakkabı satıyordum şimdi televizyon sektöründeyim” diyecek kadar da kendine güvenmiş ve risk almış. “ Televizyon sektörüne girdiğim zaman format nedir, onu dahi bilmiyordum.” diyen Pinto, sektöre girmeden önce çok sayıda iş denemiş. Başarısız olduğunda ise pes etmek yerine, şansını farklı alanlarda denemiş. Ancak temelde yaptığı iş aynı: bir şeyler alıp satmak… Konuşmasını dinlerken başarısındaki en büyük payın işini sevmek olduğunu, düşündüm. Yaptığı işi o kadar seviyor ve inanıyor ki, ne sattığının onun için hiç bir önemi yok. "17 yaşından beri hayaller kuruyorum, bir şeyler alıp satmayı da hep sevdim” diyor Pinto. Hatta “Ayakkabı satmakla dizi satmak arasında hiç bir fark yok, diyecek kadar da iddalı.

‘Bir işe %100 inanırsanız olur, %99 inanırsanız olamayabilir’
Hani herkesin "dönüm noktam" dediği bir an vardır ya, İzzet Pinto’nun hayatını değiştiren o an, kuzeninin yazdığı kitabı okuması ile başlamış. Kitabı o kadar çok beğenmiş ki, hemen arayıp “Seni dünya çapında okunan bir yazar yapacağım, her yerde imza günleri düzenleyeceğiz” demiş. Pinto’nun hayalperestliğini bilen kuzeni “Sen ayakkabı satmıyor musun?" demekle yetinmiş. Bu duruma pek takılmadığından olsa gerek hemen New York Kitap Fuarı’na başvurmuş ve kıt kanaat parası ile bir stand kiralayabilmiş. Bundan sonraki süreci ise şu cümlelerle anlatıyor: “Fuarda Çin’den gelen bir yayınevini ikna edebildim. Kitap Çince'ye çevrildi. O kadar büyük ilgi gördü ki, ilk hafta en çok satanlar listesinde dördüncü sıraya yükseldi. İmza günü düzenlediler, kuzenimle Çin’e gittiğimizde şoke olduk. Çünkü insanlar bizim için çıldırıyorlardı. Ben o kitabı satacağıma inanıyordum. Bir şeye yüzde yüz inanırsanız o iş olur, ama yüzde 99 inanırsanız olmayabilir.”


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER