Başlarken...
Türkiye’de TV dizi sektörü son yıllarda hızlı bir canlanma ve gelişme içine girmiştir. Bu canlanmayla birlikte alanın, senaristiyle, oyuncusuyla, tüm eyleyicileriyle yeniden yapılanmasına ve yeniden yaratılmasına tanık oluyoruz. Türk dizileri artık Orta Avrupa’dan Balkanlar’a Ortadoğu’dan Güney Amerika’ya geniş bir coğrafyada alıcı bulmaktadır.
Bizler de, Yıldız Teknik Üniversitesi Fransızca Mütercim–Tercümanlık Bölümü öğretim üyeleri ya da kısaca Napoli ekibi (kendi adlandırmamız) olarak, İtalya’nın Napoli şehrinde, Suor Orsola Benincasa Napoli Üniversitesinde, 5-6 Mayıs 2016 tarihlerinde, Fransa, Belçika, İtalya ve Türkiye ortak çalışmasıyla gerçekleşen Çevirmen / Sözlü Çevirmen Eğitiminde Çeviri / Sözlü Çeviride Yaratıcılık başlıklı dördüncü Çeviri&Redaksiyonda Kuram&Gerçekler (T&R 4) uluslararası kolokyumuna konuşmacı olarak katıldık. İngiliz şair, oyun yazarı, yayıncı Roger McGough, İrlandalı çeviribilimci Michael Cronin ve İtalyan edebiyatçı Jean Talon Sampieri’nin davetli konuşmacı oldukları panel ve toplantılarda, oturum başkanımız ev sahipliği yapan Emilia Di Martino’ydu. Böylece, Haziran 2015’de Star TV’de izlemeye başladığımız Kiralık Aşk dizisini hem konu açısından ilişkisi olduğu İtalya'ya hem de çeviri bilimsel alanına taşımış olduk ve disiplinlerötesi yeni yaklaşımları merak eden pek çok farklı kültürde dinleyiciyle, transmedyatik yeniden yaratım ve yeniden yazım yöntemlerini buluşturduk. Ayrıca, çalışmamız ve Kiralık Aşk, kolokyumun çıktısı olarak basılan bir kitapta da yer alıyor.
Kiralık Aşk’ın kapısını biraz aralarsak, kendimizin bile nedenini anlamakta zorlandığı bir takım bilinmezlerin birlikte ya da ayrı ayrı etkisini gösterdiği yapı taşlarının altında hep mucize ve aşkı görüyoruz. Tam her şey bitti derken bir mucizeyle bir aşk oyunu içinde yeniden yeniden yapılanan Defne ve başarılı ayakkabı tasarımcısı Ömer arasındaki kesişim alanı zamanla bir aşk üçgenine dönüşüyor ve hayatın en gerçek sorularıyla tekrar tekrar yüzleşiyor.
Kısa bir sürede beklenmedi bir ilgiyle kendisini çok farklı yaştan ve farklı sosyal kültürel seviyeden bir hedef kitleye bağlamayı başaran Kiralık Aşk dizisi nasıl bu kadar başarılı olabildi. Ayrıca bu kadar başarılı olmasının yanı sıra nasıl bu kimlikleri ikna edip farkındalıklarını artırıp, boşluklarını farklı kültür ürünleriyle, operalarla, yazar ve kitaplarıyla buluşturup istemli bir kültürel sermaye paylaşım yarışına soktu. Fransız çağdaş sosyolog Pierre Bourdieu’nün de söylediği gibi, görünen yapı taşlarının altında hep görünmeyen, ama baskın olan ve hareketi yönlendiren, derinlerden gelen, merak uyandıran ve bizleri araştırmaya iten bu paylaşımın taşları olsa gerek! Bizler de aynı bu heyecanla dijital ortamda farklı platformların farkına vardık, böylece pusuda izlemeyi keşfettik, fan kitlesiyle tanıştık ve kaynaştık. Dijital ortamın gücü, yeni toplumsallıklar, değişen eyleyiciler, ancak içine girip dolaşınca ve bulaşınca anlaşılabiliyor.
Yazı devam ediyor..