1992 İstanbul doğumlu Yağızkan Dikmen, Adıgüzel Güzel
Sanatlar Lisesi Tiyatro Bölümü ile oyunculuk kariyeri için ilk adımı atmış
oldu. 2010’da liseden mezun olduktan sonra aynı yıl Haliç Üniversitesi
Konservatuarı Tiyatro Bölümünü kazandı. Konservatuar sırasında kariyerinin ilk
set deneyimini Altın Portakal Film Festivalinden dört ödülle dönen “Güzel
Günler Göreceğiz” filmi ile yaşadı. Ardından “Ağır Roman Yeni Dünya”,
“Cinayet”, “Asla Vazgeçmem”, “Mehmetçik Kut’ul Amare” ve en son Kuruluş Osman
dizisi ile ekranlarda yer aldı. 2018 yılında yurt dışından birçok ödülle dönen
“Batlır” sinema filminin başrolünde yer aldı. Ayrıca Dost Atölye ve Hilal
Saral’dan eğitimler aldı. Sporun birçok dalını hayatının bir parçası yapan
Yağızkan Dikmen, hayvan dostu ve müzik aşığı.
1-Son projenizde
canlandırdığınız karakteri özetleyecek beş anahtar kelime?
Son olarak “Kuruluş Osman” dizisinde Bayhoca karakterini
canlandırdım karakterimin beş anahtar kelimesi; Cesur, masum, fevri, savaşçı,
sadık.
2-Canlandırdığınız
karakterin tek bir özelliğine sahip olacaksınız; hangisini seçerdiniz?
Ben Bayhoca'nın aksine attığı her adımı fazlaca düşünen
birisiyim bu yüzden Bayhoca'nın fevri yönüne çok imreniyorum bu sebeple
Bayhoca'nın fevriliğini seçiyorum.
3-
Oynadığınız diziyi, filmi veya tiyatro oyununu bir yemek, canlandırdığınız
karakteri de malzemelerden biri olarak düşünecek olursanız; projeyi hangi
yemeğe benzetirsiniz ve karakteriniz olmasa hangi malzeme eksik olurdu?
Diziyi mantıya benzetirsek kendimi nane olarak
düşünebilirim nanesiz de mantı yiyebilirsiniz ama nane lezzet katar.
4- İlk
audition’ınızı hatırlıyor musunuz; nasıl geçmişti?
İlk auditionım 2010 yılında “Küçük Sırlar” dizisiydi, o
zamanlar güzel sanatlar lisesinde okuyordum audition benim için tam bir kaostu,
haliyle işi alamadım. Ancak iki yıl geçtikten sonra auditionımı bilgisayardan
silmeyi unuttukları için o çekimle başka bir diziden teklif geldi ve o dizi
kariyerimdeki ilk dizi oldu. Aslında ilk auditionum ile işi almış sayılabilirim.
5- Bugüne
kadar oynarken yaptığınız en komik hata nedir?
Kariyerimdeki ilk hatam acemiliğimden de kaynaklandı
diyebilirim. İlk kamera tecrübem olan Hasan Tolga Pulat’ın yönettiği “Güzel
Günler Göreceğiz” sinema filminin setinde oldu. Sahne gereği kaçmam
gerekiyordu. Koşmaya başladım uzaklaştım, uzaklaştım, uzaklaştım ve köşeyi
döndüm koşmaya devam ettim bir süre sonra kameranın beni çekemeyeceğini fark
edip durdum, geri döndüğümde bambaşka bir plan çekiliyordu kimse bana dur
demeyince birkaç sokak kadar koşmaya devam etmiştim.
6- Şu
an/son olarak oynadığınız dizide, filmde veya tiyatro oyununda sizin ya da
başka bir karakterin söylediği, en sevdiğiniz replik nedir?
Son olarak oynadığım Bayhoca karakterinin söylediği
''Gündüz okur, gece pusat tutardım; çünkü ben bir kayı beyiyim'' sözü benim
için çok anlamlıydı o repliğin devamında karakterimin aksiyonları başladı ve
ben kendimi karaktere kaptırdım.
7- Bir
bölümlüğüne/sahneliğine oynadığınız herhangi bir işteki karakterinizi ekipten
başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek isterdiniz? Aynı şekilde siz de
başka bir karakteri oynayacaksınız. Hangisini seçerdiniz? (Yaş, cinsiyet vb.
etmenleri düşünmeden)
“Ağır Roman Yeni Dünya” dizisinde canlandırdığım “Yaşar”
karakterini Onur Saylak'ın canlandırmasını isterdim öyle bir yeteneğin bu
karakteri nasıl yaratacağını merak ediyorum. Aynı şekilde ben Murat Daltaban'ın canlandırdığı kahveci
karakterini oynamak isterdim, neden bilmiyorum ama o karakterin her sahnesinde
“acaba ben olsam ne yapardım'' dediğimi hatırlıyorum.
8-Ergenliğinize
döndük; sevdiğiniz bir ünlünün fotoğrafını tişörte bastıracaksınız. Bu kim
olurdu? (Yerli/yabancı fark etmez)
“Pembe Panter” serisi benim için çok özel bir yerdedir
bunun yanında “Parti” gibi efsane filmlere imza atmış Peter Sellers'ın
fotoğrafını tişörtüme bastırırdım.
9-Karşınızda
zaman makinesi var; hangi dönemde, hangi şehre ışınlanmak isterdiniz?
Zaman makinesi ile Rönesans dönemi Floransa’ya gitmek
isterdim, o dönemki mimariyi kendi gözlerimle görmek Leonardo da Vinci,
Michelangelo gibi sanatçıların yapıtlarına şahitlik etmek Avrupa’da sanatın
doğuşuna şahitlik etmek güzel olabilirdi.
10-Bugüne
kadarki en büyük çılgınlığınız nedir?
Kışın ortasında gece iddia üzerine denize girmiştim.
Soğuk o kadar içime işlemişti ki; titremekten yüzemiyordum. Beni sudan çekip
çıkarttıklarında kollarım ve bacaklarım istemsizce hareket ediyordu. Bir daha
asla yapmayacağım bir çılgınlık.
11-Hangi
dizileri takip ediyorsunuz ve onları izlerken yanında yemesem olmaz dediğiniz
abur cuburlar neler?
Şu anda izlediğim “Vikings”, “Black Mirror” ve “The Last
Kingdom” var bunları izlerken abur cubur yemektense bir şeyler içmeyi tercih
ediyorum. Saat fark etmeksizin bitki çayı ve kahve tüketiyorum.
12-Güne
bir kitabın dünyasında başlayacaksınız; öğlen bir dizinin, akşamı da bir filmin
dünyasında geçireceksiniz. Hangilerini seçerdiniz?
Güne “Hobbit” kitabının anlattığı yeşil ve huzur dolu
Hobbit köyünde uyanmak isterdim. Öğlen saatlerinde “Peaky Blinders” dizisindeki
barda bir iki kadeh içtikten sonra akşama doğru batmayan bir “Titanik” gemisine
geçip akşamı orada değerlendirmek isterdim.
13-Oyunculuğun
en çekilir ve çekilmez yanları nelerdir?
Oyunculuğun beni en çok cezbeden yanı bütün meslekleri olabileceğim tek bir meslek olması. Öte yandan bu işe değer vermeyip,
çalışmadan gelen oyuncularla oynamak bu işin en çekilmez yanlarından birisi.
14-Kapitalizm,
feminizm, sosyalizm, elitizm... Hadi, bunların yanına bir tane de siz yepyeni
bir “-izm”li kavram ekleyin.
Benim yarattığım terim influeizm; insanların fazladan
birkaç like almak adına influencer gibi davranma çabası.
15-Bir
sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru rica etsem…
Yönetmenliğini, yapımcılığını ve senaristliğini yaptığın
bir projenin konusu ne olurdu ve 2 kadın 2 erkek başrol oyuncuları kimler
olurdu? (yerli/yabancı fark etmez)