dizisinde Cemile karakterine hayat veren Elif Sönmez, 1980 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İtalya’nın Milano şehrinde bulunan Accademia di Belle Art di Brera Heykel Bölümü’nden 2004 yılında mezun olan oyuncu; kamera karşısına ilk olarak
dizisinde canlandırdığı Melek Doğan karakteriyle çıktı. Oyunculukla tanışmasına vesile olan
gibi birçok dizi ve sinema filmi projelerinde yer aldı.
1- Son projenizde canlandırdığınız karakteri özetleyecek
beş anahtar kelime.
Candan, neşeli, hoşgörülü, cevval, inatçı.
2- Canlandırdığınız karakterin tek bir özelliğine
sahip olacaksınız; hangisini seçerdiniz?
Bir kardeşim veya ablam olmasını.. İkisi birden olursa daha
da şahane! Ailemin tek çocuğuyum ve kardeşlik duygusunu hep merak ettim,
neredeyse tüm televizyon kariyerim boyunca da kardeşli karakterlere hayat vermek
nasip oldu. Kalbim temizmiş.
3- Oynadığınız diziyi / filmi veya tiyatro oyununu bir
yemek, canlandırdığınız karakteri de malzemelerden biri olarak düşünecek
olursanız; diziyi, filmi ya da tiyatro oyununu hangi yemeğe benzetirsiniz ve
karakteriniz olmasa hangi malzeme eksik olurdu?
Dizi zeytinyağlı dolma, ben de yenibahar.
4- İlk audition’ınızı hatırlıyor musunuz; nasıl
geçmişti?
İlk audition’um Asi dizisi için Cevdet Mercan’la olmuştu. Hep minnetle
ve gülerek hatırlıyorum.. Onun samimi ve neşeli tavrı, beni en doğal halimle
oynamaya teşvik etmesi, şu an benim için
vazgeçilmez olduğunu hissettiğim oyunculuk kariyerimin ve bana getirdiği
binlerce güzel şeyin kapısını araladı.
5- Bugüne kadar oynarken yaptığınız
en komik hata nedir?
İlk işim Asi’de, ilk sahnemde oynarken, görüntü yönetmeni
sessizce “ön,arka, ön, arka” demeye başladı. Ben de repliklerimi söylerken
hafifçe öne arkaya sallanmaya başladım. Kaydı kesip “naapıyosun Elif’çim?” dediler,
neyi yanlış yaptığımı da anlamadım. Neyse sonunda kameranın neti için verilen
komutla sallandığım ortaya çıktı.
6-Şu an/son olarak oynadığınız dizide, filmde veya
tiyatro oyununda sizin ya da başka bir karakterin söylediği, en sevdiğiniz
replik nedir?
Zeynep karakterinin terapistine sorduğu soru: “İnsan
kaderini değiştirebilir mi?” Bizi biz yaptığına iliklerimize kadar inandığımız, inandırıldığımız
özelliklerimizin sınırlarını aşıp kendimize koşullandırılmalarımızdan azade bir
yaşam kurabilir miyiz? diye açıyorum ben bunu içimde ve bence hepimizin ama
hepimizin en derin sorusu bu.
7- Bir bölümlüğüne/sahneliğine oynadığınız herhangi
bir işteki karakterinizi ekipten başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek
isterdiniz? Aynı şekilde siz de başka bir karakteri oynayacaksınız. Hangisini
seçerdiniz? (Yaş, cinsiyet vb. etmenleri düşünmeden.)
Karadayı’daki İlknur’u, Bülent karakterini oynayan ve bence İlknur’u
benden sonra en derinlemesine hisseden Deniz Hamzaoğlu oynasın, ben de Mahir’i
oynayayım isterdim. Bu toplumda, etrafındaki onu seven sevmeyen herkesin manevi
beklentilerle bir ilişki kurduğu, güçlü ve erdemli olmak kalıplarıyla şartlandırılmış
bir erkek olmak, bütün ailenin hatta mahallenin sorumluluğunu almak ve bu koşullarda
bile kendini, aşık olduğu kadını dinlemeyi, tanımayı, saygı duymayı ve olduğu
gibi sevebilmeyi öğrenebilmek nasıl bir şey, bunu deneyimleyebilmek isterdim.
8- Ergenliğinize döndük; sevdiğiniz bir ünlünün fotoğrafını
tişörte bastıracaksınız. Bu kim olurdu? (Yerli/yabancı fark etmez.)
Eros Ramazzotti. Bütün o şarkıları bana söylediğinden
o kadar emindim ki.
9- Karşınızda zaman makinesi var; hangi dönemde, hangi
şehre ışınlanmak isterdiniz
M.Ö. 600’lü yıllar Babil. Babil Kulesi’nin yarı hayali
de olsa resimlerini ve İştar Kapısı’nı gördüğümden beri hep aklımda; ben ölmeden
zaman makinasını bulurlar da bana da fırsat doğarsa oraya gideyim diye. Heykel
okuduğum yıllarda 2 yıl boyunca, Babil Kulesi merkezinde, hafızamızın, depolama
ve arşivleme sistemlerimizin mimariye yansımasını antropolojik olarak değerlendirip
heykele yansıtmaya çalıştığım hummalı bir süreç var.
10- Bugüne kadarki en büyük çılgınlığınız
nedir?
Bir sürü mantıksız ve havai şey vardır elbet ama
yaparken hiçbiri bana çılgınlık gibi gelmemişti.
11- Hangi dizileri takip ediyorsunuz ve onları izlerken
yanında yemesem olmaz dediğiniz abur cuburlar neler?
Biraz geç de kalmış olsam şu anda The Handmaid’s Tale’i seyrediyorum.
Normalde dizi başına geçtiğimde 4 - 5 bölüm birden izlediğim için bardaklarca çay
ve yanında çikolatalı müsli bar gider ama bu dizide insanın boğazı öyle bir düğümleniyor
ki, aralarda su bile içmek zor oluyor!
12- Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksınız; öğlen
bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksiniz. Hangilerini seçerdiniz?
Biri derinlemesine algımı ve ruhumu
inceleyebileceğim bir insani drama hikayesi ya da deneme (Six Feet Under, Mad
Men, İstanbullu Gelin, Kaldırım Serçesi, Kurtlarla Koşan Kadınlar, Saatleri
Ayarlama Enstitüsü, John Berger’in neredeyse tüm kitapları). Biri fantastik bir alem süsüyle, masalların da yaptığı gibi beni alışık
olduğum dünya algısından koparıp normalde göremeyeceğim şeyleri fark etmemi sağlayacak
bir güzelleme, (Marquez’in bütün kitapları, Howl’un Yürüyen Şatosu, Narnia Günlükleri,
Ursula K. Le Guin’in tüm kitapları, Kurt
Vonnegut Hi-Ho, Yüzüklerin Efendisi serisi, The OA). Biri de kendiyle ve otorite figürleriyle dalga geçen zeki bir aklın
hicivleri olsun. (Girls, Fleabag, duygularını ortaya koymaktan da, politik
olarak düşüncelerini ifade etmekten de çekinmeyen Stand-up komedyenler) Bunlar ve benzerleri düzenli ve dengeli olarak hep hayatımda olsun da
yazılı, sesli, görüntülü, ne formatta gelirlerse gelsinler. Hem içinde yaşadığım dünyayı anlamlandırabilmem kolaylaşıyor, hem de yalnız
olmadığımı hissediyorum; ayaklarım yere daha sağlam basıyor. Çok şükür benim
gibi düşünen birçok insan var ve üretiyorlar da bütün ömrümce yetecek dizi,
film ve kitap bekliyor beni.
13- Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez
yanları neler?
Başka türlü yanına yaklaşamayacağım, deneyimle kazanılan
farkındalıklar vadetmesi, ve en içtenlikle ortaya koyduğum bir duygunun, hiç tanımadığım
ve beni hiç tanımayan biriyle aramda bu kadar güçlü bir köprü kurabiliyor olması
bu işi benim için her koşulda çekilir kılıyor. En çekilmez yanı da işimi daha iyi yapabilmek için
kendimce her türlü hazırlığımı yapıp, uzayan süreler sebebiyle herkesin telaş içinde
işini yapması dolayısıyla performansımın göz göre göre düşüşüne tanık olmak.
14- Kapitalizm, feminizm,
sosyalizm, elitizm... Hadi, bunların yanına bir tane de siz yepyeni bir “-izm”li
kavram ekleyin.
Algıda popularizm.
15- Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru
rica etsem.
Çektikten hemen sonra ‘harika bir sahne oldu’ diye düşündüğü
sahnesi hangisi?