RaniniTV Ekspres: 15 Soruda Elif Sönmez

RaniniTV Ekspres: 15 Soruda Elif Sönmez
Doğduğun Ev Kaderindir dizisinde Cemile karakterine hayat veren Elif Sönmez, 1980 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İtalya’nın Milano şehrinde bulunan Accademia di Belle Art di Brera Heykel Bölümü’nden 2004 yılında mezun olan oyuncu; kamera karşısına ilk olarak Asi dizisinde canlandırdığı Melek Doğan karakteriyle çıktı. Oyunculukla tanışmasına vesile olan Asi dizisinden sonra Karadayı, Siyah İnci ve Sonsuz gibi birçok dizi ve sinema filmi projelerinde yer aldı.



1- Son projenizde canlandırdığınız karakteri özetleyecek beş anahtar kelime.
Candan, neşeli, hoşgörülü, cevval, inatçı.
 
2- Canlandırdığınız karakterin tek bir özelliğine sahip olacaksınız; hangisini seçerdiniz?
Bir kardeşim veya ablam olmasını.. İkisi birden olursa daha da şahane! Ailemin tek çocuğuyum ve kardeşlik duygusunu hep merak ettim, neredeyse tüm televizyon kariyerim boyunca da kardeşli karakterlere hayat vermek nasip oldu. Kalbim temizmiş. 

3- Oynadığınız diziyi / filmi veya tiyatro oyununu bir yemek, canlandırdığınız karakteri de malzemelerden biri olarak düşünecek olursanız; diziyi, filmi ya da tiyatro oyununu hangi yemeğe benzetirsiniz ve karakteriniz olmasa hangi malzeme eksik olurdu?
Dizi zeytinyağlı dolma, ben de yenibahar.

4- İlk audition’ınızı hatırlıyor musunuz; nasıl geçmişti?
İlk audition’um Asi dizisi için Cevdet Mercan’la olmuştu. Hep minnetle ve gülerek hatırlıyorum.. Onun samimi ve neşeli tavrı, beni en doğal halimle oynamaya teşvik etmesi, şu an benim için  vazgeçilmez olduğunu hissettiğim oyunculuk kariyerimin ve bana getirdiği binlerce güzel şeyin kapısını araladı.

5- Bugüne kadar oynarken yaptığınız en komik hata nedir?
İlk işim Asi’de, ilk sahnemde oynarken, görüntü yönetmeni sessizce “ön,arka, ön, arka” demeye başladı. Ben de repliklerimi söylerken hafifçe öne arkaya sallanmaya başladım. Kaydı kesip “naapıyosun Elif’çim?” dediler, neyi yanlış yaptığımı da anlamadım. Neyse sonunda kameranın neti için verilen komutla sallandığım ortaya çıktı.
 
6-Şu an/son olarak oynadığınız dizide, filmde veya tiyatro oyununda sizin ya da başka bir karakterin söylediği, en sevdiğiniz replik nedir? 
Zeynep karakterinin terapistine sorduğu soru: “İnsan kaderini değiştirebilir mi?” Bizi biz yaptığına iliklerimize kadar inandığımız, inandırıldığımız özelliklerimizin sınırlarını aşıp kendimize koşullandırılmalarımızdan azade bir yaşam kurabilir miyiz? diye açıyorum ben bunu içimde ve bence hepimizin ama hepimizin en derin sorusu bu. 

7- Bir bölümlüğüne/sahneliğine oynadığınız herhangi bir işteki karakterinizi ekipten başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek isterdiniz? Aynı şekilde siz de başka bir karakteri oynayacaksınız. Hangisini seçerdiniz? (Yaş, cinsiyet vb. etmenleri düşünmeden.)
Karadayı’daki İlknur’u, Bülent karakterini oynayan ve bence İlknur’u benden sonra en derinlemesine hisseden Deniz Hamzaoğlu oynasın, ben de Mahir’i oynayayım isterdim. Bu toplumda, etrafındaki onu seven sevmeyen herkesin manevi beklentilerle bir ilişki kurduğu, güçlü ve erdemli olmak kalıplarıyla şartlandırılmış bir erkek olmak, bütün ailenin hatta mahallenin sorumluluğunu almak ve bu koşullarda bile kendini, aşık olduğu kadını dinlemeyi, tanımayı, saygı duymayı ve olduğu gibi sevebilmeyi öğrenebilmek nasıl bir şey, bunu deneyimleyebilmek isterdim.

8- Ergenliğinize döndük; sevdiğiniz bir ünlünün fotoğrafını tişörte bastıracaksınız. Bu kim olurdu? (Yerli/yabancı fark etmez.) 
Eros Ramazzotti. Bütün o şarkıları bana söylediğinden o kadar emindim ki.
 
9- Karşınızda zaman makinesi var; hangi dönemde, hangi şehre ışınlanmak isterdiniz
M.Ö. 600’lü yıllar Babil. Babil Kulesi’nin yarı hayali de olsa resimlerini ve İştar Kapısı’nı gördüğümden beri hep aklımda; ben ölmeden zaman makinasını bulurlar da bana da fırsat doğarsa oraya gideyim diye. Heykel okuduğum yıllarda 2 yıl boyunca, Babil Kulesi merkezinde, hafızamızın, depolama ve arşivleme sistemlerimizin mimariye yansımasını antropolojik olarak değerlendirip heykele yansıtmaya çalıştığım hummalı bir süreç var. 
 
10- Bugüne kadarki en büyük çılgınlığınız nedir?
Bir sürü mantıksız ve havai şey vardır elbet ama yaparken hiçbiri bana çılgınlık gibi gelmemişti. 

11- Hangi dizileri takip ediyorsunuz ve onları izlerken yanında yemesem olmaz dediğiniz abur cuburlar neler? 
Biraz geç de kalmış olsam şu anda The Handmaid’s Tale’i seyrediyorum. Normalde dizi başına geçtiğimde 4 - 5 bölüm birden izlediğim için bardaklarca çay ve yanında çikolatalı müsli bar gider ama bu dizide insanın boğazı öyle bir düğümleniyor ki, aralarda su bile içmek zor oluyor!
 
12- Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksınız; öğlen bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksiniz. Hangilerini seçerdiniz? 
Biri derinlemesine algımı ve ruhumu inceleyebileceğim bir insani drama hikayesi ya da deneme (Six Feet Under, Mad Men, İstanbullu Gelin, Kaldırım Serçesi, Kurtlarla Koşan Kadınlar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, John Berger’in neredeyse tüm kitapları). Biri fantastik bir alem süsüyle, masalların da yaptığı gibi beni alışık olduğum dünya algısından koparıp normalde göremeyeceğim şeyleri fark etmemi sağlayacak bir güzelleme, (Marquez’in bütün kitapları, Howl’un Yürüyen Şatosu, Narnia Günlükleri, Ursula K. Le Guin’in tüm kitapları, Kurt Vonnegut Hi-Ho, Yüzüklerin Efendisi serisi, The OA). Biri de kendiyle ve otorite figürleriyle dalga geçen zeki bir aklın hicivleri olsun. (Girls, Fleabag, duygularını ortaya koymaktan da, politik olarak düşüncelerini ifade etmekten de çekinmeyen Stand-up komedyenler) Bunlar ve benzerleri düzenli ve dengeli olarak hep hayatımda olsun da yazılı, sesli, görüntülü, ne formatta gelirlerse gelsinler. Hem içinde yaşadığım dünyayı anlamlandırabilmem kolaylaşıyor, hem de yalnız olmadığımı hissediyorum; ayaklarım yere daha sağlam basıyor. Çok şükür benim gibi düşünen birçok insan var ve üretiyorlar da bütün ömrümce yetecek dizi, film ve kitap bekliyor beni.
 
13- Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları neler? 
Başka türlü yanına yaklaşamayacağım, deneyimle kazanılan farkındalıklar vadetmesi, ve en içtenlikle ortaya koyduğum bir duygunun, hiç tanımadığım ve beni hiç tanımayan biriyle aramda bu kadar güçlü bir köprü kurabiliyor olması bu işi benim için her koşulda çekilir kılıyor. En çekilmez yanı da işimi daha iyi yapabilmek için kendimce her türlü hazırlığımı yapıp, uzayan süreler sebebiyle herkesin telaş içinde işini yapması dolayısıyla performansımın göz göre göre düşüşüne tanık olmak.
 
14- Kapitalizm, feminizm, sosyalizm, elitizm... Hadi, bunların yanına bir tane de siz yepyeni bir “-izm”li kavram ekleyin. 
Algıda popularizm.
 
15- Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru rica etsem.
Çektikten hemen sonra ‘harika bir sahne oldu’ diye düşündüğü sahnesi hangisi?



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER