RaniniTV Ekspres: 15 Soruda Temmuz Uğur Yıldız

RaniniTV Ekspres: 15 Soruda Temmuz Uğur Yıldız
Hayat Bazen Tatlıdır’da onu ilk defa gördüğümde tabii ki ikinci saniye yaptığım eylem arama motorunda adını aratmak oldu. Siyah uzun saçlar, uzun ve kemikli bir yüz, Joker’i andıran bakışlar… Fox TV’de yayınlanan Kalbimdeki Deniz’de Yosef’i canlandıran Temmuz Uğur Yıldız’ın simasını unutmanız mümkün değil. 2013 yılında Pis Yedili ile ekran serüvenine başlayan ve daha pek çok durakta farklı karakteri sırtlanacak gibi gözüken Temmuz’un “Düşünün, bir oyuncu herkes olabilir. Bu yüzden hiçbir oyuncu mükemmele ulaşamaz. Hep öğrenir ve dener. Asla bir sınır yoktur. Oyunculuk benim için yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda hayatımın çok önemli bir parçası” sözleri, bu durumun en canlı kanıtı olsa gerek. Onu betimleyecek, yorumlayacak daha çok zamanımız olduğu için bu girişin uzun versiyonunu bir sonraki sefere saklayayım.  



1- Canlandırdığın karakteri özetleyecek beş anahtar kelime. 
Kalbimdeki Deniz’in Yosef’ini zeki, cesur, espritüel, anı yaşayan ve romantik sıfatlarıyla betimleyebilirim.

2- Kalbimdeki Deniz’in Yosef’inin tek bir özelliğine sahip olacaksın; hangisini seçerdin?
İtiraf etmeliyim ki Yosef’in karakter analizini elime ilk aldığımda çok heyecanlanmıştım. Çünkü canlandırdığım karakter birçok ilgi çekici özelliğe sahip. Fakat arasından birini seçmem gerekirse sanırım anı yaşama konusundaki tutkusunu seçerdim. Bu hayatta her insanın istediği ama birçoğumuzun başaramadığı bir özellik bu. Yani Horatius’un dediği gibi, “Carpe diem!”.

3- Kalbimdeki Deniz’i bir yemek, Yosef’i de malzemelerden biri olarak düşünecek olursan; diziyi hangi yemeğe benzetirsin ve karakterin olmasa hangi malzeme eksik olurdu? 
Kalbimdeki Deniz’i bol baharatlı bir Hint yemeğine benzetebilirim. Dizimiz bir aile dramı olduğu için diğer türleri de az az içinde barındırıyor. Biraz komedi, biraz dram, kimi zaman trajedi… Hangi malzeme olurdum sorusuna gelince bunu cevaplamak zor. Şöyle bir örnek verebilirim; yemek güzeldir ama çok baharatlı bir lezzet yediğinizdeki damağınızdaki tadı dengeleyecek ferahlatıcı bir şeyler ararsınız ya… İşte, Yosef tam da o oluyor. Karakterin diziye dahil olma amacı da buydu zaten. Amacına da hizmet ettiğini düşünüyorum.

4- İlk audition’ını hatırlıyor musun; nasıl geçmişti? 
Hatırlıyorum tabii ki! Hiçbir oyuncu ilk audition’ını unutamaz. Pis Yedili dizisine dahil olacaktım ve ilk audition’ımı Gani Müjde’nin karşısında verdim. Şimdi bile hatırlayınca avuçlarım terliyor. Normal bir ilk audition heyecanını 10’la çarpabilirsiniz. Sağolsun Gani Hoca güler yüzü ve pozitif havasıyla beni çok rahatlatmıştı ve ne mutlu ki bana, ilk audition’ımda rolü kaptım.

5- Bugüne kadar sette yaptığın en komik hata nedir? 
Ben çok gülerim. Oyunculukta “dalağı düşük” diye bir tabir vardır. İşte, o benim! Ben sahnede gülmeye başlarsa bir ara verilmesi gerekir mutlaka. Çünkü kendimle birlikte herkesi güldürürüm. Hata kategorisine girer mi bilmem ama komik olduğu, zor ama eğlenceli anlar yaşattığı kesin.   

6- Şu an / son olarak oynadığın dizide / filmde senin veya başka bir karakterin söylediği, en sevdiğin replik nedir? 
Yosef’in asıl amacı varlığını 22 yaşında öğrendiği babası Mirat’ı bulmak, onu tanımak ve sonunda da yüzleşmekti. Birtakım yanlış anlaşılmalar sonucu Yosef babasını yanlış tanıdı ve onunla yüzleşti. Bu yüzleşmede yıllarca biriktirdiği tüm nefret ve özlemini babasının yüzüne vurup ülkesi İngiltere’ye döndü. Yosef döndükten sonra babası ona bir video gönderiyor. Orada Mirat oğluna, “22 yılı geri getiremeyiz ama her şeye yeniden başlarız” demişti. O replik dizide beni en çok etkileyen sözdü sanırım. Özlem, sevgi ve umut dolu; insanın burnunun direğini sızlatan cinsten.  

7- Bir bölümlüğüne / sahneliğine Yosef’i ekipten başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek isterdin? Aynı şekilde sen de başka bir karakteri oynayacaksın. Hangisini seçerdin? (Yaş, cinsiyet vb. etmenleri düşünmeden.) 
Yeşim Ceren Bozoğlu’nun Yosef’i oynamasını isterdim. Canlandırdığı her karaktere öyle güzel ve yeni bir hava katıyor ki hayranlıkla izlememek mümkün değil. Bu işte onunla çalışmak benim için büyük bir şans oldu. Canlandırmayı en çok istediğim karakter sanırım Ece olurdu. Yosef ve Ece zıtlıklarıyla birbirini tamamlayan karakterler. Ece ani parlayan, rahatına düşkün, pohpohlanmayı seven ve asi bir karakterken; Yosef ise sakin, hayata pozitif bakan, anı yaşayan ve alçakgönüllü biri. Ece’yi oynamak Yosef’e aynanın diğer tarafından bakmak gibi olurdu ve bu da durumu ilgi çekici kılardı. Tabii Hazal Adıyaman, Ece karakterini başarıyla canlandırıyor. Bunun da etkisi vardır mutlaka.

8- Ergenliğine döndük; sevdiğin bir ünlünün fotoğrafını tişörte bastıracaksın. Bu kim olurdu? (Yerli / yabancı fark etmez.) 
Çocukluğumdan beri deliler gibi hayran olduğum bir ünlü olmadı, hele de tişörte bastıracak kadar. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Tabii ki işini iyi yapan, gıptayla takip ettiğim ve örnek aldığım sanatçılar oldu. Fakat ben kişilere değil, ortaya çıkan muhteşem işlere ve sanata hayran olmuşumdur hep. Çocukken de böyleydi, ergenken de ve hala da böyle. Ancak ergenken Liv Tyler’a aşık olduğumu söyleyebilirim. Fotoğrafını tişörte bastırıp gezer miydim dersen; sanmıyorum.

9- Karşında zaman makinesi var; hangi dönemde, hangi şehre ışınlanmak isterdin? 
Zaman önemli değil. Sevgi ve barışın her daim hüküm sürdüğü bir yerde olmak isterdim. Biraz ütopik bir beklenti oldu sanırım.

10- Bugüne kadarki en büyük çılgınlığın nedir? 
Aşık olmak; en büyük çılgınlıkların çıkış noktası. Benim için hep öyle oldu.

11- Hangi dizileri takip ediyorsun ve onları izlerken yanında yemesem olmaz dediğin abur cuburlar neler? 
Zamanım oldukça dizi izliyorum. Şu anki favorim The Last Man on Earth. Aynı zamanda büyük bir anime hayranıyım. Çocukluğumda başlayan ve hala devam eden One Piece adında efsane bir anime vardır. Anime severlerin ilk üçündedir hep. Her hafta yeni bölüm yayınlanır yayınlanmaz izlerim. Bu bir ritüel benim için. En son 826’ncı bölümü yayınlandı. Dizi izlerken mısır gevreği yemeye bayılırım. Sanırım bu da çocukluktan kalma bir alışkanlık.  

12- Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksın; öğlen bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksin. Hangilerini seçerdin? 
Sabah Küçük Kara Balık, öğlen How I Met Your Mother, akşam da Mr. Nobody. Yani güne devrimci ve özgür bir ruhla başlamak, günümü her koşulda yüzümü güldüren, güvenebileceğim dostlarla geçirmek; akşam ise her olasılığın var olabileceği ve hangisini seçersem seçeyim yaptığım seçimin en doğrusu olduğunu hissederek yastığa başımı koymayı isterdim.  

13- Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları neler? 
En çekilir yanı değil ama en çekici yanı bir kalıbının olmaması. Düşünün, bir oyuncu herkes olabilir. Bu yüzden hiçbir oyuncu mükemmele ulaşamaz. Hep öğrenir ve dener. Asla bir sınır yoktur. Benim için en çekilmez tarafı sabretmek sanırım. Çok tez canlıyımdır. Hemen her şey olsun isterim. Fakat bu meslekte durum öyle değil. Ağırdan almak, demlenmek gerek. Yavaş yavaş buna alışıyorum, alışmak zorundayım. Çünkü oyunculuk benim için yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda hayatımın çok önemli bir parçası.

14- Kapitalizm, feminizm, sosyalizm, elitizm... Hadi, bunların yanına bir tane de siz yepyeni bir “-izm”li kavram ekleyin. 
Üretmeme gerek yok. Zaten üretilmiş bir kavramı söyleyebilirim; “hümanizm”. Hep tekrar ettiğim ve çok sevdiğim bir söz vardır: “Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.” Çıkış noktası sevgi olandan daha güzeli var mıdır?

15- Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru rica etsem...
Zor soruymuş. Hangi sahneyi çekiyoruz?
 
RaniniTV Ekspres 15 Soruda köşesinin önceki konuğu Emre Taşkıran’ın sorusu:
Şu an çocuk olsaydınız ve sizden zamanı durdurmayı isteselerdi; bunu nasıl yapardınız?
Sevdiklerime daha sıkı sarılarak.

Röportaj: Cansu Uras
Fotoğraflar: Alper Kemal Özkorkmaz 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER