Onun için “deli fişek” tanımını yapsam herhalde
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Turizm Otelcilik’ten mezun olduktan sonra
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde oyunculuk bölümünde okuyan
ve şu an Gülizar’ın serseri mayını Teksoy’unu canlandıran Emre
Taşkıran’ı özetlemiş olurum. Gözlerindeki heyecanın hiçbir zaman sönmemesinden
mütevellit kendisiyle bundan tam iki yıl önce, Tatlı İntikam zamanı
tesadüfen tanıştığımda “Ben bu adamla röportaj yapmalıyım” demiştim. Ve de o
günün ardından kendisi RaniniTV vasıtasıyla bendenizin aynı zamanda en yakın
dostlarından biri oldu. Hazır onunla ilgili ikinci kez yazı yazma fırsatı ele
geçmişken “dost” kimliğini bir kenara bırakıp ekranda arzı endam eden Emre Taşkıran’ın
bilinmeyen bir özelliğine değinerek sırayı ona vereyim. Aynı zamanda yıllardır
şiir yazan ve de ilk şiir kitabının eli kulağında olduğunu mütemadiyen umduğum
Emre’nin yarattığı “Kimimist” kavramından ötürü ona buradan selam olsun diyerek
noktayı burada koyarım.

1- Canlandırdığın karakteri özetleyecek beş
anahtar kelime.
Gülizar’daki Teksoy’u çapkın,
güvenilmez, kurnaz, paragöz ve tehlikeli sıfatlarıyla özetleyebilirim.
2- Gülizar’ın Teksoy’unun tek
bir özelliğine sahip olacaksın; hangisini seçerdin?
Rahatlığı ve vurdumduymazlığı diyebilirim.
3- Gülizar’ı bir yemek, Teksoy’u
da malzemelerden biri olarak düşünecek olursan; diziyi hangi yemeğe
benzetirsin ve karakterin olmasa hangi malzeme eksik olurdu?
Gülizar, kuzu etli şevketi bostan
olurdu. Girit mutfağına özgü, lezzetli bir yemektir. Şevketi bostan ayıklaması
oldukça zahmetli, Ege ve Akdeniz bölgesinde, doğada kendiliğinden yetişen son
derece şifalı ve lezzetli yabani bir ot. Dikenli yapraklarını ve odunsu kalın
köklerini temizlemek oldukça zordur. Doğada, dağda, bayırda tarla yollarının
kenarları gibi yerlerde çıkar. Yemeklerde dikenlerinden temizlenmiş dalları ile
dış kabukları soyularak temizlenmiş kökleri kullanılır. Gülizar, şevketi
bostan ise dikenli kısmına da Şerif (Mahperi Mertoğlu) ve Teksoy giriyor.
Dikenleriyle can yakmaktan asla çekinmiyorlar. Teksoy’un sağına soluna çok
güvenilmez bu yüzden. Dikkatli yaklaşmak gerekir.
4- İlk audition’ını hatırlıyor musun; nasıl
geçmişti?
İlk audition’ımı konservatuar birinci sınıfta bir sinema filmi için
vermiştim. İyi olup olmadığı konusunda pek bir şey söyleyemem (gülüyor.) Fakat
keyif aldığım konusunda şüphem yok. Okula girdiğimde de, mezun olduğumda da
kamera önünü istiyordum. Çok şükür istediğim mesleği icra edebiliyorum. Bu da
çok güzel. Sadece çok heyecanlanmadım, onu hatırlıyorum (gülüyor.)
5- Bugüne kadar sette yaptığın en komik hata
nedir?
Rol gereği uyumam gereken uzun bir sahne vardı. Bütün planlarda ben hep
aynı şekilde görünecektim. Muhtemelen biraz da yorgunluğun vermiş olduğu
etkiyle bayağı uyuyakalmışım. Set arkadaşlarım uyandırmakta oldukça güçlük
çekmişti (gülüyor.)
6- Şu an / son olarak oynadığın dizide /
filmde senin veya başka bir karakterin söylediği, en sevdiğin replik nedir?
Şu an rol aldığım Gülizar’da
canlandırdığım Teksoy karakterinin birinci bölümde hastane önünde beklediği bir
sahne vardı. Suzan (Ebru Cündübeyoğlu) otomobille gelir ve hastanenin önünde
durur. Otomobilin arka koltuğunda Gülizar (Farah Zeynep Abdullah) ve bacağından
vurulmuş Fettah (Berkay Ateş) vardır. Teksoy’un adamları Fettah’ı otomobilden
indirip hastaneye sokarak başında bekleyecek ve Teksoy da Gülizar ile Suzan’ı
alıp gidecektir. O sahnede Teksoy’un adamları Fettah’ı otomobilden çıkarırlar
ve Teksoy da bir anda telaşla bağırır hastaneye doğru: “Bakın hele! Yetişin,
yaralımız vardır. Yetişin. Bu adama bir şey olsun yemin ediyorum yakarım bu
hastaneyi.” Fakat bunu, Doğu şivesiyle söyler ve bayağı eğlenip Fettah’la alay
ederek otomobile biner. Ne yalan söyleyeyim; o sahnede Teksoy’dan daha çok
eğlenmiştim (gülüyor.)
7- Bir bölümlüğüne / sahneliğine Teksoy’u
ekipten başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek isterdin? Aynı şekilde
sen de başka bir karakteri oynayacaksın. Hangisini seçerdin? (Yaş,
cinsiyet vb. etmenleri düşünmeden.)
Teksoy’u, çok sevdiğim ve iyi ki tanıştım dediğim, büyük saygı duyduğum
ağabeyim Osman Alkaş canlandırsın. Teksoy karakterini bir bölümlüğüne ondan
izlemek isterim. Bence gayet eğlenceli olur (gülüyor.) Ben sanırım Fettah’ı
canlandırırsam eğlenebilirim. O da Teksoy ile neredeyse aynı frekansta bence.
Yanlış anlaşılmasın, rahatlıkları ve eğlenceli oluşları bakımından (gülüyor.)
8- Ergenliğine döndük; sevdiğin bir ünlünün
fotoğrafını tişörte bastıracaksın. Bu kim olurdu? (Yerli / yabancı fark
etmez.)
Marilyn Monroe.
9- Karşında zaman makinesi var; hangi dönemde,
hangi şehre ışınlanmak isterdin?
Zaman makinem olsaydı muhtemelen 1950’li yıllarda İtalya’nın Modena
şehrinin Maranello beldesinde olmak isterdim; mümkünse Ferrari fabrikasında
(gülüyor.)
10- Bugüne kadarki en büyük çılgınlığın
nedir?
Turizm ve otelcilik bölümünde okurken oyuncu olmaya karar verip turizm
bölümünden mezun olur olmaz bir buçuk ay içinde konservatuarı kazanmam
(gülüyor.)
11- Hangi dizileri takip ediyorsun ve onları
izlerken yanında yemesem olmaz dediğin abur cuburlar neler?
Game of Thrones, Narcos, Black Mirror, Dark, House of Cards, Daredevil,
Punisher, Sıfır Bir Adana. Genelde dizi
veya film izlerken bir şeyler yemeyi çok sevmem ama kahve, olmazsa olmazımdır
(gülüyor.)
12- Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksın;
öğlen bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksin.
Hangilerini seçerdin?
Güne Harry Potter dünyasıyla başlayıp
öğlen Game of Thrones’un dünyasında yolculuk edip akşamı ise Star
Wars evreninde tamamlamak isterdim (gülüyor.)
13- Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları
neler?
Kelimenin kendisinden de anlaşılacağı üzere oyun oynuyoruz. Benim çocukluğumdan
beri vazgeçemediğim, vazgeçmek istemediğim tek şeydi oyun oynamak. Ve şu an bu
eğlence benim mesleğim oldu. Kaç yaşına gelirsem geleyim oyun oynamaya devam
edeceğim. Hele ki bir de bu işi hakkıyla gerçekleştiriyorsanız o, muazzam bir
mutluluğa dönüşüyor. Bu meslekte iki durumla karşı karşıya kalıyorsunuz;
beğenilmek ya da beğenilmemek. O gün oynadığınız tiyatro oyununun sonunda
seyircilerin elleri acıyana dek sizi alkışlaması veya ekranda canlandırdığınız
bir karakterin günlük hayatınızda insanlardan güzel tepkiler alması bu işin en
güzel yanı. Elbette her mesleğin kendi içinde zorlukları var. “Şu yanı
çekilmez”, “Bu yanı çok tatsız” diye nitelendirme taraftarı değilim açıkçası.
Çünkü yaptığınız işi gerçekten yürekten severek yaptığınızda artıları, eksilerini
harikulade biçimde kapatıyor.
14- Kapitalizm, feminizm, sosyalizm, elitizm...
Hadi, bunların yanına bir tane de siz yepyeni bir “-izm”li kavram
ekleyin.
Kimimist. Ben
bu hayatta hiçbir şeyin boşa olmadığına, her şeyin bir anlamı ve nedeni olduğuna
inanırım. Ve her birimizin kendi hayat hikayesinde gerçek yerini bulması
gerektiğine. Kimimist kavramı da insanın kim olduğunu ve gerçekte bu dünyaya
neden geldiğini keşfetmesidir. Benim için tarihe geçmiş insanların hepsi,
tarihteki yerlerini bulmuş insanlardan ziyade kim olduklarını, özelliklerini,
yetilerini; kısacası kendilerine ait hemen her şeyi keşfetmiş insanlardır.
Kimimist kavramı şu soruyu da sorar insanlara: “Kendinizi bir kelime ile ifade
ederseniz ne dersiniz?”. Ne demiş Yunus Emre; “İlim ilim ilmektir, ilim kendin bilmektir; sen kendiniz bilmezsin, ya
nice okumaktır?”
15- Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir
soru rica etsem...
Şu an çocuk olsaydınız ve sizden zamanı durdurmayı isteselerdi; bunu nasıl
yapardınız?
RaniniTV Ekspres 15 Soruda köşesinin
önceki konuğu İlayda Ildır’ın sorusu:
İnsanların var olmadığı bakir bir dünyada var olsaydınız, hangi varlık ile
kendinizi özdeşleştirirdiniz?
Burcumdan dolayı mıdır açıkçası bilemedim ama sanırım kendimi aslanlarla
özdeşleştirirdim (gülüyor.)
Röportaj: Cansu Uras
Fotoğraflar: Alper Kemal Özkorkmaz