Tiyatro sezonu açıldığından bu yana tabiri
caizse Evrim Doğan’ın rol aldığı, ikincikat’ın oyunu Kasap’ın ayaklı reklam panosuna dönüştüm. Her sohbette, yaptığım
her röportajda olmazsa olmaz tavsiyelerimden oldu. Aslında bu sezonun yeni
oyunlarından değil ama ben bu yıl seyretme şansı buldum. O kadar kamu spotu
misali Kasap deyip durmuşken burada
da bahsetmeden geçmeyeyim. Hayvan neslinin tükendiği bir dönemde, ülkede tek
çare insan etiyse ve buna da öncü olan ironik şekilde Tarım Bakanlığı ise neler
olur? Kasap açılır ve savaşların en büyüğü, vicdan savaşı başlar. Mert
Denizmen’e (Hafızanızı tazeleyeyim Vatanım
Sensin’in ilk sezonunda hikayesine tanık olduğumuz Yinon) sonsuz hayranlık
duyduğum oyunda Evrim Doğan, yaşadığı vicdan muhakemesi ile izleyenin
etrafındaki duvarları ona doğru emin adımlarla itiyor. Yerinizden kalkıp ona
yardım etmek istiyorsunuz. Spoiler’a kaçmadan Kasap parantezini burada kapayıp Doğan’ı asıl radara yerleştiren
“Şeymanımcım” karakterine geleyim. Bizim
Hikaye’nin obsesif ve de bahtsız karakteri Şeyma’ya hayat veren Evrim
Doğan’ın cevaplarını okuyunca “Ah be; keşke karşılaşsaydık da çekirdek çitleyip
Sarmaşık’ın dedikodusunu yapsaydık” dedim. Tabii sonra da Central Perk’te
Gunther’in leziz kahvelerinden içerdik diye düşündüm. Dipnot düşeyim; bugüne
kadar yapılan RaniniTV Ekspres gösteriyor ki kesinlikle burada konuk olan
oyuncularla bir Friends izlemesi
yapılmalı! Bu notu da yazdığıma göre söz artık Evrim Doğan’da!

1- Canlandırdığın karakteri özetleyecek
beş anahtar kelime.
Bizim
Hikaye’deki Şeyma’yı titizlik,
obsesyon, iyi niyet, şanssızlık ve aşık kelimeleriyle betimleyebilirim.
2- Bizim
Hikaye’nin
Şeyma’sının tek bir özelliğine sahip olacaksın; hangisini seçerdin?
Şeyma, bütün trajik hikayesi yanında oldukça komik bir
karakter. Hep eğlendiren ve güldüren tarafını kendim için almak isterdim.
3- Bizim
Hikaye’yi bir
yemek, Şeyma’yı da malzemelerden biri olarak düşünecek olursan; diziyi
hangi yemeğe benzetirsin ve karakterin olmasa hangi malzeme eksik olurdu?
Bizim Hikaye bence türlü olurdu. Şeyma da içindeki domates. Neden? Bence sulandırır,
renk ve de lezzetini verir.
4- İlk audition’ını hatırlıyor musun; nasıl
geçmişti?
O kadar uzun zaman oldu ki ve o kadar çok audition’a girdim, öyle şeyler
yaşadım ki anlatamam. Genellikle auditionlarımda da komik anlar yaşanmadı pek.
Benim için gergin ve stresli zamanlardı çoğu zaman. Fakat hiç unutamadığım bir
anım var; Sevimli Tehlike filmi için
Özcan Deniz’le yaptığım audition. Bana verdikleri sahneyi çalışıp gitmiştim ama
Özcan Deniz bambaşka bir sahnenin repliklerini verdi. Ben şok oldum tabii.
Ezber yok, hiçbir şey yok. “Boşver ezberi, duygusunun peşinde koşalım” dedi.
İnanılmaz keyiflendim. Bittiğinde, “Tamam, oldu” dedi Özcan. “Rol senin”
demesinin ardından birkaç kez daha “Oldu mu?” diye sorduğumu hatırlıyorum.
5- Bugüne kadar sette yaptığın en komik hata nedir?
Spesifik bir
hikayem yok ama en çok kendi oynadığın rolün ismiyle karşındaki oyuncuya
seslenme şuursuzluğuma gülerim.
6- Şu an / son olarak oynadığın dizide / filmde senin
veya başka bir karakterin söylediği, en sevdiğin replik nedir?
Herkesin çok
sevdiği, benim ve Reha’nın (Özcan) sıklıkla söylediği, senaristimiz
“Banuhanımcıım”ın (Banu Kiremitçi Bozkurt) da kaleminden düşüremediği
“Şeymanımcıım” ve “Fikribeyciim”.
7- Bir bölümlüğüne / sahneliğine Şeyma’yı ekipten
başkası canlandıracak. Kimi o rolde görmek isterdin? Aynı şekilde sen de
başka bir karakteri oynayacaksın. Hangisini seçerdin? (Yaş, cinsiyet vb.
etmenleri düşünmeden.)
Esra Bezen Bilgin’in Şeyma’yı nasıl yorumlayacağını çok merak ederdim. Ben
de sanırım en ufağımız İsmet’i oynamak isterdim (gülüyor.)
8- Ergenliğine döndük; sevdiğin bir ünlünün
fotoğrafını tişörte bastıracaksın. Bu kim olurdu? (Yerli / yabancı fark
etmez.)
New Kids on the Block’un Step by Step
albümünün kapağını yaptırırdım.
9- Karşında zaman makinesi var; hangi dönemde, hangi
şehre ışınlanmak isterdin?
1980’lerde New York’a ışınlanmak isterdim. O toplumda her kesimden insanın
yaşadığı renkli ve capcanlı bu şehri ‘80’lerde görüp yaşamak güzel olurdu.
Tabii yine oyuncu olarak.
10 -Bugüne kadarki en büyük çılgınlığın nedir?
Düşünüyorum ama bulamıyorum. Vakti zamanında çılgınlık gibi gelen şeylere
sonra baktığınızda, “Aman canım, o kadar da çılgınlık değilmiş” diyorsunuz.
Öyle yüksekten atlamak, uçmak falan da değilmiş gibi. Bence insanın kendi için
yapabileceği en büyük “çılgınlık”, bir anda her şeyi bırakıp gittiği, kendine
yepyeni bir yol çizdiği andır.
11- Hangi dizileri takip ediyorsun ve onları izlerken
yanında yemesem olmaz dediğin abur cuburlar neler?
Yabancı dizileri takip etmeye çalışıyorum ama çoğunda da devamlılık sorunu
yaşıyorum. Bırakmadan izlediğim Game of
Thrones ve Shameless var.
“Yerlilerden ne izliyorsun?” derseniz; en çok çekirdek çitleyip hırsla Ufak Tefek Cinayetler’i ve mendil
kemirirken de Kadın’ı izliyorum.
Şanssızlığım ikisinin de aynı gün yayınlanması; “Kutsal Salı” diyelim
(gülüyor.)
12- Güne bir kitabın dünyasında başlayacaksın; öğlen
bir dizinin, akşamı da bir filmin dünyasında geçireceksin. Hangilerini
seçerdin?
Güne bir
oyunla başlasam? O da Shakespeare’in oyunu olsa? Mesela Bir Yaz Gecesi Rüyası’nda cin olan Pak gibi uyanmak isterdim; öğlen
Friends dizisinin dünyasında, akşam
da Moulin Rouge filminin içinde vakit
geçirmek isterdim.
13- Oyunculuğun en çekilir ve çekilmez yanları neler?
Mesleğimin en çekilir ve de sevdiğim yanı uyumlu, sıcak ve anlaşan bir
ekiple çalışmak; dayanılmaz olansa uyumsuz, soğuk ve anlaşamayan ekip. Ekip
önemli!
14- Kapitalizm, feminizm, sosyalizm, elitizm... Hadi,
bunların yanına bir tane de siz yepyeni bir “-izm”li kavram ekleyin.
Bazı “-ist-“ ve “-izm”lerin önüne geçmek için mücadele eden “Durdurist”,
“Durdurizm” kavramını yaratmak isterdim. Faşist, terörist… Savaşı ve ırkçılığı
destekleyen tüm saçma sapan “-izm”leri yok etmek için çıksa güzel olmaz mıydı?
Olurdu.
15- Bir sonraki oyuncuya sormam için senden bir soru
rica etsem...
Tüm yaşamınız boyunca tek bir rol oynama hakkınız olsa
hangi karakteri seçerdiniz?