● (Dilek) Bir aktör olarak sürecin ne kadar yorucu olduğundan bahsettiniz. Hikaye gerçekleştiği anda o uzay mekiğinin içinde olsanız Dünya’da özleyeceğiniz şeyleri hiç düşündünüz mü? Mars’a yanınızda ne
götürmek isterdiniz?
BC: Sanırım hepimiz bunun üzerine düşündük. Tabii ki
ailenizi, çevrenizi ve tüm imkanları özlersiniz. Mesela duş
almak, coffee shopa gitmek ya da film izlemek gibi şeyleri.
Herhalde yanıma götüreceğim şey, devasa bir müzik arşivine sahip
olmak isterdim. Müzik, anılarımı daha çabuk hatırlamamı
sağlıyor.
Jihae: Eğer yeteri kadar yerim olursa, bir şarkı sözü yazarı olarak
gitarımı götürürüm. Müziğin hatırlamamızı sağladığı fikrine katılıyorum. Eğer hayatınızın bir döneminde çokça duyduğunuz
bir şeyi hatırlıyorsanız, o olay da tekrar zihninizde canlanıyor.
BC: Mesela Elliot Smith beni doğrudan belli bir zamana,
insanlara ve anlayışa götürür.
Jihae: Müzik, o kadar doğrudan ve dolaysız bir sanat dalı
ki aslında insanların bana yaklaşıp imza istemesi gibi olaylar
benim için yeni bir deneyim oldu. Çünkü sahne aldığımda, eğer
işimi iyi yapmışsam, insanlar bana gelip sarılıyorlar, sıkıca
tutunuyorlar. Bence çok daha yoğun bir deneyim.
● Bu deneyimden sonra daha fazla oyunculuk yapmak istiyor musunuz?
Oyunculuğa mı yoksa müziğe mi odaklanacaksınız?
Jihae: Müziği hiçbir zaman bırakmam.. O benim ilk aşkım.
Hikaye anlatımıyla gerçekten ilgileniyorum, ben bir söz
yazarıyım. Eğer çok iyi yazılmış bir senaryo, mükemmel bir ekip
yeniden karşıma çıkarsa kesinlikle teklifi geri çevirmem. İkisini de
yapmak istiyorum, birine öncelik vermiyeceğim. Müzik tabii ki
her şeyin temeli ama başka şeyleri de deneyebilirim.
● Yaşanan her şeyden sonra Mars’a kim gitmek istiyor?
BC: Kesinlikle ben değil. (gülüşmeler) Bunu da çok tartıştık.
Eğer gidiş-dönüş bir yolculuksa, o zaman evet. Ancak, bu
durumda tek yönden bahsediyoruz. Ben bir aktörüm,
biliminsanı değil. İnsan davranışlarıyla ilgileniyorum.
Jihae: İlgiden öte, risk faktörü ve tehlike çok fazla. Muhtemelen öleceksin, başarısız olacaksın. Başarısız olmanın binlerce yolu
var ama başarılı olmanın bir tane. Eğer Mars'ta önceden
güvenli bir yaşam alanı kurulmuşsa o zaman gidebilirim. Eğer su ve hava ile
ilgili bütün sorular çözülürse, o zaman giderim.

●
(Dilek) Doğal kaynakların azlığından dolayı, Mars’a indiğimizde orayı
değiştirmemiz lazım. Örneğin su çıkarmak için bomba patlatmak gibi. Böyle bir
teknoloji kullanımı Mars’ın da sonunu getirebilir mi?
Jihae: Bilimadamlarının Mars'a gidip orada sadece yıkıcı bir mekanizma kurmayı düşüneceklerini sanmıyorum. Oksijen yaratmak için fotosentetik bitkiler ve
gezegeni ısıtmak, buzu eritmek için de güneş panelleri
kurmayı planlıyorlar. Bu tür şeyler çok teknoloji gerektiriyor ama önceliği yıkıcı olmaya vereceklerini sanmıyorum.
● Yeni çıkacak tv showu ya da film projeleriniz var mı?
Jihae: Bir albüm çıkarıyorum. Önce bu sonbahar bir single
çıkaracağım sonra da albüm geliyor. Adı, Autumn Fire
BC: NBC kanalı için The Arrangement diye bir tv showunda yer
aldım. Daha sonra Rogue adlı diğer bir showda birkaç bölüm yer
aldım. Film festivallerinde gösterilecek birkaç bağımsız filmim
de var.
Jihae: Ayrıca Simon Says Sing for Peace adında bir insan hakları
projesinde çalışıyorum. Değişik şehirlere gidip, savaş mağduru çocuklarla workshop yapıp, onların kendi barış mesajlarını
yaratmalarını sağlıyoruz.
● (Dilek) Film endüstrisiyle ilgili bir sorum olacak. Netflix ve Amazon gibi
büyük platformlar kendi dizilerini yapıyorlar, görüyoruz ki Nat Geo da birkaç dizi başlatıyor. Dizilerin giderek sinema filmi halini aldığı, sınırların karıştığı
bir ortamda, dizi ve sinema filminde çalışmanın sizin için ne gibi farklılıkları var?
BC: Çok bir fark olduğunu sanmıyorum. Televizyonların sinemaya oranla çok daha hızlı bir takvimi var bana göre. Bu yüzden daha hızlı
konuşmak zorunda kalıyorsun. (gülüşmeler)
Jihae: Bence filmler daha bir katı gibi.. Yani senaryo değişmiyor.
Sanki taşa yazılmış gibi.
BC: Her zaman değil. Bazen öyle, bazen değil. Tv daha çabuk
değişiyor.
Jihae: Kısa zamanda yapılacak çok iş var.
BC: Bence reality tv, televizyonu kendini geliştirmeye zorladı. Çok uzun zaman TV'de yaptığınız her şey yanınıza kâr kalıyordu.
Senaryolar kötü demek istemiyorum ama çok geliştiler ve
reality tv’yle rekabet edebilmek için çok daha iyi olmak zorunda
kaldılar. Sonra da patladı zaten.
● (Dilek) Bence şu anda televizyon, sinemadan çok daha iyi.
BC: Gerçekten öyle. Çoğu sinema filmi dizi haline geldi. Dolayısıyla karakterleri daha çok keşfetme zamanınız ve onlara
gerçek ve bütünlüklü bir hikaye örgüsü verebiliyorsunuz. Bu
yüzden, şu anda bir aktör olarak televizyonda çalışmak çok heyecan verici.
● (Dilek) Sizce Mars, televizyonun yönünü değiştirecek ve yeni belgesel dizilere
ilham verecek mi?
BC: Umarım öyle olur. Umarım yeni bir yön verir. Bütün televizyon içeriklerinin aynı yönde gitmesini tabii ki istemem, olanı seviyorum.
Ancak daha çok insanın bu yaptığımızı yapmasını isterim. Bu dizi gibisini daha önce görmemiştim ve şu ana kadar ortaya çıkan işten oldukça memnunum. Diğer insanların bu türü nasıl
algılayacaklarını ve yorumlayacaklarını görmek isterim.
● Mars’a gitme nedenimizi bir daha hatırlatabilir misiniz?
BC: Bir sürü nedeni var. Macera yaşama duygusunun dışında keşif insan
doğasının bir parçası ve yeni ufuklara doğru yol almalıyız. Diğer bir
argümana göre ise önünde sonunda bu gezegende yani dünyamızda bir yok oluş
gerçekleşecek. Tarihte bunun örnekleri var. Aslında sadece
zaman meselesi... Küresel ısınma olabilir, bir meteor Dünya’ya çarpabilir ya da Güneş Dünya’ya fazla yaklaşır.. Belli bir noktadan sonra eğer insan kendi türünü devam ettirmek istiyorsa, hareket etmek zorunda. Başka bir yere gitmemiz lazım. Belli bir noktada gitmemiz gerekecek çünkü bu gezegende yaşam sonsuza kadar sürmeyecek.