Bülent İnal: ''Altın yumurtlayan tavuğu kesmeyi tercih ettik galiba.''

İnal'ın canlandırdığı Eddie Carbone'un tutkusu, kendisiyle birlikte ailesini de trajik bir duruma sürüklüyor.

 Oyunun başrolü tutku. Peki, siz nasıl tanımlarsınız?
Tutku dediğiniz şey herkes için farklıdır. Benim böyle çok ölümcül, kendimi yaralarcasına veya birilerine zarar verircesine tutkularım olmadı. Hayatta dengeye inanırım ve kendi içimde de dengelerim vardır. Bir yerde ket vururum kendime. Belki de yapmamalıyım böyle. Mesleki anlamda ilk yıllarda tutkularım daha yoğundu ve daha hırslıydım. Fakat açık konuşmak gerekirse bunda azalma olmuştu son yıllarda. Evlenip çocuğumuz olduktan sonra hayatımda farklı duygular açığa çıktı. Mesleğime yeniden tutkuyla bağlanmaya başladım. Tiyatronun da etkisi vardır tabii. Oyunculuk dışında başka ne tutkunuz var derseniz eşim ve çocuğumu söyleyebilirim.
 
 En son iki yıl önce ‘Urfalıyam Ezelden’ oldu. Ondan sonra da deyim yerindeyse sırra kadem bastınız.
Evet, ondan sonra bir şey olmadı. BKM imzalı ‘Son Destan’ adlı mini dizisinde rol aldım. Prensipte anlaştığımız bir iş var şimdi, yeni sezonda ekranlara gelecek. Yüzde yüz anlaşılmadığı için detayları paylaşamıyorum sizinle (gülüyor). Açıkçası biraz beklemek istedim. Üst üste iki proje çok istediğim gibi olmadı. Bir de sektörü şu an benden daha iyi biliyorsunuz; senaryo ve proje sıkıntısı var. Birbirine benzer dizi sayısı çok. Aynı konuyu anlatsa da yeni bir dili olan işi seçmeye çalışıyorum. Prensipte anlaştığımız proje de izleyiciye rahat ulaşacağını ve aynı zamanda ilginç geleceğini düşündüğüm bir dizi. Dram türünde olacak.
 
 Neredeyse sizi hep dramda izledik. O nedenle eminim ‘Köprüden Görünüş’teki performansınız seyirciyi şaşırtıyordur. Aslında çok da iyi bir komedi yönünüz var.
Durum komedisi olduğunda mesleğimiz bu, bir şekilde yapıyoruz hepimiz. Fakat tip komedisi derseniz onu çok beceremeyebilirim (gülüyor).
 
 Ekrandan uzak kaldığınız dönemi dışarıdan gözlemlediğinizde sektörü nasıl yorumluyorsunuz?
Tabii ki süre sorunu devam ediyor. Bunu bütün sektör yıllardır tartışıyoruz. Bunun doğrusunu bulsak hep beraber uygulayalım. Fakat kiminle konuşsanız maalesef suçu karşısındakine atıyor. Yapımcı “Oyuncular bir araya gelin, çözersiniz” diyor. Oyuncularla konuşuyorsunuz; “Yapımcı çözmezse bu iş çözülmez” diyor. Çok ciddi bir sektör olma yolunda ilerlerken, dünyanın birçok ülkesine açılmış şu an nereye gittiğimiz belli değil. Altın yumurtlayan tavuğu kesmeyi tercih ettik galiba. Dizi sürelerini kısaltsak çözüm olur mu emin değilim. Herkes iyi proje peşinde. Bence önce bu hızı biraz yavaşlatmamız gerekiyor. Yayınlanan dizilere biraz zaman tanımak lâzım. Toplu halde bir anlayışa ihtiyaç var. Reytingi çözemedik, şimdi bir de panel diye bir kavram var. “Panele uygun iş yapalım” terimi türedi. Fakat bu panel nedir, neye uygun iş yapmak gerekiyor; kimse bilmiyor. Formüller üzerinden yapımcılar senaristlere iş tarif ediyor. X dizisi yayına giriyor ve 10 reyting alınca yapımcılar ona benzer beş iş çıkarıyor. Bazı dizilere bakıyorsunuz, kızla erkeğin karşılaşması bile neredeyse hepsinde aynı taşıtta gerçekleşmiş. Böyle bir tabloda izleyici tabii ki birini tercih edecektir. Çok sorun var ve tek bir doğru yok. Çıkışımızın olmadığı bir durumdayız sanki.
 
 Şans oyunu oynar durumdasınız aslında. Senaryodan sonra sizin için en önemli etken nedir projede?
Bence en başta senaryo, sonra da hepsi. Oyuncu, yönetmen ve projeyi planlama şekli çok önemli. Bunu yapacak kişinin çok yetkin olması gerekiyor. O projeyi şekillendirecek doğru beyinlere ihtiyaç var. Çok iyi senaristlerimiz olsa da bu işin içinden bir türlü çıkamıyoruz. Senaristlere sorduğunuzda “Ben bu kadar uzun süreyle nasıl baş edeceğim? Her kafadan bir ses çıkıyor” diyor. O da haklı. Fakat aslolan her şey bir yana, bunun bir kuralı olması gerekiyor. Herkes her yaptığı işin birinci olmasını istiyor. Açıkçası ya bu pastayı bu şekilde paylaşmaya devam edeceğiz ya da kendimize bir çekidüzen vereceğiz.
 
 Tüm projelerinize baktığınızda sizi en çok tatmin eden yapım hangisiydi?
Bir iki tanesi dışında tüm projeleri çok severek seçtim. ‘Urfalıyam Ezelden’de fikir de bana aitti, Sinan Tuzcu’yla birlikte yazdık. O işin tutmasını çok isterdik. Kısa sürdü ama beni çok mutlu eden bir işti. ‘Tatar Ramazan’ ise çok zor bir proje olmasına rağmen keyifle oynadığım ve beni çok mutlu eden bir diziydi. ‘Kurşun Yarası’nda Kaymakam Cemal’i canlandırdım. Benim için yeri apayrıdır çünkü izleyici beni bu işle tanıdı. Tabii bir de ‘Ihlamurlar Altında’ var. O da çok sevdiğim bir işti.
 
Diyelim ki yönetmen sizsiniz ve tıpkı kendiniz gibi bir oyuncu var karşınızda. En çok hangi konuda eleştirirsiniz onu?
Moralinin çabuk bozulmasını eleştiririm herhalde. “Biraz öyle bir sıkıntısı var o oyuncunun” der, onu arada sırada motive ederim (gülüyor). Senaryoya inanmadığımda çabuk demoralize oluyorum. Kendime sinirleniyorum. Fakat biraz törpüledim şimdi bu durumu. İlk yıllar çok yoğundu.
 
 Oyunculuk karakterinizde neyi değiştirdi?
Beni biraz iyileştirdi. Lise yıllarında çok içine kapanık ve sıkıntılı biriydim. Oyunculukla bunu yendim. Beni iyileştiriyor ve mutlu ediyor.
 
Bu meslek dışında başka bir işle uğraşabilir miydiniz?
Gerçekten yapabileceğim çok meslek yok gibime geliyor. Yemek yapabilirdim sadece, aşçı olabilirdim belki. Yemek yapmayı çok seviyorum. Edebiyat fakültesinde de okudum. Öğretmenlik veya belli saatler arasında masa başı işler yapamazdım. Maceralı işler olabilirdi. Yemek yapmak da bana aynı enerjiyi veriyor. Lisedeyken nedense çok saçma bir şekilde kaymakam olmak istiyordum (gülüyor). O psikolojik durumumla ilgiliydi herhalde, içe kapanıklığa bağlı. Sonra kamu yönetimi yazdım ama kazanamadım. Fakat beni ilk tanıtan rol Kaymakam Cemal’di. Ankara’da da yılın kaymakamı ödülünü aldım (gülüyor).
 
 Oyunculukta hedefleriniz var mı?
Oyunculuk değil de genel olarak sektörü düşünecek olursak, elim kalem tutarsa bir şey yazmayı çok isterim. Bu bir film veya proje şekillendirme olabilir. Fakat dizi senaryosu çok zor benim için.
 
 Karşılıklı hangi isimle oynamak isterdiniz?
Sevdiğim birçok kişiyle çalıştım neredeyse. Bir isim vermek çok doğru değil. Herkesle çalışmak isterim tabii. Mesela Haluk Abi’yle (Bilginer) yıllar önce aynı dizide çok küçük bir rolde oynamıştım ama sahnelerimiz karşılıklı değildi. Onunla bir sahnede oynamak isterim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER