Los Angeles’ta soğuk bir Şubat akşamı. Beverly Hills’teki
Yazarlar Derneği Sineması’nın kapısı,
gözü dönmüş Josh Brolin hayranlarıyla dolu. Siyahlar içinde birkaç genç,
ellerinde not defterleriyle kapıda volta atıyor. En güzel giysilerini giymiş,
kırmızı rujlu kadınlar sigaranın birini söndürmeden diğerini yakıyor. Gazeteciler,
kameralarını son bir kez kontrol etme derdinde. Kalabalık meraklı, kalabalık
gergin. Uzun bir bekleyişten sonra, kapının önüne siyah bir Lincoln park ediyor
ve voilà, siyah takım elbisesi, 1.70 boyu ve dev karizmasıyla Josh Brolin
karşınızda. Flaşlar, alkışlar, Josh’ın üzerine atlayan çılgın kalabalık ve
ekran kararıyor.
Coen Biraderler’in yeni absürd komedisi "
Hail, Ceasar!"
ın
başrol oyuncusu Josh Brolin böyle karşılanmayı hak etmiyor mu? Ediyor. Ama
tıpkı film gibi, bu fikir de bayağı absürd; hava bildiğin bahar havası, Josh
Brolin öyle bir ünlü değil ve Yazarlar Derneği Sineması’nın önüne değil
arabanı, bisikletini park edemezsin. Kapıda imza almak isteyen birkaç gençle
ilgilenip, patlamayan flaşlara karşı her halükârda yüzünü
kapayan Brolin, Türkiye’de Nisan ayında
İstanbul Film Festivali bünyesinde gösterime girecek filmin özel ön
gösteriminden sonra küçük bir söyleşi için sinemaya teşrif ediyor.
Eddie Mennix filmin gerçek hayattan alınmış tek karakteri
Oyuncu, 1950’lerde Hollywood’da geçen filmde Eddie Mennix
isimli gerçek bir karakteri canlandırıyor. Zamanında Metro-Goldwyn-Mayer’in
yöneticiliğini yapan ve ünlü oyuncuların skandallarını ört bas etmesiyle
tanınan Eddie’nin film versiyonu, gerçek hayattakinden epey farklı. Bu durumun
kafasını biraz karıştırdığını itiraf eden Brolin, bunu Coen Biraderler’e
sorduğunda yanıtlarının kısaca “Evet, biraz farklı.” olduğunu söylüyor. Yönetmenlerden bundan başka bilgi alamayan
oyuncu, kendi çabalarıyla birkaç kitap okuyarak karakterini anlamaya çalışmış.
Rolüne hazırlanmak için 1950’lerin Hollywood’u hakkında da araştırma yaptığını
ama bilgisinin çoğunun, babası ünlü oyuncu James Brolin’den kaynaklandığını
söyleyen Brolin, babasının Fox stüdyosunun sözleşmeli oyuncusu olduğu dönemlerde, stüdyoların oyuncuları eskrim, ses, dans gibi
derslerle yetiştirerek, onları kendi elleriyle film yıldızı haline getirdiklerini,
ne var ki artık böyle uygulamalar olmadığını ve günümüzde her oyuncunun kendini
motive etmek zorunda olduğunu söylüyor.
Filmdeki diğer oyuncuların aksine, yalnızca kendisinin
gerçek bir karakteri canlandırdığı hatırlatıldığında, bunun çok da farkında
olmadığını, çünkü filmdeki karakterin aslında dönemin birçok yapımcısından
parçalar taşıdığını söyleyen Brolin, o dönemde akıl almaz şeyler yaşandığını ve
Eddie Mennix gibi yöneticilerin, yıldız oyuncularının adını lekelememek için trafik
kazasından kürtaja, kaçamaklardan boşanmaya, birçok şeyi örtbas ettiğinden
bahsediyor.
Coen Biraderlerle ilişkisinden bahsederken, ikilinin aslında
kendisine pek de bayılmadığını söyleyen Brolin, filmin Los Angeles prömiyerinde
yönetmenlerin “filmde 45 saniyelik rolü
var” dediği Jonah Hill dahil diğer bütün oyuncuları uzun uzun takdim ettikten sonra
sıra kendisine geldiğinde “Josh Brolin de şurada bir yerde” diyerek
geçiştirdiklerini gülerek anlatıyor. “Kimse bunu anlamasa da, ben kendimi özel
hissediyorum.” Her ne kadar bu konuda şaka yapıp dursa da, Joel ve Ethan
Coen’in oyuncu seçimlerinde çok başarılı olduklarını ve on senelik ilişkileri boyunca
kendisine ilk defa bu filmdeki oyunculuğu için iltifat ettiklerini söylüyor.
Los Angeles'de düzenlenen özel gösterim sonrası Brolin soruları cevapladı
Rol arkadaşlarıyla ilişkisinden de bahseden Brolin, George
Clooney’in filmdeki rolü için, ünlü oyuncunun Coen Biraderlerle yaptığı diğer
filmlere atıfta bulunarak "Aptalı oynamak için zeki olmak gerekir ama bunu dört
defa yaptığında, artık buna ne denir bilemiyorum” diyerek gülüyor.
Filmde birbirinden pek de hoşlanmayan, ikiz dedikodu
yazarlarını canlandıran Tilda Swinton’un sete geldiğinde son derece gergin olduğunu
ve birkaç kez prova yapmak istediğini söyleyen Brolin, Tilda’nın önemli bir
sahneyi tekrarlamak istediğini hissedip, yönetmenlere o sahneyi bir kez daha denemeyi
teklif ettiğinde Tilda’nın kendisine teşekkür ettiğini anlatıyor. Nitekim,
filmde kullanılan ve Tilda’nın rolünün akıllara kazındığı sahne de bu oluyor.
Filmin, Hollywood ruhuna yakışır şekilde Los Angeles’ta
çekilmesinin kendisi için büyük değişiklik olduğunu ve çekimlerden sonra her
akşam kendi evine dönmenin biraz tuhaf geldiğini söyleyen oyuncu, özellikle
böylesine absürd bir film çekerken eve gidip karakterden tamamen arınmaya
alışık olmadığını belirtiyor.
Filmde diyalog ağırlıklı birçok sahne var ve bu gibi
durumlarda doğaçlama yapıp yapmadığı sorulduğunda, Coen Biraderler’in oyuncuların yaptığı ufak
tefek değişikliklere karışmadığını ama Woody Allen gibi yönetmenlerin biraz
daha farklı çalıştığını anlatıyor:
“Woody Allen, ‘Uzun Boylu Esmer Adam’ filminin çekimlerinde,
karakteri sahiplenmem gerektiğini ve gerekirse diyalogları değiştirebileceğimi söyledi.
Ben bir sahnede sadece iki kelimeyi farklı söylediğimdeyse yanıma gelip
“Senaryoda böyle yazmıyor” diye uyardı. "Bana kendimden bir şeyler katmamı
söylediniz” diye itiraz ettiğimdeyse, “Kesinlikle kendinden bir şeyler katmalısın
ama senaryoda böyle yazmıyor” diyerek çekimlere devam etti. Geçenlerde başka bir yönetmen benimle nasıl
daha iyi iletişim kurabileceğini sorduğunda, yaptığı filme, benimle olan
ilişkisinden daha çok değer vermesi gerektiğini söyledim. Yönetmenlerin
filmlerini tutkuyla yaptığını gördüğümde, tek yapmak istediğim onların peşinden
gitmek oluyor.”
"L.A'de film çekip her akşam eve dönmek biraz tuhaf geldi"
Son dönemlerin en tartışmalı konusu, Oscar ödüllerinde
farklı ırkların yeterince temsil edilmemesi ve Akademi’de birçok kuralın
değiştirilmesiyle ilgili de konuşan Josh Brolin şunları söyledi:
“Öncelikle, neden adaylar yerine Akademi üyelerinin ırk
oranının tartışıldığını anlamıyorum. Bazen zar attığınızda hepsi aynı
gelebilir. Hiç kimsenin bilinçli olarak Afro-Amerikalıları aday göstermemeye
çabaladığını düşünmüyorum. Ayrıca, geçmişte birçok Afro-Amerikalının Oscar’a
aday gösterildiğini biliyoruz. Bu konunun benim için en önemli kısmı, neden
sadece Afro-Amerikalılardan bahsettiğimiz. Bu da biraz ırkçılık değil mi? Neden
Asyalılardan, Kızılderililerden, Meksikalılardan ve geri kalan herkesten
bahsetmiyoruz?”
“Hail, Ceasar!” filminin en az Star Wars kadar gişe
yapmasını beklediğini söyleyen oyuncu, Coen Biraderler’in filmlerinin halk
tarafından sevilip sevilmeyeceğini kendileri dahil olmak üzere hiç kimsenin
kestiremediğini söyledi ve sözlerine,“Yönetmenlerin diğer filmleri gibi, bu film de yapay ya da
sofistike görünebilir. ‘Büyük Lebowski’ gösterime girdiğinde, herkes filmin çok
tuhaf olduğunu düşünmüştü ve kimse izlemeye gitmedi ama sonra kült film haline
geldi." diyerek son verdi.
“Hail, Ceasar!”ın kült mertebesine ulaşıp ulaşamayacağını
bilemeyiz ama filmin yıldız oyuncu kadrosu, eğlenceli konusu ve harika
çekimleriyle iyi yerlere geleceğini tahmin etmek güç değil.