Yine bir Çarşamba akşamı yine şişe şişe ödem dolan içler,
patlayan gözenekler, dolan gözler. Evet, bir Poyraz Karayel klasiği. Yalnız bir ara gerçekten reklam arası vermeyi unuttular
sandım, zaten dizi de sonsuza kadar sürecek gibi geldi, “N’oluyoruz” oldum
ancak daha sonra acı kotam dolunca kendime geldim.
Babaların günahlarını evlatlarını çekiyor. Evet, tam olarak
bu. Bunca kötülüğün yaşanması, önceden işlenen günahların cezası olması tek
mantıklı ve geçerli neden.
Albay: Ülkemiz çocuklarına iyi
davranmıyor.
Poyraz: Bu da ne
biçim ülkemiz be?
Repliği ile yine yine yeniden gönlümüze tahtın kurdun be
Poyraz. Ah be Poyraz! "Bir insan nasıl bu kadar zorlukla delirmeden
yaşayabilir" soruma cevap verdin. Delirmeye karşı ne güzel aldın sen öyle
gardını. Her seferinde daha kötü ne olabilir sorusunun cevabı oldun. Doğruları
söylemek bazen hem bizim hem de karşımızdakinin canını acıtabilir. Ama
Albayımın da dediği gibi senin kesen çoktan doldu be Poyraz. Kıvrana kıvrana da
olsa pat diye söyledin ya iyi ki yaptın Poyrazcım, Ayşegül en azından gerçekleri bu kez senden
duydu. Bu da benim züğürt tesellim olsun. Size yine hasret günleri yakın gibi
ama bakalım.
Poyraz'ın Sinan'a bir
babanın çocuğuna yapmaması gereken en kötü şeyin ''tutamayacağı sözler vermek''
olduğunu söylediği an Bahri Baba’nın Ayşegül’e tutamayacağı bir söz vermesi de
sevdaya dâhil sanırım?! Ah be Ayşegül, ölümle gelen adalet istemiyorsun anladık
ama bu istediğin çok zor be! Adamın yüreğinde koca hançer var bırak elleme dursun
o orada diyorsun. Bahri Baba’nın önce kendine verdiği sözü tutmasına şaşmamalı
da kızmamalı da. Ancak Despina’nın Bahri Baba’ya güzellemeler dizdiği anda gözü
öfkeden dönen Bahri Baba’yı görmek ne yalan söyleyeyim iyi geldi. Sonradan
gelen tokat ise efsaneydi. Bahri Umman rocks! Bu arada fark ettiniz mi Bahri
Baba Despina Hanım’ı görünce baharda dala konan kuşlara dönüyor. Adama resmen
yaşam enerjisi pompalanıyor, ilerde çok minnoş sahneler bekliyorum.
Bu sofrada kuş sütü neden eksik Ayşegül?
Ayşegül sen ne yüce gönüllü bir kadınmışsın. Maşallah gönlün
Konya ovası gibi geniş. Ayşegül’ü izlerken kendime ne yaparsın diye sordum. Bir
anlık gaza gelip art arda sıkardım diye düşünüyorum. Sonrasında vicdanımı
düşünecek kadar soğukkanlı olamazdım herhalde. O kadar kırılgan bir andı ki…
Yıllarca ölümü için babasını suçladığı kardeşini öldüren psikopat
karşısındaydı. Ayşegül’ün tetiği çekme anı o kadar gerçekçiydi ki bir an
gözlerim kanadı sandım.
Ancak kardiyoloji uzmanı olan Ayşegül’ün kalbi atan ve
açık yarası olan birisine kalp masajı yapması beni kırsa da bunu da Ufuk’a
“Anlatsana lan” dediği sahnesindeki lan deyişinin güzelliği hatırına
affediyorum. Gerçekçiliğinden öpüyorum, Ayşegül. Ayrıca sanırım Poyraz’ın
yaşanılanları anında unutturma gibi bir süper gücü var. Zira Ayşegül sanki hiç
hayatının şoklarını yaşamamış, ölümlerden dönmemiş, eli barut kokmamış gibi
Poyraz’a cilve yapıyordu da ondan aklıma geldi.