Merhabalar. Yorumum biraz gecikti. Malum üniversite, vize
haftası… Bugün çok önemli bir sınavım olduğu için yorumu dün yazıp sabah
atamadım. Kusura bakmayın. Bekleyen ve soran herkese teşekkür ederim. Gelelim
bölüme…
Tuna Velibaşoğlu Kırgın Çiçekler için yaptığı müziklerle
resmen taht kurdu gönlüme. Özellikle "Kal Ölene Kadar" şarkısını her dinlediğimde ağlama
moduna geçiyorum. Eylül'ü yurda bırakan Mesude, Kader’den ayrılan Banu geliyor
aklıma. Bir şarkıyla bir çok duyguyu anlatmayı başarmak çok güzel. Umarım bu
güzel parçaların devamı gelir mahrum kalmayız onlardan.
Başlıkta sözünü ettiğim şarkıdan.. Başlıkları genellikle
yazmaya başlamak istediğim sahneye göre seçiyorum. Bugün üç sahne ile
başlayabilirim. Çünkü tek başlık bana o üç sahneyi de anlatıyor aslında.
Gökhan’ın babasının gelmesi, Cemre'nin halası ile konuşması ve Kader’in annesi
ile yaşadıkları. Çocuklar resmen bağırıyorlar. "Yaramız çok derin uğraşmayın
bizimle!" diye.
Ama ben Banu ile başlayacağım. Bilen bilir bu satırlarda
Banu’ya az laf söylemedim. Tamam, “Az laf söylemedim.” durumu açıklamak için
yetersiz kaldı haklısınız. Ağzıma geleni saydığım, senin gibi anne olmaz olsun
dedim daha çok. Bu bölümde beni yer yer delirtmesine rağmen Banu'ya kızmıyorum. En son sahne de Kader'e söyledikleri içime dokundu resmen. “Beni
anlama kızım, benim gibi olma.” sözünü onun ağzından duymak bile yetti galiba
bana. Derin’e kıyamayıp Sedat'a geri götürmesi de. Kader'e yaptıklarını hala
affedemesem de, anlamasam da kızamıyorum artık. Belki de diziden ayrıldığı
içindir kim bilir? Banu ile ilgili cümle kurmakta zorlanıyorum. En iyisi ben
size meşhur sahnenin videosunu atayım. O benim yerime yeterince anlatıyor zaten
olanları.
Sedat diziye ilk girdiğinde korkutucu bir havası var demiştim. Yanılmışım. Aslında Banu’dan daha insaflı çıktı. Her ne kadar başkasının çocuğuna bakamam ben demiş olsa da Kader'e sahip çıkacağının sinyallerini verdi. Gerçi Banu’yu da alıp Almanya’ya gideceklerine kalıp Kader’i de yanlarına alabilirlerdi ama senaristlerin bileceği iş tabi. Sanıyorum artık Banu Hanım ve ailesine elveda dedik. Oyuncuların yolları açık olsun diyelim o zaman. (Kader fragmandaki gibi ölecekse geri gelirler belki.)
Sen kimsin ya!!!
Kader’in anne humması geçirdiğini düşünüyordum ben. Annesi
ne yaparsa yapsın vazgeçemediği için. Annesi için Songül'ü kırmaktan
çekinmediği için. Hastanenin kafeteryasında olanlar ise Kader’in bam telinin
Songül olduğunu hatırlattı bizlere. Sen ne yaptın ki kızın için Banu? Senin
yapamadığın anneliği Songül yaptı diye mi bu kadar diş bilemek? Kader o küçücük
isyanında “Sen kimsin ya!” diyerek aslında bunların hepsini sordu annesine.
Banu Hanım cevabı son sahnede gayet güzel verdi ama. “Sen benden daha değerli
bir şeye sahipsin.” dedi. Bu cümlede ki anlatım bozukluğu bilerek mi yapıldı
bilmiyorum. Ama iki anlama geldiği kesin. Banu Kader'e kızlar benden daha
değerli seni daha çok seviyorlar da demiş olabilir, ben senin gibi arkadaşlara
sahip değilim de. Hangi anlamda kullanılırsa kullanılsın iki anlamda gayet doğruydu.
Kader annesine hesap sormadan Banu Hanım diziden çıksaydı çok üzülürdüm orası
kesin.
Millet koşun kız kavgası var.
Haftalardır ilk kez Mesude Eylül'e şunu yaptı bunu yaptı
demediğim bir bölüm izledim. Eylül ve dertleri bu bölüm yok gibiydi. Eylül
olmasın demiyorum ama arada nefes almakta fena olmuyor hani. Kemal efendi geçen
hafta çaldırdığı arabanın derdindeydi bu hafta. Eylül'e yaptığı kötülükler bir
bir çıkıyor işte. Arabayı çalıp ceza almamak için Kemal’e iftira atan kadına
hiç kızmadım az bile yaptı o pisliğe. Keşke biraz daha konuşsaydı da Mesude
sorsaydı hesabını. Yemek bile vermedi adama aferin. Gerçi Eylül'e yaptıkları
için değil de aldatıldığını düşündüğü için bu kadar cırlaması sinir bozucuydu.
Kemal’in süt dökmüş kuzu hali daha iyi. O höt zöt yaptıkça gıcık oluyorum
çünkü. Nasılsa Mesude dayanamaz affeder ama süründürdüğünü görmekte rahatlatmıyor
değil hani.