Aşka koşuyorum, ardıma bakmadan...
Sana geldim...
Elimden gelse çiçekler serperdim Gönül’ün kalbine. Evet, çiçekler. Kalbine giren herkese güzellik aşılayacak çiçekler. Sadece kendilerini değil Gönül’ü de düşünmelerini sağlayacak çiçekler. Elimden gelse bambaşka şeyler düşlerdim Gönül için. Bu karmaşadan çeker alır, kendi yoluna bakmasını sağlardım.

İnsanlar tercihleriyle yaşar, tercihleriyle büyür, tercihleriyle olgunlaşır. Tercih yapabilme şansı değerlidir benim için. Gönül de bir tercih yaptı; kalbinin sesini dinledi, aşka koştu son sürat. Ardına bakmadan, neler yaşayabileceğini düşünmeden... Bundan sonrasında ise o tercihin neler getireceğini göreceğiz. Tekin’in içine öfke tohumları ekildi, artık daha sert bir Tekin izleyeceğiz. Dönüş yok, unutmaya doğru ilerliyoruz.

Dur bakalım Yusuf, daha yeni başlıyoruz.

Öncesinde nerede kaldığımıza dönelim mi? O şahane baba-kız sahnesinin üzerinden iki hafta geçti ama sahnenin tadı hala damağımda… Geçen bölümün tekrarını izlerken yine aynı keyfi aldım. Fakat o muazzam sahnenin arkasından karşımıza çıkan sahnelerde çok sıkıldım. Bir şeyler eksik geldi, sahnelerin duygusu geçmedi, sevemedim. Kürşat’ın Yusuf’un haberini alması, apar topar Gönül’ü eve kapatmaları, Yusuf’un tepkileri, Kürşat’ın evinde yaşananlar derken ‘Ne oluyor yahu?’ diye ekrana bakıyordum. Yusuf ve Kürşat arasındaki mesele hikayenin yapı taşlarından biri, güzel bir çatışma ortamı da sunuyor. Ama işlenişi böyle mi olmalıydı, bilemedim. Bu meselede kim suçlu, neler olmuş, neler bitmiş gerçekten çok merak ediyorum ama o sahneler bana duygusunu geçiremedi. Fakat Gönül’ün habersizce dolaşmaktansa Yusuf ve babası arasındaki meseleyi öğrenmesi güzel oldu, bunu da belirtmeden geçmek istemem. Nihayetinde 10 bölüm bu konu işlenebilirdi, bazı şeylerin hızla açığa kavuşturulması çok hoşuma gidiyor.

Tekin'in bakışları der susarım.

Yusuf’un geçmişi yavaş yavaş çözülürken bir de Özlem meselemiz var. Özlem’in Yusuf’a karşı duygularından haberdarız fakat o mesele o şekilde olmuyor ya. Bir yanda takıntılı aşık karakterini kusursuzca işleyen Tekin varken hele, hiç olmuyor. Mesela hemen yukarıdaki fotoğrafta Tekin'in bakışlarına odaklanın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Adam şefkat gösterecekken bile içinden bin türlü şey geçiriyor. Ama Özlem bağırdı, çağırdı, eşyaları devirdi ne oldu? Hiç. Özlem takıntılı bir aşık değil de yakın arkadaş olarak kalsa, zaman ilerledikçe aralarında bir şeyler yaşansa daha iyi olurdu bence. Ya da sinsi sinsi ilerlese? Tabii ki takdir senaristlerimizin ama Özlem’in varlığı biraz yön değiştirse ne güzel olur. Neyse durun bakalım Tekin’le de konuştu ya, ben o kıvrımdan umutluyum.

Evettt, buraya kadar söylendiğime göre artık asıl yazmak istediklerime geçebiliriz. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER