İlk defa
yorumuma başlık bulmam bu kadar kolay oldu. Bölümün başlarında defalarca ve -af
buyurun- kanıra kanıra güldük ki sahnelere gülmekten kötü şeylerin de
olabileceği aklımıza gelmedi. Ama işte öyle değil. Biz öyle kakara kikiri
yaparken son on beş dakikada yüzümüze sağlam bir tokat yemiş gibi olduk. Bizi
histen hise sokan, ekran karşısında geçirdiğimiz her dakikanın hakkını veren
tüm ekibin ellerine, kollarına sağlık!
En son
bıraktığımızda Can, dağ evinde Ayşegül gelse de iyileşeyim diye dolanırken
Ayşegül ve Elif pişti olmuşlar, Can da bir heyecanla Ayşegül’ü öpüp, evlenme
teklif etmişti. (Ki o öpücük sahnesi, bugüne kadar izlediğim en iyi sahnelerden
biriydi. Masumiyeti ve samimiyeti ekrandan taşmıştı.) 16.bölümün sonunda
yaptığımız “Ayşegül, Can'ın evlenme teklifini kabul etmeli mi?” anketinin
sonucuna göre %67’ye %33 “Evet, evet, evet!” sonucu çıktığını özellikle belirtmek
isterim. Çoğunluğun gönlünden geçenin sevenlerin birbirine kavuşması olduğunu
görmek güzel ama vuslat yine başka bahara kaldı. Peki, nasıl öyle oldu,
anlatayım.
Bu hafta
Elif ile başlamak istiyorum. Bölümün başından başlayarak, önemli bir kısmında “Acaba
Elif hamile mi ya?” diye düşündük. Bizi, yüzyılın en klişe vukuatıyla baş başa
bırakmayan herkese gönülden sevgiler. Elif hamile olsaydı yıkılırdık diye
tahmin ediyorum. Hamile olmamasının dışında Elif, bildiğimiz Elif’ti. Mediha
Hanım Teyze ile gıybetler, planlar…
Şşşş, çok sessiz! Elif, planına konsantre olmaya çalışıyor.
Murat’ı bu
bölüm özledim. Gördüğüm sahnelerde de o kadar güzel bakıyordu ki. Madem bol
hayalli bir bölüm izledik ben de hayalimi söyleyeyim: Benim hayalimde
Murat+ben+büyük+meze+muhabbet. ^.^ (Neyse, Murat ile ilgili bu bölüm
söyleyeceklerimde bu kadar.)
Bu nasıl bakmak ya?! İnsan var senin karşında, vicdansız!
Şimdi
başımıza bir şey gelmeden, mutlu mesut yaşadığımız, başlığa ilham olan anlara! On
yedinci bölüm bugüne kadar en fazla güldüğümüz bölümdü, öyle değil mi? Can’ın
Ayşegül’ün kalbine giden yolları açma çabaları evin bahçesine çadır kurduğu
sahne ile başladı. Yazık yahu çocuğa yavru kedi gibi nasıl da evinin içini
süzdü durdu. Minnak’ın patisinden gelse kapıyı açardı, o derece. Yalnız bir şey
soracağım: Havaların iyice ayaza bağladığı şu günlerde Ayşegül’ün vicdanı Can’ı
yangın tüpüyle baştan aşağı köpük yapmaya nasıl el verdi?
Son yangın tüpü bükücü: Ayşegül!
Ardından
Mediha’nın hayali geldi. Hahahahaha, o nasıl hayaldi ya?! Hadi tamam, Ayşegül’e
acın da hizmetçi yaptın, insan hiç çocuğunu öyle “yauuuvvvv”larken hayal eder
mi? Anlatmakla olmuyor, şöyle göstereyim:
Dişimin arasında bir şey var mı?
Hayal kurmak
ne kadar güzel bir şey! İstediklerinin, olmak istediklerinin sınırı yok. Daha
Mediha Hanım Teyze’nin hayalinin etkisi bitmemişken bir de “Kara Can” geldi. Can,
bu uçsuz bucaksız bu dünyada Kara Can oldu, eyvallah. Gitti, dedesinin,
annesinin intikamını aldı. Ayşegül’ü kaçıran Kara Murat’ı alaşağı etti. Yalnız
Murat sarayı kaç paraya yaptırmış onu öğrenemedik. ^.^ Neyse, anarşiye
bulaşmayayım. Ne diyordum? Ha, evet, Can! Ama işte o işler öyle olmuyor Can’cığım.
Keşke her şey, gözlerimizi kapattığımızdaki gibi olsa. Ama olmaz: Can ile Efe
plan yapmışmış da Can Ayşegül’ün kahramanı olacakmış, Ayşegül de onu
affedecekmiş. Aynen öyle devam edin, aferin size, aferin! #AyşegülüKurtaranAdam
değil Ayşegül’ü yakan adam olacaksınız, haberiniz yok. Sonunu düşündüğün her
planda kahraman olamadın Can. Ne demiş bir televizyon büyüğümüz Polat Alemdar:
Sonunu düşüne kahraman olamaz.
Ama yine de
çok güldük, başımıza bir şey gelecekti, illa ki!
Ayşegül’ün başına
ciddi işlerin geleceğini ise çakma kaçırma tezgâhında anladık. Acaba kaçarken
mi Ayşegül’ün başına bir şey gelecek derken, hoopp hiç beklemediğimiz bir anda…
İsmail Dede canımızın içi, çok iyi niyetli, Mıncırık’ı da çok seviyor ama keşke
kameraların önünde “Ayşegül’ü bulana 500 bin ödül!” demeseydi. Ayşegül’ün
gerçekten kaçırılması, adamların fidye istemesi, Can ve Murat’ın adamların
istediği parayı bulması ve Can’ın vurulması… Hedef göstermek gibi oldu, sanki,
biraz, galiba.
Bölümde olanlar
böyleydi.
Peki, nasıl bir genel değerlendirme yapalım?