Bilen bilir,
bilmeyenler için de hemen izah edeyim. Bilim kurgu, dram ve gizem (ya da
gerilim) üçlemesi benim için favori bir üçlemedir. Bayılırım bu türlerin bir
araya geldiği dizilere. Yakın tarihten örnek vermek gerekirse, üç sezon nefesimi
tutup Under the Dome izledim, ranini.tv bünyesinde severek de yorumladım. Bu
yazımı esir alan diğer bir üçleme örneği Sense8 oldu ki ilk sezonuyla favori
dizilerim arasında yerini aldı. Geç olsun güç olmasın diyerek şimdi de bu
üçlemenin başka bir sağlam yapımı olan The 100’ı izlemeye başladım, yakınlarıma
da izleyin diye baskı uyguluyorum. İyi midir kötü müdür kararını vermek bana
düşmez ama böyle pis bir huyum var: Severek takip ettiğim işleri hele de bilim
kurgu, dram ve gizem türlerini bir araya getiriyorsa, zorla arkadaşlarıma
izletirim.
Seni anan FBI ajanı ol diye doğurmuş canım...
Şimdi gelelim
konumuza. Sizi bilmem ama yaz sonunda Limitless hikayesinin televizyona
uyarlanacağını öğrendiğimde çocuklar gibi havalara uçtum. Hemen gözümün önüne
Bradley Cooper geldi. Şahsen aktör olarak kendisini çok başarılı bulurum. Yine
bilim kurgu, gizem ve gerilim türlerinin bir araya geldiği bu filmin bende ayrı
bir yeri vardır. Henüz dizinin yayın tarihini bile belli olmadan, ben tabii boş
durur muyum hemen başladım eşe dosta “Kesin izleyin.” ısrarlarına. Daha bir dur
değil mi, kadro belli olsun... Neyse ki Jake McDorman, Jennifer Carpenter ve
Hill Harper isimleri beni hayal kırıklığına uğratmadı. Dexter’ın ağzı bozuk
polis memuru Debra Morgan olarak hatırlayacağınız Jennifer Carpenter zaten
candır. Limitless’da da karşımıza yine full karizma FBI ajanı olarak çıkıyor.
Kimse Bradley Cooper hiç yok demedi ki...
Geçtiğimiz Cuma
akşamı pilot bölümüyle Fox Crime ekranlarında Türk izleyicilerle buluşan
Limitless bu sezon adından çokça söz ettireceğe benziyor. Benim ise zaten
canıma minnet; NZT hikayesine bayılıyorum. Diziyi izlemek için Bradley Cooper’lı
Limitless filmini izlemiş olmanız hiç mi hiç gerekmiyor. Çünkü bu dizi bir
devam yapımı değil. Aksine dizinin yaratıcısı Craig Sweeny sağ olsun, daha pilot bölümüyle dizinin filmin
gölgesinde kalmayacağını açıkça belli etti.
Brian'dan resmen sempatiklik akıyor.
Pilot bölümünün
ilk sahnesi yaldır yaldır ortalıkta koşuşan hoş bir adam ile açılıyor. Kim mi
bu adam? Brian Finch. Shameless ve Manhattan Love Story gibi televizyon
dizilerinden tanıdığımız Jake McDorman tarafından canlandırılan Brian Finch,
hayatın bir yerinde kaybolmuş sıradan bir adam. Ünlü bir rock yıldızı olma
hayaliyle 28 yaşına kadar elle tutulur bir meslek edinemeyen Brian’ın dünyası
eski arkadaşı Eli’dan aldığı küçük bir hap sayesinde tamamen değişiyor. Biz bu
hapa NZT-48 diyoruz. Zihin açıcı hap olarak tanımlayabileceğimiz NZT-48, 12
saat boyunca kişinin beyin kapasitesini %100 olarak kullanmasını sağlıyor.
Brian’ın üzerindeki etkilerini ise daha ilk 10 dakikada görüyoruz. Bulduğu geçici
işte harikalar yaratan Brian’ın daha sonra şehir meydanında elektro gitarla
solo atması beni benden aldı. Öte yandan, Brian oldukça şefkatli bir evlat. NZT
ile gelen hünerlerini sadece kendisi için çarçur etmiyor, hastalığı teşhis
edilemeyen babasına hapın etkisinin sürdüğü son dakikalara kadar yardım etmeye
çalışıyor. NZT kullanan arkadaşının ve onun iş arkadaşının cesetlerini bulan
Brian’ın FBI ile yolunun kesişmesi de tam olarak burada başlıyor. FBI, NZT
hakkında az ama öz bir şekilde bilgi sahibi. Bu cinayet soruşturmasında görevli
FBI ajanları Rebecca Harris (Jennifer Carpenter) ve Spellman Boyle (Hill
Harper) haliyle Brian’ın peşine düşüyor. Brian ise bu sırada NZT’nin kafasını
çözmekle meşgul. Daha ilk bölümden Brian ve Rebecca arasındaki iletişimi ne
kadar sevdiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Muhtemelen sezon sonuna kadar “Ölümüne
kankayız!” moduna gireceklerini tahmin ediyorum.

Adamın dibi oluyor kendisi.
Pilot bölümün
sürprizi ise filmin ana karakteri ve dizinin yapımcısı olan Bradley Cooper. Senatör
ve başkan adayı olarak karşımıza çıkan Eddie Morra, şıp diye Brian’ı NZT’nin
yan etkilerinden kurtarıyor. Ama tabii ki sevabına değil. Bu devirde kim kime
karşılıksız iyilik yapmış ki zaten... Yine de tombiş Bradley Cooper’ın o konuşması
beni bile NZT kullanmaya ikna edebilir gibi geldi. Tabii Brian o son hapı masum
olduğunu kanıtlamak için kullanmak zorunda kalıyor.
Velhasılıkelam, Limitless’ın
pilot bölümü oldukça tatmin ediciydi. Ensesinde Eddie Morra gibi bir adam
olmasına rağmen FBI için çalışmaya başlayacak Brian’ın NZT’den vazgeçmesi
şimdilik pek mümkün görünmüyor. Babasının hayatını kurtarması ise cabası. Konu
babalardan açılmışken Rebecca’nın babasının ölmeden önce NZT kullandığına
inanması ve bu inancından dolayı Brian ile aşırı ilgilenmesini oldukça normal
karşılamak gerekiyor. Çocukluğumdan beri en sevdiğim süper kahraman olan
Spider-Man alınmasın ama Brian Finch 21. yüzyılın süper kahramanı olmaya aday. Küçücük
bir hap nelere kadir, değil mi?
Haftaya görüşmek üzere...