Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar , aşrı aşrı memlekete
kız vermesinler türküsünü, Güneş en az 40 kez söylemiş olmalı. "Kınayı sevmiyorum" demesine bakmayın. Uzağı geçtim, Ar Apartmanı'ndan çıkış yok. İş ve ev arasında
ne maceralar yaşayacak kimbilir. Ah o kavgalar, tartışmalar… Hepimizin gözünün
önünden şimdiden ne görüntüler geçiyor. Hadi hadi yakaladım seni, Hiko’nun
tarafını tutuyorsun.
Öhömmm öhömmm ne diyordum.
Kınalar yakıldı, sahte gözyaşları döküldü ve düğüne geçildi
dedik; ama Zeliha Hanım (Rıza’nın annesi) Mukadder’in aklına kuşkuyu soktu.
Yalnız duyan o olsa iyi. Şeniz de gizemlerin kadını. Merakını gidermek için
soluğu Aziz’in yanında aldı. Şeniz-Aziz çiftini sevenlerin gözü açıldı, Sefer’e
“defol git” ve “aradan çekil” tezahüratları yapılmaya başlandı. Oysa kimse masum
değil! Sefer’in yanında olarak işlerini yapması, yıllar sonra kendini
affettiremez. Ben Şeniz Ar olsam, A F F E T M E M nokta. Şeniz daha sonra, Sefer
ile konuşup Aziz’in aleyhine cümleleri duyunca, iyice kafası karıştı.
Hangisine güveneceğim derdi olmasın ve ikisini de bıraksın, bu da bir yol tatlım.
Bir yol arayan daha var.
Elbette Hakan. Kredi kartı iptalleri üzerine soluğu Fulden’in
yanında alması ile şutlanması bir oldu. Üzüldük mü? H A Y I R R R! Rıza’nın “İşyerimde
gürültü istemiyorum” tavrı da güzeldi. Her ne kadar buna, Fulden’in Aysel ile
ilgili düşünceleri neden olsa da. Bir Ar gelini daha yolda diyebiliriz.
Peki bize bu hisleri yaratan insan kim?
"Gözüm daldı, gelen var."
Sefer'in oğlu Rıza. Tüm kötülüğü ile Ar Ailesi içerisine girdiğinde sevmedik, kandırdığında nefret ettik. Sonra bir gülümsedi; dışı hüzün, içi samimi geldi.
Gittikçe ısındık, sevmek için adım attık. Ve bir gün, Sefer’in oğlu olduğunu
öğrendik. Hikmet’in torunu demek bizim kardeşimiz, abimiz, torunumuz, yeğenimiz
demekti. Gülümsemesinin çözümlemesini yaptık ve bağrımıza bastık. Tüm iyi
niyetini gösterirken, babasına olan yılların öfkesini kusmasına çok ses
çıkaramam. Sefer’in çocuğunun olmasını herkesten saklamasının nedeni her ne
olursa olsun yanlış. Bir can var ortada, masum bir bebek. Okuduğunu, yemek
yediğini, “baba” deyişini duymadığın ve
görmek dahi istemediğin… İyi bir evlat, iyi bir baba olmak için çok çalışman
gerek Sefer çok …
Eeee o zaman ne duruyoruz , başlasın düğün
hazırlıkları …
3 kavanoz bal 75 lira mıııı??
Oğlan bizim kız bizim çatlasın kaynanalar! Bu sözü ilk kim demişse, Hikmet Ar’ı tanımadığı belli. Tarık ile Güneş bir kere habersiz nikah
yaptılar. Artık Hiko’dan çekeceğin var. Kına sonrası dedikodu kazanını
burnundan getirdi. Yetmedi, akşam aynı dairede yatmamaları için Dilaver, Cücü,
Tarık üçlüsünü bir evde yatırdı. Güneş’i de ablasıyla teyzesine postaladı.
Güneş’in altın kızlar ile yatması iyi oldu. Eskiyi yâd etmek, onların zamanında
kaçırdıklarına değinmek hoş oldu Ege kızına. Evlenmeden hemen önce gözyaşlarını
kendi tarafı ile akıttı. Hiko Reis’in düğün günü yapacaklarından habersiz
erkenden ağladı, gitti.
Acımasız Hiko, Şeniz’in yaptığı jeste de kulp taktı. Mahalle
kuaförü varken, saç yapımına eve mi gelinirmiş? Şekerim, ne güzel rahat rahat evde takılın işte. Apartman da size ait,
oh mis mis… Onu geç, Güneş’in saç, makyaj işine de karışarak kaynanaların
kaynanası olduğunu gösterdi. Bu devirde Güneş gibisini buldun ya, öp Hikmet
Babaanne. Hatta bal kaymak getir kıza ^.^ Sesini çıkarmadı. Bununla da
kalmadığını gördük. Yalnız merak ediyorum, sandığa oturma olayını Cüneyt nasıl
bilmez. Bu yöresel bir adet değildir, herkes bilir. Sandığa oturtulan kişi
Cücü de olsa, keyifliydi. Yalnız yalan yok, Güneş’e evden çıkarken kırmızı
kurdele bağlayıp "para vermezsen kapıdan çıkamaz" denmesini de bekledim.