Dizi izlerken yaptığımız
en büyük hatalardan biri “ben olsaydım” ile
başlayan cümleler kurmaktır. O Hayat Benim
için konuşursak eğer; Allah aşkına kaçımız holding sahibiyiz veya gecekondu
sakiniyiz? Ya da aramızda kaç kişi evlatlık verildi veya kimlerin hayatı “ailem”
dediği insanlar tarafından çalındı? Elbette ki bunu yaşayan insanlar var ve bu hikayeler
bu dizilerin ilham kaynağı. Ama ekran karşısına geçip, çayımızı yudumlarken “empati”
ile bu duyguları yaşamamız ve çözümler üretmemiz inanın çok zor. Ben bu konuda yorum
yapma önceliğini her zaman, bunu bizzat yaşayan insanlara veriyorum. Benim
yaptığım sadece, senaristin kalemine saygıdan yola çıkarak, olayları anlamaya
ve idrak etmeye çalışmak. Kurgu ve inandırıcılık konusunda naçizane fikrimi
söylemek. Bu derece trajik ve hüzünlü olayları yaşayan insanlara saygısızlık
etmeden, konunun dile getiriliş şekli hakkında bir kaç satır bir şeyler
karalamak.
Bu sahnede kanım dondu
Bu haftanın bence en
akılda kalan, en etkileyici sahnesi Efsun’un hapishanede şiddet gördüğü sahneydi. “Allah
düşürmesin” diyerek söze başladığımız o hapishane hayatı içinde, Efsun’un yaşadıkları gerçekten sarsıcıydı. İyi çekilmiş sahnelerdi. İçim sızladı.
Kadının kadına şiddeti ve bu dozu inanın bana çok fazla geldi. Dayak, kesilen
saçlar, o saçların ağıza sokulması, tehditler ve daha neler neler. Herkesin
adalet duygusu farklı işleyebilir. Efsun’un başına gelenler belki bazılarınızın
içine su serpmiş olabilir! Ama benim duygum bu değil, hiçbir zaman da olmadı.
Ben isterdim ki bu suça ortak olan, bilen ve susan herkes yargı önüne çıksın. Adil
bir şekilde ceza alsın. Bu isimleri say say bitmez. Nuran, İlyas, Sakine,
Mücella, Sultan, Salih, Beyza. Fakat ne yazık ki tek bedel ödeyen Efsun oldu.
Bu hikayede her zaman söylediğim gibi olan hep çocuklara oluyor. Efsun, Bahar,
Hasret, Hülya, Arda, Müge hepsi ebeveynlerinin kurbanları aslında.
İzlemekte zorlandığım bir diğer sahne Efsun’a uygulanan şiddetin
dozu, hapisanedeki kadınların buz tutmuş kalplerinden ötürü çok sert oldu. Soğuk
ranzaları soluyan, gri, metalik bir hayat hikayesi olan insanlar onlar ve başta
da söylediğim gibi onları anlamamız gerçekten zor. Hülya bile bunu planlarken
belki bu kadarını hesaba katmamıştı ama Efsun’a olanları gördüğü zaman üzüleceğini
de pek sanmıyorum açıkçası.
Bizim de ruhumuz bu hale geldi
Efsun’un bıçakla kesilen
saçlarını sonraki sahnelerde düzgün kesilmiş görünce, o sahnelerin bende ilk
anda yarattığı etki biraz azaldı. İsterdim ki o etki biraz daha sürsün. Göz
makyajı da bazı sahnelerde çok başarılı gözükürken, bazı sahnelerde ışık
nedeniyle biraz sahiciliğini yitirdi. Fakat şu da bir gerçek ki, izleyicide “Efsun
bu kadarını da haketmedi” duygusu yaratmayı başardılar. İki kardeşin savaşını
izleyeceğimiz bu hikayede bu kırılma noktası gerekliydi. Bir süre bu işi
tezgahlayanın Hülya olduğunu öğrenmemesi hikayenin işlenişi açısından iyi
olabilir.
Bir daha Bahar'a arkanı dönmezsin artık Efsun!
Geçmişi hatırladıkları
görüntüler arasında, Bahar’ın Efsun’un saçını taradığı sahneyi bulup göstermek
kimin fikriyse aklına sağlık. Öyle etkileyici ve güzel bir sahne olmuş ki,
bayıldım.
Gelelim Arzu ve Doruk'a >>>>