...Polat’ın oğlu diyeceğim ama bu dizide pembe olan hiçbir şey yok. John Smith’in de gündemi Türkiye’nin enerji hamlesi ki Fehmi’nin Smith ile olan toplantının ardından uzun uzun bakmasının sebebi oğlunun enerji sevdasından başka bir şey değil.
Hoca galiba Polat’ın mekanda yatıp kalkıyor. Zira iki defa ard arda yakalanmadan gelmiş olamaz. Geçen sezon yaptıkları şeyi bu sezon da yapmaya başladılar. Hoca ve Polat’ın söyledikleri şeyler çok önemli olsa da dramanın ruhuna oldukça aykırı. Bence bu, "Geçen bölüm kötüydü, şunlar olmuyor, bunlar yok” tartışmalarından çok daha büyük bir problem. İkisi de karşılıklı konuşuyor ama sanki birbirlerine değil de beraber seyirciye anlatıyorlar. Böyle bir anlatım tarzı yok.
Yasin Komutan vurulduğundan beri kaçırılmadı. Buraya dikkat...
Vadi bunu ilk sezonlarda da yapardı ama öyle bir verirdi ki bu bilgileri pür dikkat dinler ayıklamaya çalışırdık. Aslan Bey’in her repliği üstüne forumlarda tartıştığımızı hatırlarım. Şuan sanki bir seyirci anlamaz kaygısı hakim. Anlar efendim anlar siz yeter ki dramanın ruhuna uygun bir dil bulun. Yapım bu konuya gerçekten ciddi olarak eğilmeli. Bu sorunu çözdüğünde yolu daha da düz olacak.
Benim için market neyse, Gölge için de Irak o anlaşılan. Adam benim markete gitmemden daha çok Irak’a gidiyor. Bu sefer de aşiret bağlamaya gitti. Valla o kadar paraya şu alemde bağlayamayacağı çok az insan var. Fakat problem muhtemelen aşiret kızından çıkacak. Bakışmalar hayra alamet değildi ama Gölge’nin kızı köşeye çekeceğini de hiç beklemiyordum. Adamı mermi manyağı yaparlar aklın başında mı Gölge? Ne konuşacaklar, konu nereye bağlanacak bilmiyorum ama bu konu çok ilginç bir hal alabilir. Hatta gelecek bölümle ilgili merak ettiğim tek konu bu diyebilirim.
Biraz sonra Tsubasa başlayacak ne zaman gitcek bu :(
Yusuf çekiyor takımları iş adamı olayım diyor ama bırakmıyorlar ki? Profesörleri Mete’ye bırakmaması tam bir kapaktı. Fakat kendine dikkat etmesi lazım. Zira en son Mete’nin işlerine taş koyana asayı sapladılar. Adam şerbetli midir nedir çözemedim ben. Söz asadan açılmışken Arthur’a gitmesine gerçekten şaşırdım.
Bu nasıl başı boş bir örgüt ki çocuk büyüyene kadar asayı ve asanın getirdiği manevi gücü kullanmayacaklar? Eskiden biz çocuk yaştakileri tahta çıkartınca Avrupa dalga geçerdi. Şimdi en kadim gizli örgütleri aynı şeyleri yapıyorlar. Arthur’da güveniyor Karun’a ve bundan mutlu oluyor. Bu Martin ve Karun kardeşlerin hikayesini ve kapladıkları yeri iyiden iyiye merak etmeye başladım. Umarım izleme fırsatı buluruz.
Gülüm neyi anlamadın sen?..
Şimdi benim anlamadığım bir şey var. Polat madem Gölge’nin adını ve savaş baronu olduğunu biliyor neden Asya’ya ulaşmak istiyor? Asya’yı tanıdıysa onun üzerinden Gölge’ye ulaşamayacağını biliyordur. Amaç ne? Hala iyi biri olabileceği ihtimalini mi göz önünde bulunduruyor? Polat sırf bunun için adamların kafalarına resmen Cüneyt Arkın vuruşu yaptı. Üstelik “peki Asya Tuna?” diye sorduğunda öteki bariz olarak bir şeyler bildiğini belli etmesine rağmen ona sormadan çıkıp gitmesini de anlamadım. Umarım buralar benim kısa süreli hafıza kayıplarımdan biridir de mantıklı açıklamaları vardır.
Cahit’in uzun zaman sonra tekrar konuşarak iş hallettiğini görmek ilginç geldi doğrusu. Bu yönünü özlemişim. Kurdukları plan hem basit, hem sağlamdı. Son ana kadar da mükemmel işledi. Göze batan en ufak şey yoktu. Hatta Faruk’un Ariel ismini vermesi de sevindirici bir gelişmeydi. Polat’la şunlar bir yanaşsın birbirlerine de ısınalım. Fakat son anda aynı Polat gibi ben de “ne yaptın Kerim?!” diye hayıflandım. Kerim’in yaptığı o kadar can sıkıcı ama bir o kadar da insani ki bir şey diyemiyorsun.
O ağızdan çıkan şey karşıdaki adamın boynuna veya herhangi bir yerine yapışıyor cokkur cokkur emiyor.
Bilen bilir kısa bir süre önce RaniniTv'de The Strain adında vampir konulu bir dizi yorumluyordum. Bu dizide vampirler zombi salgını gibi ama daha yavaş bir şekilde şehre yayılıyorlar. Yayılmanın sonucu olarak da kolluk kuvvetleri yetersiz kalıyor ve şehrin bazı bölgeleri düşüyor. Ayrıca dizide kadim bir kitap var ve kitap vampirleri öldürmenin sırrına sahip. İyi adamlar hem vampirlere karşı mücadele ediyorlar hem de kitabı ele geçirmeye çalışıyorlar.
İş öyle bir noktaya geliyor ki kitap şehrin düşmüş bölgelerinden birine hakim olan bir çetenin eline geçiyor ve vampirlerin liderinin temsilcisi ile iyiler arasında bir açık arttırma düzenliyor. En fazla parayı veren kitabı alacak. Kitabı vampirlere verirse belki bugün değil ama 1 ay, 10 ay sonra kendi de yem olacak ama yine de umrunda değil. Zira bugünü yaşıyor ve geleceğe dair hep optimist bakıyor. İyi adam bu mantıksızlığı dile getirdiğinde çete lideri “beni insan olmakla mı suçluyorsun?” demişti. Diyeceğim o ki biz de Kerim’i insan olmakla suçlayamayız. Evet, Faruk’u öldürmese belki Ariel’e ulaşacak ve bundan sonraki mülteci katliamlarına engel olunacaktı ama o bir insan. Tamamen rasyonel davranmasını beklemek hayalcilik olur.
Hadi gelecek bölüm görüşürüz
Kurtlar Vadisi Pusu 267. bölüm beni çok heyecanlandırmayan ama gelecek bölüm açısından güzel bir noktada bitti. Dizinin bir format yediğini ve geçiş sürecinde olduğunu daha önce dile getirmiştim. Bundan dolayı bazı aksaklıklar bekliyordum. Geçen bölüme göre daha toparlanmış bir şekilde karşımıza çıktılar. Umarım haftalar ilerledikçe de daha çok toparlayacaklar. Fakat şunu demeden geçemeyeceğim ki, Polat ve Cahit’e en az bir adam daha şart.
Benim de içinde olduğum ciddi bir grup üçüncü adamın Yusuf olacağını düşünüyordu ama bugün baktığımda bence aranan kan o değil. Karakter olarak çok yetenekli ve ilgi çekici. Buna hiçbir lafım yok ama bu üçlü bana hayli somurtkan geliyor. Hatırlayın eskiden gülerdik biz bu dizide. Gülmeyi unuttuk. Polat bile arada bi sesli güler, ara ara da gülümserdi.
Tamam çok büyük kayıplar verdik ama Anadoluda “cenaze evi gülme evi” diye bir laf da vardır. Tepeden inme gelmesine dahi razıyım. Süha baba kulağından tutup birini de getirebilir ama üçüncü adamın ilginç ve espirili bir karakter olması şart. Yoksa iyice mahkeme suratlı bir diziye döneceğiz. İnşallah yapım da paralel düşünüyordur. Gülmeyi hatırlatın bize nolur…
Haftaya görüşürüz...