Neden bilmem bu hafta Vadi’yi pek özledim. Belki geçen hafta yorumlarda çok eleştirdiğimizden bir kıyamama ruh hali mi hasıl oldu bilmiyorum ama hevesle ekran karşısına oturdum. Tüm dikkatimi vermek için yanıma aburcubur dahi almadım. O derece konsantre olmuştum ama ben Asya’nın hareketlerini keyifle izlerken Ranini’nin “öyle saçla kavgaya giren ajan mı olurmuş” twitiyle hiç beklemediği anda 1-0 geriye düşen takım demoralizesi yaşadım resmen. Bir insan yazarına bunu yapar mı yaa?
Açıkçası ben o sahne geçen bölüm bitti sanmıştım. Meğer çok çalışmışlar izlemeden geçmek olmazdı. Belli ki işinde iyi bir koreograf varmış. Özellikle Asya’nın adamı arkasından dolandırdığı harekete bayıldım doğrusu. Daha önce hiç görmemiştim. Asya bu sefer kavga ederken göze batmadı. Aksine gayet iyi bir performans sergiledi fakat kavga bittiği anda iş oyunculuğa kalınca yine belli bir olmamışlık hissettim doğrusu. Bu durumu aşacağını düşünüyorum zira Defne Samyeli’nin işine gerçekten konsantre olduğunu gösterdiği dövüş performansından hissedebiliriz.
Vurur yüze ifadesi, o ceket sana bol değil mi bitanesi? (modası geçene kadar bu kalıbı her yazıda kullanacağım banane)
Gölge çok ama çok tehlikeli bir düşman. Ha sezon başlangıcından beri KGT baskını dahil bence gerçek yüzünü hala görmüş değiliz ama tehlike potansiyelini her şeyiyle hissettiriyor. “Gücün değil imanın peşindeyim ben” repliği Gölge’yi diğer kötü karakterlerden apayrı bir yere koyuyor. İmandan daha güçlü bir şey yok şu dünyada. Bu zamana kadarki kötüler hep gücün peşindeydiler. Bu müthiş bir ayrım ve geleceğe dair beni heyecanlandıran bir bakış açısı. Gölge’nin bir değil bir kaç ömre anca sığacak hedefleri var. Bu bakımdan yolundaki en büyük engeli Polat hariç sabırsızlığı olacaktır. At fava bekle.
Polat’ın mültecileri kurtarması, kol kanat germesi harikaydı da o ameliyat sahnesi oldu mu şimdi ya? Uçak kullan, denizaltı kullan, hacker ol, 28 farklı dil konuş, 15 farklı dövüş sanatına hakim ol. Bunların hepsine varım. Yaraya dikiş atmaya da varım. Hadi sıhhiye de ol ama Cerrahi aletlerle dikiş atmak da nesi? Polat Alemdar’ın kudretinin sınırlarının ucu bucağı olmadığını düşünenlerden biriyim ama, bana bile fazla geldi. Kurtlar Vadisi Pusu'yu izlediğim yıllar boyunca ilk defa Polat için “yok artık” tepkisini verdim. Bir de çıkıp yakınlarına “yaşayacak" diye haber verdi. Bu nasıl konuya hakimiyet ağzım açık kaldı vallahi. Keşke hiç görmeseydik.
Kitabı Asya'ya mı vermiş? Ben o kitabın değeri için kaç böbrek satıyorum o biliyor mu? Bilmiyor tabii.. Hep Ariel hesaplasın bunları.
Bazen fazla hayalperest oluyorum sanırım. Savaş Sanatı kitabı derken meğer bizim bildiğimiz Savaş Sanatı’ndan bahsediyormuş. Halbuki o kitaba çok fazla anlam yüklemiştim. O kadar afili yürüyüş, lahit açmalar ve operasyon sadece kitabı hediye etmek için miymiş? Tamam kitap bir açık arttırmada milyon dolarlara satılabilir ama Vadi değerleri açısından çok bir şey ifade etmiyor. Oysa benim için daha derinlere açılan bir kapıydı. Her şey çok güzel olacaktı. Hay Allah…
Mülteci konusunu izlerken insanların kötülük eşiklerine bir kez daha hayret ettim. Bilimsel olarak "aslında kötülerin bile kendi içlerinde bir mantıkları vardır ve kendilerini iyi olarak görürler.” denir. Saf kötülüğe sahip ve bundan keyif alan çok çok az bir oran olduğundan bahsedilir. Sanırım o çok çok az oranın alayı Ortadoğu’ya toplanmış. Faruk karakteri saf kötü biri. Bu tür karakterleri izlerken gerçekten geriliyorum.
Bu arada unutmadan Vadi aklının sahte yelek işini saf kötülere yıkmasını yadırgamadım desem yalan olur. Keşke her şey o kadar basit olsa. Oralarda sahte yeleklerin bizzat yerli esnaf tarafından satıldığını haberlerde okuduk. Vadi’nin yaptığını bir aklama çabası olarak görmüyorum. Fakat gerçek hayattaki bu saf kötülüğümüzü de tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu bizim için koca bir lekedir. Saf kötülerin oranı sanırım o kadar da az değil.
Tarihteki ilk mütevazı patron çocukları.
Fragmanda görünce şaşırmıştım dizide izlerken daha da şaşırdım. Sakalları kesmek herhalde iki insanı ancak bu kadar değiştirir. Açıkçası sakallılarken bana göre Yusuf, Kenan’dan daha yakışıklıydı. Fakat sakalları kesince bambaşka bir Kenan çıkmış ortaya. Meğer paşam baya yakışıklı bir adammış. Yusuf da yakışıklı ama sakallı halini tercih ederim. Yine de güzel bir değişiklik olmuş. Yeni bir hayata başlamalarının simgesi olarak gerçekten güzel düşünülmüş.
Kenan toplantıdaki konuşmalarında tam bir vizyon sahibi olduğunu hepimize kanıtladı. 2021 çok erken bir tarih ama yine de bu işe yeni yatırım yapacak adamların net olarak elektrikli araç işine girmesi şart. Tahminlere göre 2050’de benzinli motorlar tamamen ortadan kalkmış olacak.
Yusuf’un projesi de oldukça sağlam ama tabii ki Fehmi’nin hoşuna gitmedi. Yusuf’un Washington, Londra, Moskova cevabı muazzamdı. Fehmi herhalde “aldık başa belayı” diye düşünmüştür. Polat’dan ne kadar uzak dursa da atarı, gideri aynı Polat Alemdar. Hani pembe dizi olsa...