Ya bu sahneyi gördük mü ki?

...İlk başta konuşma tarzı beni irrite etmişti. Fakat hastasının bol olduğunu gözlemlemiştim. Kısa sürede de neden sevildiğini anladım. Gerçekten güzel karakter yaratmışlar. Yerli dizi izlerken hatta Amerikan dizileri izlerken dahi pek gülmem fakat Bekri beni güldürmeyi başardı. Kendine has uslubu muazzam. Böyle karakterler genelde hayal gücünden ziyade gözlemden beslenerek çıkar. Yazanda bir hikayesi olabilir.

Bekri’nin yakalanışında Mecid’in oynadığı rolü beğendim doğrusu. Eline tabanca yakışıyor. Geçen sezon da aktif olarak var mıydı bilmem ama Mustafa’nın ekibinde görsem keyifle izlerdim. Hazır lafı açılmışken gel gelelim Mustafa’nın ekibine… 

Keskin Nişancı, Bekri ve huysuz bir ihtiyar var. İhtiyar karakteri seyircinin seveceği tarzda bir adam. Filinta şov yönü yüksek karakterler yaratmakta çok başarılı. Şimdilik Keskin Nişancı katılmak istemiyor ama sırf "hayır" demesi için onu alıp oraya koymamışlardır herhalde. O da oturduğu yerden er geç kalkacaktır. 

Suçu bilen, suçlu gibi düşünebilen, canından başka kaybedeceği bir şeyi olmayan bir ekip kurmak çok akıllıca. Polis kafası ayrıdır, suçlu kafası ayrıdır. Üstelik hepsinin ayrı bir meziyeti var. Vallahi bu çete fırtınalar estirir. Filinta Mustafa olur sana Fırtına Mustafa...

Yine pek şıksınız Süreyya Hanım..

Bu bölüm net olarak Padişah’ın hikmetinden anlar izledik. Esat Paşa’yı gazlayıp peşine adam koyması, yaverinin fişini çekmesi muazzamdı. Esat Paşa bu saflıkla oralara iyi gelmiş vallahi. Fakat esas etkileyici hamle Boris’e bankanın kapılarını açmasıydı. Bu tehlikeli bir oyun ama birinin oynaması gerek. Şimdi soru şu, Boris bunu ne zaman fark edecek?…

Padişah, Boris’in etrafını çevirirken Yüceler Meclisi de Mustafa’nın kalemini kırdı. Hem de Boris’in önerisiyle yaptı bunu. Muazzam bir savaş başlayacak. Üstelik yeni Padre’nin bu savaş için hayli fazla enerjisi var. Padre seçilirken iki husus dikkat çekiciydi. İlki Boris uzun uzun sessiz kaldıktan sonra söz verilen ilk anda meclis karşısında şova kalkmasıydı ki bu durum Yüce Efendi’yi rahatsız etti. Zira Efendi egosu hayli yüksek biri…

İkinci husus ise meclisin askeri kanadının hiçbir konuya vakıf olmamasıydı. Hakikaten piyon gibi askerler. Bu müthiş bir koruma sağlıyor. Mustafa da tarihi bir fırsatı kaçırmış oluyor. Bilseydi kıyar mıydı o ihtiyara? Bu arada Boris onayladıktan sonra oylanacak dendi ama Boris, Celal’i onaylar onaylamaz Yüce Efendi Celal’e görevi verdi. Atlamayı gözden kaçırmayalım.

Adamlar dinlendire dinlendire dövüyorlar valla..

Farah’ın zindan sahneleri beklediğim kadar iyi çıktı diyebilirim. Farah’a uygulanan şiddeti göstermemeleri ve Paşa’nın yumruğunu sıkmakla yetinmesi başka dizilerde kadınlar çat çat tokatlanırken güzel bir detaydı. Bu hassasiyetlerinden dolayı tüm yapımı kutluyorum. 

Hani Paşa hep falso yaptı dedik ya son falsosu da şırıngayı kırmasıydı. Hem "Mustafalar için tecrübesizsiniz, bir şey bilmiyorsunuz" deyip duruyorsun hem de kesici aletleri zindan da bırakıyorsun. Paşanın en affedilmez hatası da buydu bence. 

Bak beyim! Sana bir çift sözüm var..

Artık bu Mustafa-Paşa gerilimi azalmalı. Aslında sadece gerilim olarak bakarsak daha yeni başlıyor bile diyebilirdik ama Mustafa o kadar kısa zamanda o kadar büyük işler başardı ki Paşa’nın diyebilecek bir şeyi kalmadı. Nihayet bir yüzleşmeyle de sorunu çözdüler. Bundan sonra gelecek yeni bir büyük gerilim ve aşağılama kabak tadı verir. 

Farah kaçarsa haberi de tez yayılır tabii… Mustafa olmasa bu Paşa ne yapacak yahu? Yine gelir gelmez çözdü işi. Mustafa fedai mi, analist mi, demirci mi vallahi ben çözemedim. Parçaları öyle hızlı ve uyumlu birleştirdi ki Amerika’da olsa NSA, Mustafa’yı CIA’e bile bırakmaz kendi bünyesine katardı. Hem haberleşme sistemlerini çöz, hem şifrelerini kır. Büyük iş… Hacker Mustafa!

Beyler Mustafa çıramızı yakmadan önce kendi çıramızı kendimi yakalım derim ben yani bilmiyorum...

Kardeşlik şu 48 saatte Mustafa’nın elinden çektiğini 400 senede çekmemiştir. Padre’yi öldür, adamlarını sağ yakala, şimdi de haberleşme sistemlerini çöz. Kabus Mustafa desek daha doğru olacak. Fakat şifrenin karşı tarafın eline geçmesine engel olamadı. İyi ki de olamadı. Hedef Galata kulesinin altı! İleri..

Farah yıldızları seyrede dursun burnunun ucunu dahi göremiyormuş ve belli ki hamallar sadece yemmiş. Ne yalan söyleyeyim başardı sandım. Üstelik iki zabitin kanı ellerindeyken başarması da sinirimi bozdu. Hele Celal’i uzakta görünce hırs bürüdü içimi. Fakat Mustafa adama gökyüzünü gösterir de güneşi esirgermiş. Sadece kendisini de değil peşine cümle alemi takıp gelmiş. Filinta bizi iki bölüm önce üzdü ama son iki bölümdür veda ederken bizi büyük bir keyifle baş başa bırakıyor.

Yüzüüümeee o türlüüüüü baaakmayaacaktııııınn...

Farah’ın gözünde bu sefer korkuyu gördük. Daha da keyiflisi Celal’in gözündeki korkuyu da gördük. O nasıl bir son bakıştı Celal vallahi Kadı’nın kanı elinde olmasa “tamam tamam al git kızı bi daha da buralarda oynamayın” diyeceğim ama yoook. Sen Kadı’mızı öldürdün. Sana eziyet çok, mutluluk yok. 

Filinta 30. bölüm şahane bir yerde bitti ve seyircilerini keyifli bir şekilde uğurladı. Aslına bakarsak bölüm içinde çok bir gelişme olmadı. Çocuklar kaçtı, yakalandı. Farah kaçtı, yakalandı, Paşa, Mustafa’ya kükredi ve yine dersini aldı. Bölüm için en ilginç gelişme Mustafa’nın topladığı çeteydi ama ona da pek girmediler. 

Tüm bu tekrarlara rağmen mutlu ayrılmamızın sebebi bizlere bunları harika bir şekilde servis etmelerinden kaynaklanıyor. Ben başka dizileri yorumlarken de bu tarz bölümlere “oyalama bölümleri” derim. Hiç bu kadar keyifli oyalanmamıştım. Yazanından çekenine, oynayanından kamera arkasındaki herkese helal olsun. Güzel bir iki saat yaşadık.

Ha unutmadan Alicim sen o tokadı hak ettin canım. Karşındaki kadını tanımadıysan ne diye evlenmeye kalkıyorsun? Tanıyorsan neden güvenmiyorsun? Umarım aklın tez vakitte başına gelir.

Haftaya görüşürüz.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER