Ah Defne… Ne olacak senin bu halin? Biri gidiyor, biri geliyor sorunların. Hatta biri gitmeden diğeri geliyor. Ne şanssız kızsın sen canım ya. Bu bölüm ben, yine sen oldum. Dizi izlerken karakterlerle konuşan insan kıvamına getirdi senin bu hal ve tavırların. Ekranın içine girip seni bir sarsmak, kendine gel demek istedim defalarca. Sen ki biricik adamın, biricik asistanısın silkelen ve kendine gel. Ne o öyle kız gitti diye adama ödül gibi otlu omlet yapmalar falan. Tamam, erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer ama sen o yolları geçeli çok oldu kuzum. Adamın kalbinin tahtına Khaleesi oturdun, daha da kimse kaldıramaz seni oradan zaten. İz’miş, lekeymiş bunlar seni etkilememeli. Tahtına sahip çıkacaksın, gerekirse taht kavgası yapacaksın. Ömer de senden bunu görmek istiyor zaten, ondan vazgeçmeyeceğini, onu sahiplenmeni, benim demeni görmek istiyor. Adamı o kadar çok yarım bıraktın ki başkasının tamamlama tekliflerine sıcak bakmaya başladı aman dikkat.
 
Ha bu demek değil ki o kitabın hesabı sorulmayacak. Diziyi severek izliyorum, bu yüzden bazı hatalarını görmezden gelip yorumlarda hep olumlu yönleri yazmaya çalışıyorum. Ama bu kitap mevzusu da çalınan ayakkabı, bir günde kaybolan asistan, şirkette olmayan güvenlik kameraları gibi es geçilmesin, unutulmasın lütfen. Eğer Defne’nin yerinde ben olsaydım var ya, of. Büyük olay çıkmıştı. Tamam, ayrılar kabul. Defne’nin yüzünden ayrılar ona da okey. Ama benim eski sevgilim emek harcayarak, onu düşünerek aldığım hediyeyi eski sevgilisine verecek, ben de öyle duracağım. Yok, öyle bir dünya. Hiçbir kadın bunu sindirmez, unutmaz da. Şimdi şartlar hesap sormaya müsait değil ama bunun sonrası da var. Defne, bunun konusunu geçirmezse ciddi büyük hayal kırıklığı yaşarım dizi adına. Hele ki senarist bir kadınken… Umarım hayal kırıklığı yaşamam bu konuda.


Ne demek ütünün fişini prizde unuttum?
 
Defne’nin her hafta kendine bir şeyler katması, geliştirmeye çalışması da kalp ben ayrıca. Özellikle kitap okumaya başladı ya, zaten çok seviyordum, daha da bir sevdim. Ömer’le kendine ortak alanlar bulmaya çalışması, onun sevdiği şeyleri sevmeye çalışması çok güzel hareketler. Belki bu sayede kendine olan özgüveni de yükseklere çıkar. Daha doğru düşünmeye başlar. Yürü Defne, arkandayız!
 
Leyla Hanım’ın İz yorumunu da sevdiğimi belirtmeden olmaz. Defne’nin tam ters versiyonu. Kendine güvenen, deli dolu hallerini sevdim. Ama fazla kendine güvenmek iyi değildir, hep kendine bakarsan etrafındakileri göremezsin çünkü. Hoş gelmiş dizimize..

Tag #SensizOlmaz olunca benim aklıma hemen Bülent Ortaçgil'in benim için efsane olan Sensiz Olmaz şarkısı geldi. Belki de dizide çalarlar dedim ama olmadı maalesef. Olsun. Ben yazıya rahmetli Müslüm Gürses yorumunu eklemek istedim. Çok severim, siz de keyifle dinlersiniz umarım.

 
Yazıyı inanılmaz bir baş ağrısı ve ateşle battaniyenin altından yazdığım için bu haftalık benden bu kadar. Bölümde emeği geçen herkesin emeğine sağlık. Haftaya görüşmek üzere, umutla kalın.
 
Kitapkurdu

Not: Anket için sayfayı tıklamayı unutmayalım. ^.^
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER