Oyunculuk deli işi bana göre, herkesin harcı değil. Çünkü
hiç olmadığın bir karakter gibi davranmak, ağlamak, gülmek normal her insanın
yapabileceği bir şey değil. Karakterin ruhuna girebilmek, onu izleyiciye hissettirebilmek,
onun gibi bakmak, onun gibi dokunmak, o gibi hissetmek.. Hakkıyla
yapabilenlere, beni role inandırabilenlere saygım sonsuz. Lafa neden böyle
girdiğimi sorarsanız eğer, bugün (9 Ekim) bu işi layığıyla yaptığını
düşündüğüm, Ömer’i bize –en çok bana :D- sevdiren, bakışlarına bayıldığım
adamın doğum günü. İyi ki doğmuşsun
Barış Arduç, iyi ki Ömer sen olmuşsun. Nice yıllara inşallah..
Yalnız Barış Bey’in doğum günü çok şanssız bir bölüme
denk gelmiş. Üzüldüm. Benim doğum günüm de Cuma’ya denk geliyor. 18. bölümde
mutlu bir şeyler olabilirse mükemmel doğum günü hediyesi olurdu vallahi… Çünkü
bu bölüm, haftalardır izlediğimiz o mükemmel adamın da hata yapabileceğini,
insan olduğunu kanıtlayalım diye yazılmış gibi geldi bana. Yazanlara kocaman alkışlar.
Hayır hayır ironi yapmıyorum, gayet ciddiyim ben. Ömer’in bu kadar mükemmel
olmasından, o ulaşılmaz havasından çok rahatsızdım ben. Karaktere âşık mıyım?
Tabii ki evet. Kitap seven bir adama âşık olmamam mümkün değil zaten. Ama
gerçek hayatta böyle insanlar yok bunu da kabul edelim şimdi. Hayaller Ömer
İplikçi, hayatlar Serdar şimdi doğruya doğru. İşte bu yüzden eski sevgilisi
gelince saçmalayan, ‘’Ne yardan vazgeçerim, ne serden!’’ diyen Ömer bana normal
geldi.
Bir kadın çizeceksin, onun gibi bırakıp gitmeyecek!..
Eğer Ömer, İz Hanım’a (sadece İz mi bir kısaltma mı acaba
bu isim?) Defne’ye ne kadar âşık olduğundan, onu nasıl hala deli gibi
sevdiğinden, ne git ne de kal bile diyemediğinden dert yansa biz yine ekranda
ağzı açık ayran budalası gibi kalmayacak mıydık? Hem de nasıl. Ama şimdi
hepiniz evinizde Ömer’e saydırıyorsunuz, hadi itiraf edin. ‘’Sen nasıl o kızın
seni öpmesine izin verirsin, nasıl ‘Benden başka kimseyi sevemezsin!’ diyen
kıza cevap veremezsin, ayrı olsanız bile
nasıl hayatımda biri yok dersin, hadi bunları dedin Defne’nin binbir emek
harcayarak aldığı kitabı, bir gün sonra gidecek bir kıza neden verirsin!’’ vs.
diye az kulaklarını çınlatmadınız. Tüm bunlardan adımın Seda olduğu kadar
eminim ben. Çok haklısınız, aynılarını ben de dedim. Arşa diktiğimiz çıtayı
aşağı indirme vakti kızlar; artık Ömer de herkes gibi, senin benim gibi bir
insan oldu. İyi de oldu, ‘’Her şeyin en iyisini ben bilirim!’’ tavrının
bozulmasını izlemek isterim. Hatasını anlasın kabullensin. Biz onu kusurlarıyla
da severiz zaten.
Gelelim diğer bir kusurlu olana...