Üç aylık aradan sonra dün gece
ekranlarımıza dönen Kiraz Mevsimi sezonu oldukça iddialı bir bölümle açtı, bunu
kabul edelim önce. Sadece Nemi ve Roma’da çekilen ve alıp başını İtalya’ya
gitmeyi istetecek nefis görüntüleri değil, aynı zamanda Kiraz Mevsimi ekibinin haftalardır
Aşk Geliyor sloganını neden kullandıklarını da gözlerimizle gördük, Öykü Ayaz
aşkını derinden hissettik. Bölümü iddialı bulmamın bir diğer sebebi de; sezonun
daha ilk bölümünde Öykü ve Ayaz’ın ayrılıktan vuslata uzanan, verilen ömürlük
sözlerle mühürledikleri aşklarını son derece yoğun olarak hissettirmeleri. Kısaca
izleyicinin beklediği her şey bu bölümde vardı. Hatta bölümün son sahnesini
kesip alın, küçük bir kaç düzenlemeden sonra dizi değil film olarak sinemalarda
oynatın, mutlu sonla biten nefis bir romantik komedi. İzleyici romantik
komediden beklediği hemen hemen tüm sahneleri bir bölümde bulunca insan ister
istemez düşünüyor, peki şimdi ne olacak? Bu sorunun cevabını da bölümün son
sahnesinde aldık sanırım; tarafını seç, asıl savaş şimdi başlıyor.
5 saniyede 60 metre giden bir trenin hızı kaç km/s’tir?
Öykü ve Ayaz’ın kavuşma
sahnelerini ne kadar iyi hazırlanmış ve oynanmış bulsam da, ayrılık sebeplerini
de bir o kadar zayıf buldum. Aslında burada iki farklı şekilde düşünmek lazım.
Birincisi; ben İclal olarak Öykü’nün Ayaz’ı terk etme sebebini çok çocukça ve kapris
olarak nitelendirecek kadar basit buldum. Seyahat esnasında arabada giderken
yapılan bir tartışmada her ne kadar Ayaz vurdum duymaz ve baştan savma bir tavır göstermiş
olsa da, Öykü'nün sakince oturup konuşmak yerine kaçmayı çözüm görmesini mantıklı
bulamıyorum. Her şeye rağmen bir de Ayaz’ın onu hiç aramamasını eleştirmesi
benim anlayıp kabul edebileceğim sebepler değil. Gelelim ikinci düşünce
şekline; bu da Öykü’yü bu şekilde kabullenmek, yani gerçeklerle yüzleşmek ve
konuşmak yerine kaçmayı tercih eden ve aşırı gururlu haliyle. Bu yönden
bakarsak, birbirlerine verdikleri sözlerin ne kadar zaman geçerli olacağını
varın siz tahmin edin. İşte bu da yine bu sezonda tekrar karşımıza çıkabilecek
bir diğer önemli detay diye düşünüyorum. Özellikle Önem’in Öykü ve Ayaz’ı
ayırmaya yeminli olduğunu düşünürsek.
Atlantis'ten gelen adam vardı, bildin mi, işte o benim.
Bu bölümde diziye konuk olarak
katılan Jale Arıkan ve Avni Yalçın’a elbette doyamadım. Nazmi bey rolü ile
Kiraz Mevsimi’nin ikinci sezonunun yönünü çizen Avni Yalçın’ı keşke bir süre
daha izleyebilseydik. Dizi yaz tatilindeyken kulaklarımıza gelen “yeni
oyuncular katılacak” fısıltılarının birinin Nazmi Bey’in kızı olmasını
bekliyorum. Mirası kolay kolay kaptırmayacak hırsta birinin de dahil olmasıyla
ve hatta Önem’in tarafında yer almasıyla ortalık iyice toz duman olabilir. Eh
bir de Ayaz’a el atmaya kalkarsa işte o zaman Öykü’yü izleyin siz. (coştum yine
senaryo yazıyorum, en iyisi susayım) Ancak tüm bunların yanında şunu da eklemeliyim
ki; Öykü-Önem çatışmasına geri dönülmesi bir parça hayal kırıklığı da olmadı
değil. 51 bölüm izledikten sonra yeniden başa dönüp aynı kavgaları farklı mekânlarda
izlemek açıkçası çok da cazip gelmedi.
Gelelim geçen iki ayda olan diğer
değişikliklere :