Şunu uzun zamandır itiraf
etmeliyim ki Yonca’nın davranışlarından ve artık haddini bilmez
şuursuzluklarından gına geldi. Bu işe bir son vermenin zamanı gelmedi mi?
İnanın dayanma gücümün sonundayım. Bakın, bunu Zeynep Köse’ye ait bir eleştiri
olarak anlamayın. Zeynep Köse rolünü hakkıyla yerine getiriyor, biz de Yonca
rolüne tahammül edemiyoruz. Gelin görün ki bu aşırılıktan sıkıldım. Sahnelerin dozu
kaçmaya başladı. Başlarda tatlı gelen bu sahneler, zaman geçtikçe aşırı
tatlılıktan şeker komasına girmemize kadar ilerledi. Bir bakıma Yonca’nın
ispiklemesi iyi oldu derken, diğer taraftan edepsizliği bardağı taşırmaya
başladı. Hayır, bir de öyle yüzsüz ki Cihan’ın evine çadır kurdu. Bir yandan
senaristleri idrak etmeye çalışıyorum. Dizi süreleri gereksiz uzun olunca,
gereksiz ve saçma sapan sahnelere şahit olmak boynumuzun kırbacı oluyor. Umarım dikkate alınır ve kulaklara küpe olur.
Ömer bizi mi duydu?
Gülru masumdu. Ömer çevresindeki yalanlardan arınmak
için Gülru’nun masumiyetine sığındı. Zaman, Gülru’nun da masumiyetini elinden
aldı. Eski hisler rafa kalktı ve sonuç hepimizin tanık olduğu gibi ilerlemeye
devam ediyor. Gülru’nun umudu vardı. Umudunu, biblolarının içindeki masumiyetle
koruyordu. İzin vermediler. Şartlar deyin, hayat deyin, kader deyin… Ne
derseniz deyin. Bildiğim tek şey Ömer, Gülru’nun masumiyetini alırken
biblolarını tuzla buz yaptı. Biblosu bu hâle gelmişken umudu da parçalara ayrıldı.
Tek sığınağı karnındaki varlık oldu. Fasulye’yi koruyabilmek için biblolarının
kırık parçalarını karnından korumaya çalıştı. En son isteyeceği şey Fasulye’nin
öğrenilmesiydi. Tam her şeyi – Cihan’ı dahi – kabullenirken Yonca’nın
patavatsızlığı, ben ona şuursuzluk diyeyim, biblo parçalarının karnına
batmasına sebep oldu. Evet, gerçekler elbet bir gün, gün yüzüne çıkar (Sevil
Atasoy’un kulakları çınlasın). Gerçeği saklarsan acıtır. Gün geçtikçe can
yakar. Gülru’nun, Fasulye’yi saklamasındaki tek neden; Ömer’in, O’nu o sabah
yüzüstü bırakmasıydı. Haksız da değil. “Başımdan böyle bir olay geçseydi ne
yapardım?” diye düşündüğümde kararım Gülru’nunkisi ile aynı olurdu. Sadece
çocuğuma başka bir baba bulmazdım. Ne pahasına olursa olsun bebeğimi tek başıma
dünyaya getirirdim. Zaten Cihan durumu fark etmeseydi Gülru da aynı düşünceler
içerisindeydi.
Bundan sonra ne olacağını her
zamanki gibi tahmin etmek güç değil. Senaryo sağ olsun puzzle’ın parçalarını
çabuk tamamlatıyor. Umarım Güllerin Savaşı 52.bölüm yazım bir yerlere ulaşır.
Birinin bile kalbine girmesi benim için büyük minnettir. Okuyan ve okumayan
herkese sonsuz sevgilerimi iletiyorum. Yorumlarınız ve/ya düşünceleriniz var
ise fikir alışverişinde bulunmayı çok isterim. Bir sonraki hafta, 53.bölümde
görüşmek dileğiyle. Bölümde emeği geçen herkesin gözüne ışık değsin.
Mortissa
Bir sonraki sayfada sizi bekleyen bir anketimiz, bir de yeni bölüm fragmanımız var.