sinsi bir adam ama Kadı’yı o kadar övdükten sonra “Filinta Mustafa ondan daha tehlikeli” deyip üstlerine bir kızcağızla, bir ihtiyar sürersen ben sana da şüpheyle bakarım.
Çok zeki ya, neymiş Mustafa onları öldürürse zaten hak ettikleri cezayı bulurlarmış. Onlar Mustafa'yı götürürlerse büyük bir düşmandan kurtulacaklarmış. Her durumda kazanıyorlarmış. Bak beyim lafım sana! Geçmişte iddaa oynarken her Galatasaray maçında kimle oynarsa oynasın bir Fenerbahçeli olarak Cimbom galibiyetine para yatırırdım. Çok zekiyim ya, Cimbom kazanırsa ben de para kazanırım, kazanamazsa zaten mutluyum para önemli değil derdim. Sonuç noldu? İddaa’yı bıraktım. Çünkü hiç kazanamıyordum. Yüce Efendi bu akılla sen de iddaa’yı bırakırsın benden demesi…
Yukarıda da yazmıştım Davut Paşa-Mustafa gerginliği psikolojime ağır geliyor diye… Ağır geleceğini fark etmiş olmalılar ki aynı bölüm içerisinde hızla durumu düzelttiler. Mustafa’nın silah zanaatçısı adamın mekanını basması Davut Paşa’yı yumuşattı. Nasıl yumuşatmasın belli ki uzun zamandır ilk defa aktif görev yapıyorlar. Çıkan cephane de cabası…
Demek sen bana Padişah'ın huzurunda laf koyarsın??
Mustafa’nın adam tepelemesi gerçekten keyifli de Davut Paşa’nın İngiliz sefiriyle konuşmaları eritti, eritti! Bu sahneleri izlerken büyük keyif alıyorum ama sonunda içimi bir hüzün de kaplamıyor değil. Sen İngiliz’e dev ayar çek ama tarih gösteriyor ki daha yüzyıl geçmeden İmparatorluk yıkılsın. Üzülmemek elde değil. O dudakları titreyen İngilizin kendisi olmasa da torununun Manchester’deki evinde keyifle imparatorluğun dağılışını izlediği geliyor aklıma. Ben sırf bu mantıktan dolayı Muhteşem Yüzyıl izlemedim. Sülüman’ın muhteşemliğine tanıklık edemedim. Fakat işler bu noktaya getirdi bizi. Filinta’yı yorumlarken de, izlerken de, coşarken de ince bir sızı hep var.
Bir gece ansızın geldiler ama, bir gece ansızın bizim de gelebileceğimizi pek düşünmediler. Bundan sonra Mustafa’nın lakabı Filinta Mustafa değil Sherlock Mustafa olsun. 24 saatte inlerine girdi inlerine! Son yarım saat oturduk Filinta Mustafa muhteşemliğini izledik. Ayna evlerden bir diğerini bulması muhteşemdi. Fakat Üsküplü olayını ben anlamadım. Madem örgütünü deşifre edeceksin ne diye şifreli şifreli konuşuyorsun “duvarların ardında” falan diye? Delikanlı gibi “Mustafa abi harita o duvarda, bana da elveda, hadi eyvallah” de çek tetiği. Lüzumsuz bir takım artiz tavırlar falan. Hiç sevmedim.
Fırtına öncesi sessizlik.
“Gözlerimi açamam efendim çünkü ışığınız beni kör eder.” Vallahi bana deseler "hakikaten ne kadar da florasan bir erkekmişim" derim kendi kendime. Her halde başka herhangi bir cevap Farah’ın orada infazına sebep olurdu. Tamam Farah’ın üstü zaten çizilmiş ki üstü çizilen adamlara ne yaptığını konseyde gördük ama en azından zaman kazandırdı. Boris beyefendi de oturduğu yerden extra makam mevki sahibi oldu. Helal olsun.
Hani Mustafa’nın bir cevap vereceğini bekliyordum ama sadece bir bölümde bu kadar net bir cevap beklemiyordum. Davut Paşa kadar olmasa bile ben de şaşkınım. Okul baskını da muazzamdı. Mustafa ile Padre karşı karşıya geldiklerinde hayli zorlu bir mücadele bekliyordum ama bileğine kuvvet Mustafa antik Roma arenalarındaki Spartacus gibiydi. Zerre zorlanmadı Padre’yi öldürürken. İbret olsun aleme…
Farah ile karşılaşmaları ise beni şaşırttı. Bu dizi geçen sezon da böyle patır patır hızla ilerliyor muydu? 5-6 bölüme yayılacak olayları tek bölüme sığdırdılar. Şikayetçi miyim? Asla. Hatta müteşekkirim. Aynen devamını dilerim.
Lord of the Filintas: Return of The King
Filinta 29. bölüm bizi yine merak içinde bırakacak şekilde bitti. Muhtemelen Celal olay yerine geç kalacak veya son anda gelip Farah’ı kurtaracak ve Mustafa’ya karşı Padre’den dolayı onda da büyük bir motivasyon oluşacak. Dizi gerçekten güzel noktalara gidiyor.
Son olarak Mustafa’ya bir parantez açmak istiyorum. Geçen iki bölüm yorumunda bu dizinin başrolü olmasına rağmen ondan çok az bahsetmiştim. Bu kasıtlı bir şey değildi. Yazı bittiğinde çıkan manzara oydu. Fakat bu işte bir yanlışlık olduğunu biliyordum. Bir başrol bu kadar kenarda tutulamaz. Bu bölümle beraber en azından benim gözümde başrol oyuna dahil oldu diyebilirim. Bir nevi Filinta: Mustafa’nın Yolu başladı. Çok da iyi oldu.
Haftaya görüşürüz...