Topu doksana atmanın/çakmanın
sahnesini çekmişler! Gerçekten söylüyorum! İnanmazsanız İlişki Durumu: Karışık’ın on ikinci bölümünü izleyin. Aslına bakarsanız
son sahneye kadar aklımdan geçen şeylerin sıralı tam listesi tam olarak
şunlardı:
-Bu bölüm, şehir içi hız sınırlarına
inmişler.
-Amann, Duygu, her hafta koştur koştur
bölüm mü çekecekler?!
-Üstelik bu kadar tempodan sonra biraz
dinlenmek iyi gelecektir. Güç toplarlar, daha hızlanırlar.
Evet, beynim içinden tam olarak bu
cümleler geçiyordu. Taa ki son sahneyi izleyene kadar. Murat öyle bir gol attı
ki… Şöyle anlatayım: Yıl 2002, yer Güney Kore. Dünya Kupası zamanı. Türkiye’nin
çeyrek final maçı için sahaya çıkıyor. Rakip Senegal. Maç 0-0 bitiyor. Kurallar
gereği “altın gol” uygulaması var. Yani atan kazanıyor. Ve dakika ’94, golün
adı İlhan Mansız! Türkiye çeyrek finalde! İşte Murat da o akşam, o yemek
masasında Can’a öyle bir gol attı! Şampiyonluklar antrenmanda kazanılır derler,
peki, Murat bu gole nasıl hazırlandı beraber yorumlayalım.
Kısaca hatırlayacak olursak geçen
hafta Ayşegül’ü evin merdivenlerinde Can’ın itiraflarını dinlerken bırakmıştık.
Bir hafta boyunca aynı yerlerde biz onları bekledik; onlar da bizi bekledi. Kendimize
karşı dürüst olmak ile ilgili zaten vaktinde uzun uzun konuşmuştuk. Can, bunu
başardı. Başta kendisi olmak üzere Ayşegül’e hislerini ne güzel, tatlı tatlı
itiraf ediyordu. Ama, fakat, lakin… O kadar güzel sözden sonra Can’ın ağzından
çıkan o “ama” bütün büyüyü bozdu. Neyse, biz Can’ı bir çuval incirle baş başa
bırakalım.
Elif, canlı yayına bağlasın, o dolmaları nasıl sardığını tarif etsin. Yoksa inanmam!
İki, hatta üç, bölümdür bir taşınma
mevzusudur gidiyordu. Elif’in Can’a yaptığı baskılar meyvesini vermeye başladı.
Can, ciddi ciddi kendisine ev arıyordu. Öyle anlık bir çıkış deyip
geçiştirmiştim. Ancak durum sandığımdan daha ciddiymiş. Can’ın da gönlü yok evden
ayrılmaya da… İşte! Ah, şu inatlaşmalar yok mu?! Bu süreç içinde Can, var
gücüyle Ayşegül’ün kendisinden vazgeçmesini sağlamaya çalıştı. Aslında bu durumu
çok normal karşıladım. Hepimiz hayatımızda bizden uzak durmasını istediğimiz
kişilere soğuk, nemrut ya da çirkin yüzümüzü gösteririz. Gerçek hayattaki kötülükleri nasıl kabullendiysem artık... Herkesin tarzı farklıdır. Kimimiz hiç
muhatap olmayız, kimimiz de ona kötü davranarak kendisinin uzaklaşmasını
sağlarız. Tabi ki sınırları koruyarak. Ama Can’ın bu hafta takındığı tutumlar saygı, sevgi sınırlarını bu hafta oldukça
zorladı. En baştan bu yana Can’ın Ayşegül’e olan “sahip” tavırlarına
alışmıştık. Tatlı-sert bir halde gittiği için çok batmıyordu. Üstüne üstlük Can'ı sevdik! Hatırlamıyor musunuz "Bunlar olmuş yeağğ, ne tatlılar!" diyorduk. Ama büyü bozulunca herkes, her şey bir kenara savruldu. İlaveten inceden
inceye Can’ın Ayşegül’e karşı boş olmadığını da biliyor, tolerans
gösterebiliyorduk. Gönlümüz Can'a karşı çok genişti. Ama masada, herkesin içinde (Özellikle Elif’in yanında.) yüksek
sesle söylediklerine çok üzüldük. Kalbimiz kırıldı. Ama şu cümlemin altına
imzamı atarım ki bu saatten sonra Ayşegül ve Can’ın belki evleri ayrılır ama
yolları çok zor.
Tamam, otur Ayşegül! Ben arkadaşla ilgileneceğim!
“Acıma, acınacak hale gelirsin.” çok sevdiğim
bir atasözüdür. Buradan da Can’a armağan etmiş olayım. Masada Ayşegül’e “Senin senaryonu
kim ne yapsın? Acıyorum sana!” diye ortalığı inletirken Murat’cığım en cool, en
asil haliyle Can’a golünü attı. PARTİ KUR OY VERELİM, TEK BAŞINA İKTİDAR OL
MURAT! Millet hizmet bekler! Can da çok şanslı hani! Eşi senaristi, çocukluk
arkadaşı yapımcısı. Taşınma işini unutur artık. Artık akşamları Ayşegül’e
beraber canlandıracağı karaktere çalışırlar tatlı tatlı Ayşegül ile. Şimdiden kolaylıklar
dilerim. ^.^
O akşam yemekte Murat golü aslında sadece Can'a atmadı. Ayşegül ve Murat'ı baş başa yemek yerken gören Elif'in de ayarları bir değişti. Fark etmedik sanılmasın. Ama artık Elif'e kızma eşiğini geçeli çok oluyor. Onun adına sadece üzülüyorum. Umarım hayatının aşkını bulur, kimsenin de huzurunu kaçırmaz.
Ama yine de dünya bir yana, Murat bir yana. :) (Tamaam, vurmayın artık.)
On ikinci bölümde tüm hikâye bu kadar
değildi tabi ki. Yine olaylar olaylar… Devamı için bir adım daha ilerleyelim.