...Yazar burada Süreyya’yı kıskandı ama ne yapsın siz de bu kadar elegan, asil ve iyi bir karakter yaratmasaydınız. Nur Fettahoğlu karakteriyle adeta resital veriyor. Onu izlemek büyük keyif. Tabii bu bölüm hatırladım ki korumasını izlemek de büyük keyif. Geçen sezon da kısa bir dövüş sahnesine denk gelmiştim. Onu daha sık kavga ederken izlemek isterdim.
Bölümde en çok eğlendiğim sahnelerin ciddi bir kısmı da Boris Zaharyas’a aitti. Firavun operasyonunu bir kenara bırak, çiçek takıntısı muazzamdı. “Biz boş yere zaman harcamışız” gibi hayıflanmalar olmasa da olurdu. Üstadın çiçekten bahsetmesinden sonra çiçeklere heveslenmesi tipik bir ergenlik öncesi öykünmedir. Hani daha ergen değilsindir ama çocuk da değilsindir. O ara dönemde dışarıdaki insanlardan sana biraz ilgi gösteren büyüklerine inanılmaz bir hayranlık duyarsın. Boris de kariyer olarak tam da o çağlarında işte. Bunu da her türlü belli ediyor.
Fakat çabuk büyür Zaharyas. Zaten o tip adamların en belirgin özellikleri bulundukları ortama çok hızlı adapte olmalarıdır. Zira doğanın ikinci emri “adapte ol ya da yok ol” değil mi? Zaharyas’ın çiçek macerası sinema dilidir. Dizilerde çok rastlanmaz. Filinta’da gördüğüm bu tarz ince şeyler çok hoşuma gidiyor.
+:Şey arkadaşlarım akşam misafirliğe gelebilir mi? -:Hımm...
Bölüm sonuna doğru bir yaygaranın kopacağını atılan twitlerden tasavvur edebiliyordum ama bu denli bir fırtınayı beklemiyordum doğrusu. Farah’ın kapıya çarpsa da işini kusursuz yapması nihayet karakter hakkında bir fikir edinmemize yardımcı oldu. Fakat kapıda 10 kişi, içeride 50 kişi olmalarına bir anlam veremedim. Hani ben yönetmen falan değilim ama mekanı biraz kaplamış ve sokağa yayılmış 50 kişiyi kuş bakışı bir görmek isterdim. Tek sahne için fazla zahmet olabilir ama etkileyici bir görüntü olurdu. Hazır yeri gelmişken bu kötü adamlardaki beyaz giyme merakını da anlamış değilim. Ku Klux Klan dahi beyaz giyiyor yahu…
İçeriye son derece başarılı bir şekilde girip kapıları kapattıktan sonra o keder ve haz dolu sahneler başladı. Olanca aksiyonu üstümüze duygu seliyle beraber boca ettiler ve neye uğradığmızı şaşırdık. Kadı’nın ilk adamı odadan dışarı atış şeklinden keyif almayan var mıdır? O nasıl bir heybettir öyle…
Sonrasında üstüne geçirdiği siyah pelerin ve kapının önündeki duruşu, adamları ekarte ederkenki hareketleri… Uzun zamandır yabancı diziler dahil bir mücadeleden bu kadar keyif aldığımı hatırlamıyorum. Durun, hatırladım. Banshee’de Nola Longshadow - Clay Burton kavgasıydı. Youtube’dan bulun izleyin mutlaka. Fakat yarattığı duygular bakımından o dahi Kadı’ya yetişemedi. Kale gibi durdu kapının önünde kale! Kadı, direnişiyle ve son nefesiyle bağıra bağıra “diz çökeriz amma sadece secdeye gitmek için” dedi. Helal olsun.
Siyah iyi güzel, kir de göstermiyor ama yakıyor dimi çocuklar yaa? İstanbulda beyaz giyinelim.
Tam bu noktada devreye Celal girdi ki “Sen kadı değil misin ne bu marifet?” repliğiyle Rıza Kocaoğlu’nun kötüyü oynamasını nasıl da özlemiş olduğumu iliklerime kadar hissettim. Onu Ezel’den sonra iyi rollerde görmüştük. Adama Ezel’den beri ilk kez kavuşmuşum gibi hissettim. Bu söylediğim şeyler bir oyuncuyu mutlu etmez biliyorum. Oynadığı iyi rolleri yok saymış gibi oluyorum ama ne yapayım be abi çok yakışıyor sana kötü karakterler…
Kadı’ya böyle görkemli bir veda hazırladıkları için yapım ekibini tebrik etmek gerek. Gördüğüm en etkileyici vedalardan biriydi. Aynı anda birkaç duyguyu birden yaşattı ki görsel sanatların sırrı da budur. Tek bir duyguyu müthiş yansıtmasının bir değeri yoktur. Aynı anda birkaç duyguyu kuvvetli bir şekilde yansıtması önemlidir. Filinta bu gece, bu konuda harika bir sınav verdi. Gelecek bölümler için de demiyorum, belki de sezon için dahi seyircinin gözünde iki ana karakterine gereken motivasyonu sağladı. Kadı'nın hanımı da yaralandı ama ölmeyeceğini düşündüğüm için bu konuyu gelecek haftaya bırakıyorum.
Söylemek istediğim son bir şey daha kaldı. Kadı karakterine hayat veren Mehmet Özgür 45 yaşında. Laf gerçekten meclisten dışarı, gencecik oyuncuların sadece kolsuz atlet giyip kafasını yana eğerek sırıtmayı oyunculuktan saydığı bir ortam var. Onca aksiyonun içerisinde en ufak sakil bir hareketi olmadan hatta aksine daha çok parlayarak sergilemiş olduğu performansı, sektöre yeni girmiş her genç oyuncuya defalarca izletilmeli. Ara ara dönüp Youtube’dan izleyeceğim sahnelerden olacak. Yolu açık, şansı bol olsun. İki bölümde benim hafızama kazındı. Geçmiş koca bir sezonda size neler yapmıştır kim bilir...