Şöyle durduk yere aşkın en güzel dönemi nedir diye
sorsam bin farklı cevap alabilirim. Elbette ki aşkın sonu hariç her evresi güzeldir.
Bana kalırsa duygular en çok da onlara alışmadığınız zaman kanatlandırır bizi.
Cesaretin Var mı Aşka, izleyebileceğiniz en tutkulu
aşklardan birinin hikayesi. İki çılgın insan birbirlerine bir dokunup bir
kaçarak hayatı oyun sahasına çevirir. Doğruluk mu cesaret mi diye sorarlar ama
ikisi de hep cesaret diye cevap verir. Cesur olmadıkları tek konu aşklarını
itiraf etmektir çünkü. Birbirlerine asla kavuşamıyorlar ama aslında ilk günden
son ana kadar birbirlerine ait oluyorlar. İşte böyle de deli işi bir film...
İzlemeyen varsa, şimdi en uygun zaman!
Dur koşma kalbim var benim!
Ali ve Selin avuçlarında közleri taşıyarak ortalıkta
koşturuyorlar demiştik ya, bu çılgınlık bize yetmedi diyerek delirdiler. Öyle
tatlı bir delilik ki bu, onların duyguları hep canlı kalacak. Birbirlerine
dokununca yanacaklarını biliyor bu hınzırlar. İyisi mi ben yanacağıma etrafı
tutuşturayım diyorlar. İşin şakası bir yana çok keyifli sahneler izleme fırsatı
doğdu bu oyun sahnesinde. Çılgınlığın olduğu yerde sınırlara gerek mi var
sence?
Yakın zamanda Didem'in gideceğinden bahsetmiştim ama
bu gidiş pek bir sessiz oldu. Darısı Tuğçe'nin başına diyemeyeceğim çünkü
mikser gibi ortalık karıştırıcı kimse kalmaz o zaman. Melisa sevgiyi hak
etmiyor, onda hemfikiriz. Ama Melisa'dan kara pelerinli bir şeytan çıkar mı?
Ondan pek emin değilim. Biraz daha izlemeye ve anlamaya ihtiyacım var. Çünkü
Melisa çok kötü biriyse bile, kötülüğünün ayakları yere basıyor. Ve bana daha
çok kötülüğün içine yaka paça sürüklenmiş gibi geliyor.
Zamanı şu anda dondurabilir miyiz pls?
Savaş ve Nazlı dizinin bütün gamını kederini nasıl
da attı ama? Evlerinde ''Yaa yerim siziiii'' diye bağıran bir milyon SavNaz'cı
bulabilirdim o dakikalarda. Bir an Savaş'a kızdınız mı? İtiraf edin. Evet
Melisa'ya hâlâ zaafı var, ama bu aşk değil. Onca yaşanmışlığın, matemin ve
acının götürdüğü bir parçanın eksikliği sadece. Ama şimdi Nazlı var ve Savaş'ın
bütün boşluklarına dolup taşmak için fazlasıyla hazır.
Savaş ve Nazlı'nın ilk öpüşme sahnesi daha iyi
olabilirdi diye düşünmüştük. Bu bölümde ise 4-5 defa öpüşme sahnesi mevcuttu.
Açıkçası bu biraz yordu beni. Çünkü ben bu aralar delicesine Kore draması
izliyorum ve aşkın naifliğine kucak açıyorum. Şakayı geçelim de, ben sahiden
aşkın hassas yanlarını izlemekten hoşlanıyorum SavNaz'da. Tutku için Ali ve
Selin var, ne güzel. Savaş ve Nazlı'nın aşkına inanmamız için bir bölümde
defalarca öpüşmelerine ihtiyacımız yok ki. Savaş Nazlı'nın burnuna minik bir
öpücük kondurduğu anda, zaten fazlasıyla inanıyoruz bu aşka...