Hanimiş benim çilek kokulum?
En büyük sıkıntım, haftalardır söylediğim gibi temponun düşüklüğü... Yani devamlı olarak ''Ha şimdi oldu ha şimdi olacak'' diye bekleyerek izliyorum diziyi. Ama o geleceğini sandığım tutkuyu bir türlü yakalayamıyorum. Bu benim için geçerli tabii. 15 yaşında aşkın masumiyetini iliklerinde hisseden biri için başka, 86 yaşında hayatın bütün aynalarında kendini görmüş biri için bambaşka olacaktır dizinin etkileri...

Bu hafta güzel olan asıl şey, hikayedeki iplerin birbirine daha başarılı şekilde bağlanışı oldu. Volkan'ın kuzenine olan kıskançlığı Aslı'ya olan hislerini alevlendirdi. Aslı bu alevleri mangalını közlemek için kullandı. Sonunda pişecek etler ise Aslı ve Burak'ın kalbi olacak gibi. Biraz kanlı bir benzetme mi oldu? Farkındayım. İşin ilginci dizinin romantik komedi türünden drama kayıyor oluşu... Belki bu bir tercihtir, bilemeyiz. Ama ben kafasına pasta düşen Aslı'yı, deri ceketiyle ukalalığını cebinden eksik etmeyen Burak'ı özlediğimi fark ettim.


Ayhh böğrüm yandı Gonca gel bi milkshake içelim

Tam ''Gonca ve Erdem'in ana karakterlerle ortamının olması gerek'' dediğim anda gençlerin kaynaştığına tanık olduk. Bakın buna gerçekten sevindim. Ama Çilek Kokusu'nun anlamı nereden gelecek hala bilemiyorum. Elçin'in düzenlediği yarışma mı? Gençlerin açacağı mekan mı? Aslı'nın yapacağı çizimlerle alakalı başka bir şey mi? Her şey olabilir.

Çağla ile birlikte annesi de gözleriyle şahit oldu Aslı ve Burak birlikteliğine. Bakalım ana-kız ittifakı ne gibi entrikalı sonuçlar doğuracak? Bekleyelim, görelim. En önemlisi de izlediğimiz şeyin bir dizi olduğunu unutmayalım. Diziler gelir, geçer, yenileri yapılır. Ama dünyadaki hiçbir iş kalp kırmaya değmez. Eleştirilerimizin yapıcı olması, ölçümüzün tutarlı kalmasıdır bizi insan yapan. İnsan kalbine değer verin...
Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.

Güzel günler.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER