Serkan her hafta daha çok şaşırtıyor beni. Yaptıklarının
birçoğunu yapamayacak o kadar çok insan tanıyorum ki. Sevdiğinin arkasında
durmayı becerebilen, haklıyla haksızı ayırabilen (üstelik haksız taraf genelde
ailesi), gösteriş düşkünü bir ailede büyüyüp karakterini geliştirebilen kaç
kişi var dünyada? Serkan'ın o kadar büyük bir yüreği var ki... O kadar güzel seviyor,
o kadar güzel destek oluyor ki sevdiklerine insan o kocaman yüreği 16 yaşında
bir çocuğun nasıl taşıdığını düşünüyor ister istemez. Ailesini çiğneyip
geçtiğini söyleyenler olabilir. Ama sadece ailem diye yapılan her yanlışa göz
yummak ne kadar doğru olur? Nazan Hanım’dan nefret ettiğini söylediğinde iğneyi
Serkan'a, çuvaldızı Nazan Hanım'a sapladım ben. Evet, ergenlik döneminde
insanlar ailelerini sevmediklerini düşünebilir. Ancak insanı nefret noktasına
getirmek ayrı bir meziyettir. Nazan Hanım da çuvaldızı kendine saplayıp
düşünmeli biraz ben nerede yanlış yapıyorum diye.
Aslında ben oğluma seni almak istiyordum...
Halk arasında bir söylem vardır. "Dini imanı para olmuş bunun."
diye. Bu söz Nazan Hanım için söylenmiş sanki. Cemre'ye, babasından kalan
parayı vermemek için neler yaptı. Üstelik Tevfik Bey daha ılımlı bir insanken
onu bile ikna etti. Neymiş efendim 18'ine gelince verirlermiş. Tabi
hanımefendinin keyfi yerinde, Cemre yetimhanede sürünse de olur. Yeter ki
hanımların yaşam standarttı düşmesin. Üstelik buldukları bahane de saçmalığın
dik alası. Çarçur etmesinmiş paraları. Çarçur etmekten ne anladıklarına bağlı
bu… Bu para, kızın babasından kalmış. Size mi kaldı nasıl harcanacağına karar
vermek. Hani kıza baştan sahip çıkmış olsalar neyse. Ama bundan daha vahimi
var. Eylül’ün annesine para teklif etti. Kızlarını yetimhaneden almaları
karşılığında 10.000 lira. Üstelik Kemal’in kızı taciz ettiğini bile bile. Her
şeyi geçtim de sen de bir kadınsın be insan. Nasıl için elveriyor anlamak
mümkün değil.
Dizi başladığından beri Nazan Hanım ilk kez Defne'yi
azarladı. Fark ettiniz mi? "Sen arkadaşına nasıl böyle davranırsın?" dedi. Gerçi
amacı cemiyete rezil olmamaktı. Defne artık gerçekten bile bile lades diyor.
Bir yerde tökezleyecek ve kalkamayacak gibime geliyor. Hadi yabancı insanlara
kötülük ediyor, anlıyorum ama insan arkadaşlarına saygı duyar biraz. En ufak
hatada (ki bence kız hayatında ilk kez doğru bir şey yapmıştı...) arkadaşı
dışlamak nedir? Orta Çağ Avrupa'sında insanları aforoz mu ediyoruz? Huh, ben bu
hafta Özgün ailesine karşı baya baya dolmuşum. Resmen sinirimi boşalttım.
Kusura bakmayın artık.
Biz bu kadar çocuğa nasıl bakarız Kemal'im?
Gelelim benim vazgeçilmez karakterim Mesude’ye. “Kızımı
satacak kadar düşmedim.” dediği sahnede yıldızları topladı. Kızına çorba
götürdüğünde, kızı kanıtlamak istiyorum dediğinde kabul etmesiyle bu bölüm istediğim
Mesude’ydi. Ama Kemal her zamanki çakallığı ile telefonu fark edip Eylül'e
sarkıntılık etmediği için Eylül’ün elinde kanıt yoktu. Ben ilk kez Mesude’ye
Eylül'e inanmadığı için kızmadım. Çünkü ses kaydı diğer türlü olsaydı kızına
inanacaktı. Ama zaten kocasını kaybetmek istemeyen bir kadın hem kanıt yokken
hem de kocası on numara bir yalancı iken başkasına inanmazdı. Yine de tokat ağır
oldu. Şiddete karşı bir insanım ben. Özellikle çocuklara, kadınlara, yaşlılara
uygulanan şiddete… Hiçbir insanın bir diğerine şiddet uygulamaya hakkı yok. Bu
yönden Kırgın Çiçekler’de tokat sahneleri azalsa çok sevineceğim. Aileler
çocuklara tokat atmadan da yeterince dram yaratabiliyorlar zaten.