Keşke vs. İyi ki!
O nasıl bakmak? İnsan seyrediyor bu dizileri, insan!
Yenilenen sözleşme ile Ayşegül ile Can nezdinde kadın ve erkek beynini inceleme fırsatımız oldu. Ayşegül’ün, yani biz kadınların beyni, tüme varım yönteminde çalışıyor. Erkekler ise daha tümden gelimci. Sadece tüme gelirken gittikleri yollar ve tutumları değişiyor. Hepsi bu! Can, zücaciye dükkânındaki fil gibi çalışan beyninin yanında Murat’ın beynine de bakalım derim. 

Dokuz bölümdür, bu ilişki yumağında, huyu suyu aniden değişmeyen, tutarlı tek isim sanırım Murat! İlişki Durumu: Karışık dizisinin başladığı ilk saniyeden itibaren Murat, iyi tarafa Can’dan hep bir adım daha yakın durdu. Acaba güvenirlilik miydi, o muydu, bu muydu derken Murat’ı Can’dan ayıran en önemli özelliği bu sefer bulduğumu umuyorum. Murat, Can’a göre çok daha kontrollü. Can, birden parlıyor, yakıyor, yıkıyor, sonra kuyruğunu bacaklarının arasına alan kediler gibi insanın başında bitiyor. E yıktıkların ne olacak, dağılan ortalığı kim toplayacak? Murat, kuzey Avrupalılar gibi “cool” davranırken, Can bildiğimiz, tipik Akdeniz insanı. Elinde bir tabak var, kıracak ama nasıl? Sinirden mi, Sirtakiden mi?

Murat’ın kalp kırıklarının sesini duymayan?

Söylemeden geçemeyeceğim: Ayşegül’ün yağmurda kalıp hastalanmasının ardından Murat tatlı tatlı mutfağa girmesi, Ayşegül’e çaylar çorbalar yapması (Canım yaaa.), Ayşegül’ü pamuklara sarıp sarmalaması, ona hassas, kırılacak porselen bir bebek gibi davranması… Gerçekten çok hoştu! (Can'ın Ayşegül'ün başında uyuması da hoştu ama bir çorba değil.) 

Gerçek hayatta, etrafımız kötü insanlarla dolu. Belki hayatta en büyük kötülüğü aynaya baktığımızda gördüğümüz kişi yapıyordur, bilemeyiz ama emin olduğumuz bir şey var ki hiçbir yerde mutlu ve rahat değiliz. Bu yüzden, kurgu dünyalarda Ayşegül gibi iyi karakterler görünce seviniyoruz ve onlara sıkıca sarılıyoruz. Haliyle onları üzenlere gıcık olurken; el üstüne tutanları da kayırıyoruz. Murat da bu isimlerden sadece bir tanesi. Aynı sebepten dolayı Elif ve Can’ı da bozuk para gibi harcıyoruz.

Can’ın kendisi iyi de, çevresi kötü! (Anne mode on)

“Yapalım pilates, olmayalım patates!” mottosuyla yola çıkan Mediha Hanım Teyze ve İsmail Dede’nin maceraları evin içinde bitti. İsmail Dedeciğim, her fırsatta Ayşegül ile Elif’i çarpıştırıp Ayşegül’ü üste çıkartmaya çalışıyor ve bunu Mediha Hanım Teyze’nin yanında yapıyor. Bu iyi bir fikir mi, bilemiyorum. Ayşegül çok iyi niyetli ya, ondan olmaz. Ayşegül'ün eline maşa versek saçına toka diye takar. Çarpıştırmaya kalkıldığında ise ilk kırılan, ilk ağlayan o olur. Bu işin başka bir yolu olmalı İsmail Dedeciğim Sen bilirsin, en zararsızını bulursun. ;)  Ellerinden ve tonton yanaklarından öperim.

Ve bölüm finali... Bu sefer çalışmadığımız yerden geldi. “Seni sevmeme izin ver!” diyen Murat’ın teklifini zarif bir şekilde reddeden Ayşegül’ün karşısında “Ben artık seninle olmak istiyorum, beni kabul eder misin?” sorusuna “Hayır!” diyemeyen Can yapmışlar! Tüm hafta yumurta ve domates stoku yapacağım. Önümüzdeki cumartesi Can’a atmak gerekebilir. Olmazsa menemen yapar yeriz.




Bu sahneden sonra siz ne dersiniz: Haftaya ziyafet çeker miyiz? (10.bölümün fragmanını, bonusuyla, bir sonraki sayfaya bırakıyorum. İzleyin, yorumlaşalım.) 
 
Bu hafta da güzel vakit geçirmemizi sağlayan tüm ekibe teşekkürler, yine çok güzeldiniz ve tabi ki tekrar kocaman tebrikler.




BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER