Unutmayın çocuklarınız sizin değildir. Yaradan’dan ödünç aldınız. Bu sözü çok severim. Yazıyı yazmaya başlayana kadar menşeinden haberim yoktu. Kızılderili atasözüymüş. Bunu çok sık unutuyoruz. Çocukları öyle hırpalıyoruz, öyle canlarını yakıyoruz ki. Emanete sürekli hıyanet ediyoruz aslında. Küçücük bedenlerine kaldıramayacakları yükler yüklüyoruz. Sonra “Ne yapayım başka çarem yoktu.” diye kendimizi savunmaya çalışıyoruz. Kader’in annesi gibi… Öğrendik ki aslında varlıklı bir kadınmış Banu Hanım. Kocaman bir evde yaşayan, elleri kolları alışverişten dolu dönen, evinde hizmetçileri olan biri. Hatta Kader’den başka bir kızı daha olan…
Başından kötü bir şey geçtiğini tahmin ediyorum etmesine de hangi sebep bir kızını yetimhaneye bırakırken diğer kızına analık etmesini açıklayabilir? Mesude demeyin lütfen. İkisi farklı kulvardalar. Dünyaları serse önüne Kader unutabilir mi annesine sarılan kardeşinin görüntüsünü? Ya hizmetçinin kızı sözünü? Şiddet gören biri olsa ya da ne bileyim fakir olsa mesela affetmek daha kolay olurdu sanki. İnsan sindirebilir mi varlık içindeyken bırakılmayı?
Ne demek sınıfta kaldım? Birkaç bölümdür yazıma Mesude ya da Kemal’e sataşarak başlıyordum. Girişi başkasıyla yapmak garip geldi. Ama onları bekletmek olmaz. Ne de olsa her bölüm beni (ve eminim birçok izleyiciyi) sinir krizine sokuyorlar. Bölüm başlarken Mesude Kemal’e sert çıktı. İnanabiliyor musunuz? Kocacığını sorguladı. Ben hala şoktayım açıkçası. Kemal Bey Mesude’yi beğenmediğini açık açık belli etti. Evet, Mesude yaşlı ama o kadar da değil be. Garsonun teyze demesi abartılı oldu biraz. Sonra eski komşuları yaşlandığını ima etti. Cevap şaşırtıcı değildi tabi. Bunun suçlusu da Eylül oldu. Haklısın Mesude’cim. Cinayetlerin, kavgaların hırsızlıkların, sel, deprem ve bilumum felaketlerin tek sebebi Eylül. Mesude’nin Eylül’e “Sana kızım demeye utanıyorum” dediği sahnede keşke dedim Eylül okkalı bir cevap verse. “Ben sana anne demekten utanalı çok oldu.” gibi mesela. Mesude Eylül hırsızlık yaptı sandığı için bu sözü söyledi. Ama eskileri de hesaba katınca hakkı yoktu bu lafları etmeye.
Yara, Poseidon'un üçlü yabasına benzemiş... Defne için iki haftadır endişeliydim. Tamamen ters köşe oldum. Ben kızda akut kötülük damarı filan var diye düşünüyordum. Annesinden genetik olarak aldığını… Ama Defne’nin çok acil profesyonel yardım alması lazım. Yalancılıkta çığır açtı. Yetmedi kendini kurtarmak için Cemre’yi rezil etti. Meral evin önüne çöp döktüğünde “Ben ona ne yaptım ki?” derken de çok ciddi görünüyordu. Yaptıklarının ucunu da kaçırmaya başladığına göre tehlike çanları çalıyor demektir.
Çöp demişken Meral’in yaptığına gülsem mi ağlasam mı bilemedim ya. Yavrum o çöpün kokusu çekilir mi ya? Hem senin aklına nerden geldi evin önüne çöp yığmak? Çöpleri gören Özgün ailesinin yüz ifadeleri çok komikti. Serkan kral çocuk… Hemen anladı olayı. “Evi taşlamadıklarına şükret.” Sözü an itibariyle favorimdir. Ama asıl bomba Neriman Hanım değil miydi? Hayret o kadın nasıl durdu Meral’in arkasında? Ben azarlar diye bekledim o kadar.
Fatura çok geldi vah vah... Neriman tahmin ettiğim gibi Kader’in akrabası. Gerçi ben büyükannesi zannetmiştim ama büyük teyzede olur yani. Çalınan altınların sırrı da ortaya çıkmış oldu. Neriman’ın çalmış olabileceğini düşünmedim bile. Arkadaş yetimhane müdürü olduğuna göre maaşın üç kuruş değil herhalde. Bu açgözlülük neden? Gözünü toprak doyursun diyeceğim ama olmayacak şimdi. Bir de Feride ile olan sahneleri Neriman Hanım’ın içinin öldüğüne dair teorimi doğrular nitelikteydi. İnsanın sadece faturası 100 liranın altında gelince ya da piyango çıkınca mutlu olabileceğine inanıyor. Aslında aklıma adını vermek istemediğim (adını vermek istemeyen seyirci gibi oldu )bir yakınımı hatırlattı. Hayat onları bu hale getiren sanırım. Onun deyimi ile çok yokluk görmüşler ondanmış.
İdeal sevgiliyimdir... By Toprak.Toprak ilk bölümlerde bende cool bir adam izlenimi bırakmıştı. Sakarlıklar, eli ayağına dolanan haller iyi güzelde uzarsa can sıkıcı bir hal alır gibime geldi. Ayrıca bu adam hem spor hocası hem de süper ötesi bir motor kullanıyor. Bu kadar sakar olması mümkün mü? Mutfağın hali berbattı ama hazırladığı sofra enfesti. Ben bir ara mutfağa girip bir şeyler yapıp yemeyi bile düşündüm. Feride ile birbirlerini tanıma çabaları çok güzel. En fazla bir iki hafta sonra bu sahnelere gerek görmeyecekler sanırım. O yüzden şimdilik keyfini çıkarmaya bakıyorum.
Bu ne toz? Temizlik yapmıyor musun sen? Ali ve Seda çiftine elveda dedik sanırım. Bütün bölüm aksilik çıkmasın, Songül yetimhaneye dönmesin diye dua ettim ama olmadı. Zaten Ali Seda zorlamasa Songül’ü almaya çok hevesli değildi. Yine de Songül’e çok güzel bir iki gün yaşattılar. Keşke sonu böyle olmasaydı. Songül’ün derdi mirası alamamak değil. Arkasından bu şekilde konuşmalarıydı. Yüzüne söyleseler eyvallah çekerdi. Benim tanıdığım Songül o mirasta hakkı olmadığını düşünürdü zira. Kuzum kırılmasına rağmen yine kendilerini kötü hissetmesinler diye sanki kendi istemiyormuş gibi mektup yazdı onlara. Güney bu bölüm fazla mı sempatikti ne? Seda ile olan sahnelerde özellikle. Baya çabuk benimsedi kayınpeder, kaynana filan. Songül’ün telefon numarasını aldı oradan bir şeyler çıkar diye ummuştum ama maalesef Songül telefonu da bıraktı.
Çıkışta kaybolmayın kavga var! Kızların okuldaki yüzleşme sahnesini bilerek sona bıraktım. İnsanlar en çok çocukken acımasız oluyor. Söyledikleri sözlerin nerelere gideceğini, sonuçlarını telafi etmenin zorluğunu hesaplayamıyorlar çünkü. Cemre kızmakta çok haklıydı ama belden aşağı vurdu. Zaten biraz dikkat etse Serkan ve Eylül’ün aralarında bir şey olduğunu anlardı. Umarım çok uzamadan barışırlar. Kader annesi söz konusu olduğunda çok bencil oluyor. Hele ki Songül’ü delik deşik ediyor. Songül’de sabır taşı değil ya illa patlayacak bir yerde. Du bakalım hayırlısı…
Haftaya görüşene kadar kendinize iyi bakın.
Sevgiler…