Ege'nin Güzel Köy'e Vedası !...

Ege kokusunu sarıp sarmalayan kahve
Hep uzaklarda bir köy yok muydu? Gitmesek de görmesek de o köy bizim değil miydi? İşte şimdi sahiden öyle oldu. Ege’de bir köyümüz oldu. Veda etmemek için savaştığımız, kaybedilişine son bakış attığımız. “Aman, zaten yaz dizisiydi” gibi sözler bir kulağımdan girip diğerinden çıktı. Biliyorum ki artık oraya turlar ile akın akın insan gidiyor. Evlerin önünde kuyruklar oluşuyor. 

Geçen sene yaz başından bugüne kadar  az buz da değil tam 52 bölümdür Çarşamba akşamıma keyif katan iş bitti. Bu Çarşamba kahkaha atmanın böylesine zor olacağını hiç düşünmemiştim. İzlerken son bölümü yutkundum, gülmekten çene kaslarım değil, gözlerimden gelen yaşlarla göz içi kaslarım acıdı.

Bütün mü olmuştuk, “benim” semiş miydim?


Birbirinizi sevmekle başladı her şey. Ve sevgi herkese karşı galip geldi.

Evet, orası benim komşu köyümdü. Henüz gidememiştim; ama kokusunu alıyordum. Türküyü benim için söylüyorlardı. GülCemal en yakın arkadaşlarım, aileleri uzaktan köylümdü. Şive uzak değildi ki, gidersem ben de öğrenirdim. Sultan Ana beni de sever, Niyazi benimle de ilgilenirdi. Muhtardı o, yavuz bir siyaset adamıydı. Yusuf Baba’ya ben de kızardım. Nurten ile sohbet eder, Kamuran’ı dinlerdim. İşte böylesine bağımız vardı, gözle görülmeyen.

Bunları yazdıkça kötü oluyorum galiba. Kendimi, ailesine daha iyi imkanlar sunmak için gurbete giden insan gibi hissediyorum. Daha çok para kazanıp döneceğim derken, ne zaman, kiminle geleceğimi söylemiyorum. Tıpkı birbiriyle sevdiklerinden uzak diyarlarda kocaman bir aile olan GüzelKöylüAilesi ekibi gibi. Neler sığdırdılar günlere, aylara, haftalara. Bir daha yolları kesişir mi birkaçının?

Yola İstanbul’dan başladığında Gül de bilmiyordu Ege köylerini. Kim derdi Doktor Kaan aldattığı sevgilisi uğruna  köy hayatı yaşar. Cemal bilseydi şehirli kız ile evleneceğini en uzak yer Muğla derdi.

Bir son olmalıydı, kimine vuslat, kimine hasret vuran …


Kaan :Düşündüm ve Ayten ile evlenmeye karar verdim.
Esma & Kamuran : Aboovv


"Bünyamin, Kemal, Tarkan şekil, Alkan Ailesi önümden çekil" By Yusuf

Kaan’ın ortaya çıkan foyası ile sessizce geldiği yere dönmesi bir oldu. Çok da iyi oldu. Kemal ve Celal’i askere yollayacaklarını, Yusuf’un küçük oğlu Tarkan’ı yatılı okula göndereceklerini söyleyince tek sorun Kamuran oluyordu. Hani sakarlıkları ile dolu, Cemal’e hâlâ aşık, kazandıkları paraları böreğe katan, vurdumduymaz Kamuran. Onu Konya’ya gelin etmek “sen olmasan olmaz Kamuran” diyen babasına düştü. “Sen olmasan” sözü yürek sızlatır, iç dağlar. Uzakta gelin olmak zordur, ailelerden ayrı, yabancı yerlerde. Yarım akıl Kamuran bir başına ne yapar diye sesli sesli söyleniyorum. Üstelik sürekli hata yapmasına, akşam sebzeleri yıkamadan börek yapmasına çıkışırken ve  Cemal Cemal diye sayıklanmasını hazmedemezken. Üzüntüm, kızgınlığımı ezdi geçti.


Bu turu da geçtiğime göre büyük ödül benim

Bünyamin karakterine ayrı yerde durdu. Dokunmaya kıyamadığımız oyuncağımız, enfes pastanın son dilimi. Ateş parçasından ayrı hiç düşünmedim, bir de baba olarak görebilseydim yeterdi ya. Belki diyor gönlüm, ileride başka yerden bebeğiyle el sallar sana. Cemal-Hüsnü’nün baba&oğul ilişkileri ile bizlere “gerçek kesit” sunmalarına ayrı teşekkürler.

Oyunculuk adına her hafta ayrı work shop verdiler. Türküler ise olmazsa olmazdı. Bir bölüm gelmese, biraz geç girse “nerede” diye isyan noktasına gelindi. Mansur’un albümünü dört gözle bekler olduk. Her hafta hangi parçadan girse de içimize işlese, gönlümüze dokunsa sazın teli dedik. Azmak başı görmezsek rahat etmiyordu içimiz. Mekan da sevilir miymiş? Hem de bal gibi. At bi masa iki sandalye. Serin sular gelsin üzerine, çek oksijeni. Hissettim ordayım, içlerinde bir yerde, göremiyorlar; ama dokunuyorum kalplerine


"Kızma, bitter çikolatam ona kağıt helva almadım" By Hüsnü

Kaan … Kötülüğü yoksa boştu bir yanımız. Yanlış yaptığını anladığında peşine düştü aşkının; ama unuttu bir daha dönüşü yoktu eskilere. Yakışıklı Cemal, güzel Gül yalnız değildi. Hüsnü Baba’mız, Dudu’muz vardı. Kıskanç kaynanaya kötü gözle bakmadık, alttan alttan gülümsedik. “Anne deyiver gari” diyecek kadar Ege’li olduk. Ahmet Mümtaz Hoca'nın canlandırdığı Hüsnü Baba ise ders verircesine konuştu, dinledim. Mesaj verdi, not aldım. Sustu, izledim. Aşkın nasıl yazıldığını gösterdi. 

Celal, maviş gözlümüz oldu. Ayten’i öptüğünü göremedik, “hadi be, bu sefer de ıska” diye hayıflandık. Daha Niyazi’ye kız bakacaktık. Sıddık, bu sefer sus da hata yapma, Allah’ın Hikmet’i geliyor diyecektik. Biraz yarım kaldı hikâyemiz, biraz buruk kalbimiz. Tek tesellimiz “mutlu son” ile bitmesi.

Güzel karakterleri yaratan Baykut Badem ve Filiz Ekinci’ye, o karakterlere can veren tüm oyunculara, kostümden, makyaja, rejiden, kurguya, kablo taşıyanına kadar tüm ekibin, yapımın emeğine sağlık. Vedalar zordur, neşeyle, türküyle, Ege’yle hatırlayalım …
İçten sevgiler, sağlıcakla kalıverin gari...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER