İnsan yüreğini tam ortadan
ikiye ayıran çizgidir ölüm, asla bir daha eskisi gibi olamadığımız. Acıların
deminde git gide koyulaştığımız ve gidenin ardından bize kalan hatıralarla hep
içimizde derin bir yara gibi kalan kedere sebep ölüm. Henüz en yakınlarını
uğurlamamış birinin sözleri bunlar, bir de bilene sorsak tarifini! Tarifi yok
anlatılmıyor hatta bazen dile gelmiyor da yaş olup akıyor gözde sadece gizli
gizli! Öyle zor ve öyle büyük acı. Düşünün şimdi anneniz ölmüş, canınıza can
olan yaşama sebeplerinizden biri gitmiş. Akıl sınırları burada zorlanıyor işte.
Ölüm böylesi ağırken, bu acıyla yanıp tutuşurken bir de babanızın annenizin
katili olduğunu, hatta birçok cana kıydığını bilse insan birden fazla kez ölüme
eş gelir olur acı! Aynen öyle oldu bugün. Acı, daha çok acı derken acının dozu
tavan yaptı.
Neyse ki Suna hep yanında.
Baştan sona Feride'yi izledik bugün
neredeyse. Ama hiç şikâyetçi değilim. Sanki anbean Feride ile birlikte
yıkıldık, çöktük, yaşlandık. Acı geldi içimize bir yere oturdu koca bölüm
boyunca. Bunu hissettirebilmek kolay mıdır? Bunu çok defalar tecrübe ettik
aslında, ben bir benzerini Veda Busesi
sahnesinde hissetmiştim. Bir daha o bölümün tekrarını dahi izleyemedim, öyle
bir gücüm hiç olmadı. Bugün 107. bölümde Bergüzar Korel'i izlerken aynı duyguyu
gördüm. Oynamamış da yaşamış sanki! Feride'nin Vedat'la konuştuktan sonra
annesinin katilinin babası olduğuna ikna olduğu anda Mehmet Saim'e şaşırmış,
şaşkın ve biraz da korkulu bir bakışı vardı yüzünde, Bergüzar Korel devleşti
burada. Dilerim ki Feride'nin bunca kaybetmesine ve ağlamasına, böylesi ağır
acıların hakkından şahane gelen Bergüzar Korel'e hayat hep mutluluk
getirsin. Yüzü hep gülsün, sevdikleriyle var olsun. Bizler de ekran başında
gene beraberce o güzelliği ve muhteşem oyunculuğunu izleyelim.
Ve nihayet gördük ki Mahir de yanında olacak.
Ölüme dair ne yazabilirsin "az acısız"
diye tüm bölüm düşünüp durdum izlerken. Sonra o son 7 dakika 4 saniyelik kısım
başladı. Ben buradan sayfa sayfa yazı yazabilirim size. Bir yanda annesini
kaybetti Feride, bir yanda babasının gerçek yüzüyle inancını ve tüm gerçeğini
kaybetti. Yanında hiçbir sevdiği yok üstelik. Mahir'e derdini anlatırken
bebeğinin yaşama sebebi olduğunu üstü kapalı söyledi lakin Mahir bunu anladı mı
işte bundan emin olamadım. Mahir'i görür görmez; "Duydun mu annem öldü
benim, ben öksüz kaldım" diyen Feride'ye koşup sarılmak istedim. Bu bölüm
deli gibi Feride'ye üzülen, kahrından başına ağrılar giren ben Feride'nin
Mahir'e "Senden başka yardım isteyecek kimsem yok!" dediğinde
Mahir'in onları ayıran tellere bakışına eridim bittim. Bir an o teller yıkılır
mı acaba diye bile düşündüm. Öyle çaresiz bir bakış! Son sahnede o tel örgülere
dokunuş, ellerin yeniden beraber oluşu sanki her şeye yeni başlıyoruz gibi bir
heyecan yarattı. Sorgusuz, sualsiz, yok yere giden tüm masumlar için adaletin
tecellisi için yeniden umutlandım.
Aç gözlerini artık! Eline silah alarak koştuğun yol ancak seni bu kapana kıstırır.
Ne kadar ağır olsa da olanlar, insan
sevdiklerini bir defa kaybediyor ve bir şekilde kabullenmek zorunda kalıyor.
Ama her kaybettiğinin hayal kırıklığında defa defa nasıl darmadağın oluyor
Feride ile gördük bugün. Feride'nin kimsesiz kalışının üstüne, tüm gerçekleri
anlaması da buna eş sanki. "Haklılar değil, güçlüler kazanıyor"
derken artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı da belli oldu. Feride'nin bu
halinden sonra, Mahir'i orada artık hiçbir güç tutamaz zaten. Hatta biliyoruz
ki bir şekilde dışarı çıkıyor! Ben Mahir'in elinde silahla bir şeyleri
çözeceğine hiç inanmadım, hala inanmıyorum. Onlar gibi düşünürseniz ancak o
zaman kazanabilirsiniz, onlar gibi olunca değil. Cinayet aletine ilk kimin
ulaşacağı da tüm gerçeği tamamen değiştirecek. Gene de Mahir bu saçma esaretten
ne zaman arınacak ve özgür olacak merak ediyorum.
Her şey bir tarafa, öyle bir an geliyor ki bunu sadece
bizim senaristlerimiz yazar dediğim zamanlar oluyor. Bunun örneklerini çoğaltma
şansım var ama en yakın olan bugünkü bölüm sonu. Acıdan ibaret sandığın bir
bölümün sonunda tüm bölüme eş değer bir sahne çıkıyor. Replikler bütün olanı
biteni unutturup, yeniden güneş oluyor gibi bize! Hep o güzel
yüreklerini, büyük aşklarını görmeye alışkın olan bizler, kaç haftadır
Mahir'e deli gibi kızdık soğukluğundan. O elleri tel örgülerde görünce artık
aşkla birlikte gücün de birleştiğini gördük sanki. Madem bu kadar yandı bu
âşıklar, bu kadar aynı oldu Mahir Feride buradan karanlıklar da aydınlığa çıkar
beraberce.
Belki de asıl sorulması gereken soru: Normal mutlu bir ailesi olan bir adam neden bu kadar kötülük yapar?
Vicdan kesinlikle kişiden kişiye değişen insani
bir durum. Yaptıklarının azabını duyabilmesi için kişinin önce
vicdanının olması gerekiyor. Mehmet Saim'de bunu hiç göremedik bugüne
kadar. Bu kadar kişiye kıyan Mehmet Saim'i ilk defa Melih'in cenazesinde
ağlarken görmüştük. Bir de eşinin resmine bakıp belki de olmayan kalbiyle
muhasebesini yaparken! Her şeyi tıkır tıkır yoluna koyarken sızlamayan kalp,
anılara bakarken yaş olup aktı. Vicdan yüklülerini samimi olmayan hiçbir
gözyaşı temizleyemez. Vicdan öyle özel bir yer ki hiç kirlenip, pas tutmamalı.
Paslı ve kirli vicdan ile ağlamak bir saatten sonra da çare değil! Hele ki
elleriniz bu kadar kirliyken.
Kardeş olmak başka şey tabii...
Orhan ve Mahir artık "gerçekten"
abi-kardeş oldular. Abisine dağ olan Orhan için Mahir'in gözlerinin dolması
bile yeter sanırım. Ben bugün Mahir'in Seyis için "bize yardım
ediyor" demesine de takıldım biraz. Madem yardım ediyor, samimi o zaman
görelim samimiyetini artık. Feride'nin o perişan halinden sonra içimi cız
ettiren bir sahne daha vardı bu bölüm. Yasin'in Songül'ün nasıl olduğunu merak
ettiği ve kapıya kadar gelip dayanamayıp "bir iyi haberine" razı
hali. Aşk tam da öyle bir şey! Oralarda bir yerlerde iyi olsun yeter, tüm vasıfsızlığa
razı oluyor insan. Turgut'un ısrarla kabadayı âlemine girmek istemesinin bir
manası olmalı diye düşünüyorum. Ama oraya girmek istemesinin sonuçları nereye
varacak hep beraber göreceğiz. Daha da güçlü olmak isterken köşeye sıkışmış
göreceğiz sanırım. Bununla birlikte Mehmet Saim'i öldürme planının
tutmaması tek isteğim. Temsili de olsa Mehmet Saim'in yargılanmasını istiyoruz.
Yiten bölümlerle birlikte sona gelirken beklenti
sadece aşktan yana olmadı hiç, hele ki bu kadar acıya boğulmuşken. Dizimizde
adaletin temsilcisi bile artık "adalet" kelimesinden şüphe ediyorsa
adaletten söz etmek belki de saçmalık. Ama her şeye rağmen son olacağını
düşündüğüm bu acıyla beraber el ele düzlüğe çıkılacağını düşünmek istiyorum.
Artık kötüler için geri sayımın başladığı ve çemberin daraldığı vakitler
başlıyor. Umutla kendi küreklerini kendileri çekip, acıdan mutluluğa
geçtiklerini görmek temennisiyle artık.