Son üç bölümü art arda
izleyip kombo yaptığım, aşırı dozdan bir parça sıkıldığım bir Gönül İşleri haftası oldu benim için.
İlk zamanlarda izlemesi keyifli olan her şey, artık yavaş yavaş canımı sıkıyor.
Çünkü hikâye bir kısır döngüye girmiş durumda. Servet-Yılmaz cephesi sürekli
kavga, bolca saçmalama ve üçüncü kişilerle darbelenme durumunda… Sevda-Bedir-Tibet
üçgeni Bedir’in kahramanlıkları, Tibet’in çevirdiği dolaplar ve Sevda’nın
gel-gitleriyle sürekli bir aksiyon içinde. Lale Hanım da bu üçlüye Tibet-Sevda
barışmışsa ayırmak, yok ayrılarsa barıştırmak üzere dahil oluyor.
Kemal-Saadet cephesinde ailenin devamlı bir Kemal’in kurtarıcılığına ihtiyaç
duyması var. Kemal ise teklifleri Saadet tarafından geri çevrildikçe sıkıntılı
ve mutsuz… Tüm bunlara ek olarak, hâlâ anne Süreyya Hanım’ın çocuklarını terk
etmiş olması ile ilgili elle tutulur bir gerekçe yok.İnsan kocası onu ihanetle suçladı diye acısını çocuklarından mı çıkarır?
Ha hoşuma giden şeyler yok
mu? Elbette var, mesela İsmail’in bitirim halleri, Muzaffer Amca ile diyaloglarını gözümü ayırmadan izliyorum. Erkeklerin bir evde, kadınların diğer evde kalıyor olmalarıyla oluşan cepheleşme, Muzaffer Amca’nın
atasözlü aforizmalı cümleleri, günlük diyalogların içindeki eğlenceli
ayrıntılar ve muhteşem oyunculuklar, beni Gönül İşleri'ne bağlamaya devam ediyor. Ancak bazen bu kadar iyi oyuncular
olmasaydı, bu hikâyeyi izlemekten çoktan vazgeçmiştim diye de düşünmüyor değilim.
Yılmaz'cım sen ex'lerinle görüşüyorken bir şey olmuyordu ama kuzum?
Gönül İşleri
24. bölümünde, Servet-Yılmaz cephesine üçüncü kişi olarak, havayolu şirketi
sahibi, Servet’in eski aşkı, yine çok sevdiğimiz bir oyuncu olan Murat Proşçiler’in
canlandırdığı Anıl karakteri katıldı. Nasıl bir aileyse artık, farkındaysanız
herkesin bir onu bekleyen eski aşkı var. Ve bu eski aşklar, yıllar geçse de onları
unutamıyor, kahvesini kaç şekerli içtiğini falan hep aklında
tutuyor. İşte Servet’inki de Anıl’dı. Servet gibi huysuz, geçimsiz bir kadını
yıllar boyunca bekleyip durmuş meğer. Gerçi ilk zamanlardaki Servet, sadece
kontrol delisi bir kadındı, sevimliydi ama artık gerçekten katlanılması zor bir karaktere
evrildi. Üstelik bebeği doğdu ama hiçbir annelik duygusunu göremiyorum onda,
bebeğine şöyle içten bir sevgi gösterdiğini falan hiç görmedim, ben mi kaçırdım
acaba?
Yılmaz’in deli-doluluğu,
şiddet eğilimli maço bir karaktere dönüşeli çok olmuştu zaten. Anıl konusunda
da aynı tavırdaydı. “Uçakta pastanın ne işi var, pilotun doğum günü mü varmış”
yorumuyla beni güldürse de, Yılmaz’ı hâlâ hiç göresim yok. Sahi bu arada Gönül
İşleri organizasyon şirketi değil miydi, ne zaman baksak sadece pasta yapar
oldular?
Gerçi kızların bulaştığı
herkes iş konusunda felaketler içinde. Mesela Yılmaz, iş yerini kaybetti, Tibet
ortak oldu. Kemal Komiser bir ara uzaklaştırma almıştı, sonra tayin istedi,
şimdi terfi aldı ama sürgün gibi… E Bedir yine dımdızlak ortada kaldı. Asrın
The Gönülçelen’i de anayım burada, memleketin en ünlü hırsızlarındandı,
Saadet’e aşık olup yakalandı. Yani kızların dokunduğu yanıyor.
Bazen dokunmaya gerek yok sadece baktıklarını bile yakabiliyorlar.
Dedim ya bu hafta üç bölüm
art arda izleyince bir aydınlanma yaşadım. Bir diziye bağlanma kriterleri
arasında en az bir karakterle özdeşleşme önemlidir. Gönül İşleri’nin kitlesinin genellikle kadın olduğunu düşünürsek, kadın
karakterlerin hiçbiri özdeşleşeceğimiz özelliklere sahip değil, hepsi o kadar
falsolu ki, hani iyi özelliklerini bulup çıkarmak bayağı uğraştırıcı. Hayır, üç kız, bir olup bir bebeğe bakamadılar yahu! Misal,
ben en çok saf Saadet’i kendime yakın görüyorum, durumum o derece vahim.
Saadet’ciğim öyle bir
analiz yaptı ki bu bölüm; hepimize ne yanlış isimler verilmiş, dedi. Servet
borç içinde, Sevda sevdasından mahrum, Saadet saadetten çok uzakta…
Ailenin tek geçim kaynağı Saadet'in pastalarıyken, kızcağız nasıl seninle gelsin?
Erkek karakterler ise
kadınlara göre daha idealize olmuş durumda. Mesela Bedir Sevda’ya verdiği sözün
arkasında durmak adına, annesine bile karşı duran, nerede bir kahramanlık,
oraya koşan biri. Kemal desen, o olmasa ailenin tüm fertleri kesin hapsi
boylamıştı. Gerçi bu bölüm Saadet’e yaptığı teklif çok bencilceydi. Tamam o da
artık yolunu çizmek istiyor haklı da, durumlar böyleyken Saadetcik, nasıl
ailesini yüzüstü bıraksın? Erkeklerde kılkuyruk Tibet'e bile bazen hak veriyorum.
İsmail keskin zekâsıyla harika, Nuri desen İsmail’in bir başka versiyonu.
Muzaffer Amca ise zaten en sevilen. Hani Yılmaz dâhi tüm şiddet eğilimine
rağmen Servet’ten daha sevimli!
Sonuç olarak eğlendiğim
birkaç sahne dışında Gönül İşleri 24.
bölümüyle bende genelde izlerken başka şeylerle de ilgilenme isteği uyandırdı. Aklımda
sorular, kalbimde birkaç kırık parça ile yeni bölümü bekleyip izleyeceğim,
harika oyunculuklar hatrına…