Üzerinize afiyet biraz hastayım, hiç keyfim yok. Vücudum
dökülüyor biraz da grip gibiyim. Normal şartlarda bu halimle bir ilaç içip
yatıp uyumam lazım ama olmuyor, dönüp duruyorum. Biraz gergin, biraz sinirli
biraz da kırgınım. Yani tam Mahir'in son sahnedeki hali gibiyim. Kâbus gibi bir
şey bu olanlar diye düşünüyorum ve bu şok bize bir süre gider galiba.
Geçen hafta bahsettiğim "kötülükler deryasına girme dersi"mizden bu
bölüm bıraktığımızdan da fena halde sonuçlar aldık. Acı, gözyaşı, hüzün zaten
hep sevdi bizi. "Yok ya hu bu kadarı da olmaz" dediğim ne varsa oldu
bu sezon. Mahir ve Feride'ye doyamayacağımızı düşünerek yola çıktığımız sezonun
27 bölümü geride kaldı ve ben hiç doymadım. Sizde de durum aynıdır eminim.
Belgin izlemekten son derece sıkıldım, kötülüklerden yıldım. Şöyle bir tadında
mutlu mutlu birkaç bölüm demiyorum artık onu bile geçtim, sahne izlemedik bu
sezon. Bırakın mutlu şeyleri önümüze "yeni bir umut" diye sürülen
bebek iki bölümde gitti. Bir başka bebek ise annesi tarafından terk edildi!
Üstüne de Beyefendi gerçeği açığa çıktı, gene bir çocuk eliyle. Çocuklar en
hassas noktam. O yüzden bu kırgınlık hiç geçmeyecek burada duracak. Dursun
zaten belki bana ilerde lazım olur!
Herkes hastanede, herkes sevdikleri için endişeli. Zaten en çok hissettiğimiz duygu endişe...
Umut, adalet ve aşk diye benimsediğimiz her şeyin bir bir kumdan kaleler gibi
yıkılmış olması çok acı geliyor. Bundan sonrasını izlememe gibi bir düşüncem
oluştu dün gece ama gelin görün ki başladığımı bitirmek gibi berbat bir huyum var!
Bir bölüme bir mekân kavramı aynen devam ediyor. Karakol, mahkeme ve hastane
derken bir bölümü daha bitirdik. Sosyete Yusuf da gittiğine göre ve kabadayılar
âlemi artık kendi kendini yok ettiğine göre artık ciddi ciddi bizi ilgilendiren
sahnelere geliyoruz galiba. Niye geldiklerini zaten anlamadığım gibi bu sevimli
âlem, niye gittiklerini hiç anlamadım. Mahir'e bir katkıları oldu mu ondan bile
emin değilim. Mahir'den aldıklarını saymıyorum onların hiç telafisi olmayacak.
Yine mi vuruldun cancağzım? Vallahi bunu beklemiyordum.
Bölümün tek iyi olayından başlayayım o zaman bugün. Bölümün en güzel sahnesi
bir baba olarak kızının acısını görüp, o yaşına rağmen özür dileyen ve yaptığı
yanlıştan dönen Nazif Baba'nın babalığıydı. Aslında gerçek baba olmak nasıl
olur onu yeniden gösterdi herkese. Songül’ün "Osman beni seviyor ama
sizden çekindiği için dönmüyor" deyip babasından yardım istemesi komik bir
detaydı. Babası gönlü geniş bir adam eyvallah ama o da biraz fazla oldu sanki.
Ama gecenin en komik anı benim için Lale hanımı görünce yaşandı. Çok yaşayın
iyi mi kırk yıl düşünsem Turgut'u vurmak için Lale hanımın çıkıp geleceği
aklıma gelmezdi.
Neyse Songül ve Nazif Baba birbirini onardı geçti kırgınlıklar, peki hiç
geçmeyecek olan yaralar? Gerçi ben İlknur'un da kolay kolay kendine
gelemeyeceğini düşünmüştüm durum çok başka gelişti. Umarım şu yumuşak
geçişlerin en yumuşak olanı Feride için saklanmıştır. Yoksa bu kadar acı hem
bize hem de Feride'ye çok fazla. Feride'nin dizinin en masum insanı olduğunu
düşündüm hep. Ama hep en büyük acı ve üzüntü kendisine ait oldu ve daha fazlası
olacak. Henüz birkaç saat önce bebeğinin varlığını öğrenip, hem de bu kadar
anne olmak isterken bu bebeği kaybetmek hiç adil olmadı. Hele ki bunun Belgin
eliyle olması bence en olmaz şeydi. Geçen hafta aşk ve saplantı arasındaki
farkı yazdım durdum. Belgin'in Mahir'e bir minnet borcuyla başlayan süreci bizi
nerelere getirdi. Ahmak böyle severmiş! Seveyim derken olmadık zamanda kafasına
geçirirmiş taşı. Bizim bugün başımıza gelen de böyle bir şey tam olarak.
Sağımız, solumuz birilerini çok sevdiğini iddia eden insanlarla dolu
dizide! Gelin görün ki bu sevgi insan öldürtüyor, doğmamış çocuğun bile
günahına giriliyor. Her şeyin başı olan sevgi insanı nerelere sürüklüyor. Belki
de bilmeden sonunu hazırlıyor böyle bir sevgiyle bu insanlar. Misal Belgin taşı
alıp kendi kahramanını öldürdü bugün aslında. Hem bebekten etti Mahir'i, hem de
sayesinde Mehmet Saim'in gerçek yüzüyle tanıştırdı. Boşa demiyorlar kul kurar,
kader güler diye.
Çok güzelsin maşallah ama Mahir'i koluna kelepçelesen de olmaz o iş!
Birinin sizi zorla sevme ihtimalini bile göze almak delilikten öte bir şeydir.
Ama benim gözümde artık Belgin âlemin en kötü ve saplantılı âşık kadınıdır.
Bence ünvanını güle güle kullansın. Aşkın insan gözünü kör ettiğini tecrübe
etmiştir çoğu kişi. Lakin bir adama sahip olmak için henüz doğmamış bir bebeğin
ve annesinin canına kast etmek bir caniliktir, katilliktir. Bunu aşk gibi güzel
bir duyguyla harmanlayıp yaptım derseniz, aşk da size en büyük kazığı atar yeri
ve zamanı geldiğinde. Saplantılar geçici olmaz, olamaz. Bunlar devam eden
durumlardır, sürekli vites yükseltirler. Feride Mahir'den geçmeyeceğine göre
Belgin de durmayacak demektir. Ama lütfen dursun artık. Feride'nin de güçlü
kuvvetli olma zamanı gelmedi mi artık?
Olayların patlak verdiği ve sonunda Mahir'in Beyefendi gerçeğiyle tanışmasına
geçelim. Mahir'in hastanedeki hali ve dik duruşu muazzamdı. Odaya girmek için
çabalamasına, Feride'yi görünce yüzünde oluşan acı tebessüme bittim. Aslında
daha ilk dakikadan dedim Mahir bebeği başkasından duyduysa bebek gitmiştir
diye!
Aha da Mahir gördü!
İşte şimdi yan bastın Beyefendi!
Koca koca adamlar planlar yaptı ama kader çok başka türlü tecelli etti.
Yüzlerce defa Mahir bu gerçeği nasıl ve kimden öğrenir diye düşündük durduk
kısmet küçücük bir çocuktan öğrenmekmiş bu acı gerçeği. Belki de Mahir'in
gerçeği de hep çocuklar olacak. Düğün gününde patlayan bir arabayla başlayan
sürecin, kendi çocuğunu kaybettiği günle noktalanması. Yani hayatını cehenneme
çeviren kişiyle bir çocuk eliyle tanışmak. Acaba Mahir bu fikirden ne kadar
memnun olacak? Bunların olacağını zaten biliyorduk asıl bundan sonra Mahir'in
ne yapacağı mühim. Son sahnedeki o büyük gerçeğe uyanmış Mahir'in bir şey
yapmaması tek isteğim. Feride'nin her şeyden habersiz halini de düşününce
lütfen hayat şu gariplere bir kıyak geçsin artık. Nasıl bir dönüş olacak
bilmiyorum ama gerçekten bunca acıya değdi diyelim o sahneyi görünce.
Not: Gece bölümü izlerken çok sevdiğim ve sağlık sektöründe
çalışan bir dostum mesaj attı. "Umut bu ya ister misin bebekler ikiz
olsun, biri gitmiş olsun sadece" dedi. Valla ben umut etmek istiyorum
artık zira ortada umuda dair bir kalıntı kalmadı. Nasıl olur bilmiyorum ama
Mahir ve Feride'yi birbirine bağlayacak bir bağ lazımdı tam bu ara. Aşk kadar
güçlü bir bağ. Mümkünse artık kimsenin koparmayacağı bir bağ.