“Köşkte yaşamayı
kaldırabilecek misin? Her gün onların odalarının önünden geçmeyi, Gülru’nun
seninle aynı çatı altında yaşadığını bilmeyi ama kocasının yanında uyuduğunu,
gözlerin görmeyi kaldırabilecek misin? O odadan gelecek fısıltılar, gülüşmeler…
Kapının arkasında olduğunu bilmek senin canını yakmayacak mı? O oda seni içine
çekmeyecek mi?”
Bölüm Gülfem’in sesi
eşliğinde Ömer’in, Gülru ile Cihan’ın odasını dalgın bakışlarla izlediğine
şahit olarak başladı. Peki, ben neden böyle başladım? Bölüm etiketinin konusu “büyük
zaaf”. Bizler bölümde neredeyse bütün karakterlerimizin zaafları yüzünden hataya
sebebiyet verdiklerini izledik. Buna hata da denmez. Belki bir an kendilerini kaybettiler
daha uygun düşer? Ömer de merakına yenildi. Unutamadığı, hâlâ üzerini
örtemediği, kabuk bağlamayan bir yarası var. Ne yaparsa yapsın aklından
çıkmıyor. Nefes alsa ciğeri yanıyor. Hâl böyle olunca, Ömer de bir an kendini
kaybetti.
Kokularınız birbirine karışsın da aklınız belki yerine gelir.
Kimin zaafı yok ki?
Sevdalanınca en mahrem zaaflarımızı ele vermiyor muyuz? Gönül kapımızı ardına
kadar açınca, kepenklerimizi de kaldırmıyor muyuz? Birden savunma gücümüzü
kaybediyoruz. Sonra da sevdamız en büyük zaafına dönüşüyor. Her şey bir anda
tepe taklak oluyor. Yarana bir yara daha ekleniyor. Canın yanıyor. Kabuk bağlamadan
yeni bir darbe daha geliyor. Ve yalnızca sevdalandık diye oluyor. Ömer’in
sevdası da Gülru. Her ne yaşanırsa yaşansın, “Bundan sonra başka bir Ömer
göreceksiniz!” de dese bugün Gülru, Ömer’e “Her şeyi bırak ve benimle gel.
Gidelim bu diyarlardan” dese Ömer hiç düşünmeden gelir, arkasına bile bakmaz.
Oğlum deli misin? Kızın kulağına kulağına üflenir mi?
Tut kolumdan, çek götür beni* asdfghjklşiasd..
Şunu da şöyle atıyım..
Zaaf demişken, biliyorsunuz
ki geçen hafta Halide Gülru’nun oyununa düştü. Aslında Gülru’nun niyeti
başkaydı. Eh, boşuna dememişler “Kime niyet, kime kısmet?” diye. Gülru, eline
Halide gibi bir koz geçirdi. Sonunu getirmeden bırakmaz. Halide’nin de zaafı
Gülfem! Otuz dört bölüm boyunca Halide’nin neden böyle davrandığına anlam
veremedik. Otuz dört bölümün ilk çeyreğinde, defalarca da yazdığım üzere,
Halide’nin Gülfem’in annesi olacağını tahmin etmiştim. Yanılmadım. Gel zaman,
git zaman. Bu günleri de gördük! Ama her
şey burada biter mi? Halide ve Güru rahat durur mu? Gülru bu gerçeği öğrendi
ama elindeki bilgiler, bitmek tükenmek bitmeyen, intikamı için yeterli değil.
Başka delillere ve verilere ihtiyacı var. Gülru gerçekleri kurcaladıkça Halide,
Bizans Oyunları'na devam ediyor. Onur’un, Cihan için verdiği ilacın denemesini
Gülru üzerinde uyguluyor. Biliyorsunuz ki Halide’nin ilaçları meşhurdur.
Düşmeyen bebek, immünolojik yapısı bozulmayan insan kalmadı. Bir ara Halide ile
seansa girmeyi düşünüyorum. Bende de sinir sistemini bozacak birkaç formül var.
Belki kesin çözüm bulunur!
8 ay 27 günlük bir bebek, 3475 gram ise boyu neden 27 cm? N'olur bu detayları göz ardı etmeyin!
Bond olamamışsın. Bizımladegilsin! :-)
Bu değil. Bu da değil. Ve bu da değil! (Dişi Ağaoğlu)
Gülru da az değil. Cihan’ın
doğum bilgilerine ulaşmak istiyorum ayağına Sipahi Hastanesi’nin tüm doğum
verilerini ele geçirip, Halide Köklü’nün ölü bebek doğurduğuna bile ulaştı (bu
bahane ile Cihan’ın koç burcu olduğunu öğreniyoruz). Azmin zaferi! İnsan yeter
ki istesin. Yapamayacağı ve aşamayacağı hiçbir engel kalmaz. Şimdi Gülru,
Halide’nin doğumda bebeğini kaybettiğini düşünüyor ama gerçekler öyle değil.
Enver Sipahi ve eşinin de aynı gün bir kız bebekleri oluyor. Hazır mısınız?
Bombayı patlatıyorum… Enver Sipahi ve eşinin dünyaya getirdikleri biricik
kızları ölür ve bir şekilde Halide’nin doğurduğu kız bebek, Sipahi ailesine
verilir. Nasıl ama? Sütanne niteliğinde de Halide’yi yanlarına alırlar. Esas
Gülru bu bilgilere ulaştığında ortalık şenlik yerine dönecek. Belki Gülfem,
Halide ile sevgilisinin gayrı meşru çocuğudur? Daha da ileri gidiyorum. Bu
cümleyi duymak istemeyen özetli-yorumu derhal okumayı bıraksın! Belki de Halide
tecavüze uğramıştır ve Gülfem tecavüz bebeğidir? Şu an her şeyi düşünmek
zorundayız. Halide’nin hikâyesini bilmiyoruz. Zaman içinde tüm gerçeğe
kavuşacağız ama şimdilik tahminlerle yetineceğiz. Gülfem hakkında daha
bilmediğimiz çok şey var!
Gel seni şöyle bir güzel keseyim
Canıms, ojenin markasını ve numarasını alabilir miyim?
Duygu’nun neden böyle para ve
zengin avcısı olduğunu, o adamdan neden kurtulamadığını bilmiyorduk. Geçen
haftaki bölümde Duygu ile Mert birlikte olmaya başladı. Hâl böyle olunca Duygu
da tüm kepenklerini kaldırdı. Silemediği geçmişiyle Mert’i tanıştırdı.
Babasının iflas ettiği, iflas ettikten sonra akıl sağlığını yitirdiğini
öğrendik. Bazı insanlar geçmişlerini silemezler. Hep orada kalmak isterler.
Genellikle büyük yıkımlar yaşayan ve yaşatan insanlarda bu hastalık
görülmektedir. Zamanında çevresindekilere kök söktürmüş, yemediği nane
kalmamış, paşalar gibi yaşamış kişilerdir. Yakınları, ailesi, eşi, dostu,
çocukları ne yaşamış ve ne yaşayacak? Umurunda olmaz. Takdir-i ilahi! Hayat sana
öyle bir güler ki o umurunda olmadığın, kalbini kırdığın, yaralarına tuz
bastığın insanlara muhtaç olursun. Hayat öyle bir kahkaha atar ki kendinden
geçersin. Geçmiş içini kanırtır durur. Kabul etmediğin gerçeklerle ömrünün
sonuna kadar karşı karşıya kalırsın. İster ironi değin, ister traji- komik… Ama
gerçek! Duygu’nun babasının ne yaptığını bilmiyoruz. Neyin sebep olduğunu da!
Demans ya da Alzheimer hastası (İkisini birbirinden ayıran tek özellik Demansın
tedavi edilebilme şansı vardır. Alzheimer, Demansın alt birimlerinden biridir.
Kısaca her Demans hastası Alzheimer değildir, ama her Alzheimer hastası
Demanstır). Sonra Duygu’nun annesinin, babasının iflasından üç ay sonra
sevgilisinin babasıyla evlendiğini öğreniyoruz (Tamam, bu cümle biraz karmaşık. Benim yapabileceğim bir şey yok. En basit böyle anlatabilirdim). Açıkçası Duygu karakterinin iç
hezeyanlarını öğrendiğimize sevindim. En azından altı boş bir karakter değil.
Yalnız annesinde ne mide varmış? Paranın gözü çıksın dediğim anlardan
biriydi. Anlayacağınız Duygu cephesi karışık. Dış mihraklara önem vermeden
Mert’le gül gibi geçinmelerini öneririm. Aksi takdirde daha çok bocalar.

Dallas'da bile böyle aile saadeti görülmedi. Gel de kaçırma!
Eden bulur!
Gülru'nun yapamadığını yaptı. Hem de Taner Hekimoğlu'yla. Kızdaki yeteneği sen düşün!
Son olarak bir toparlama
yapmam gerekirse Çiçek ile Taner evlendi. Nasıl yani? Ona ben de şaştım.
Ellerini, kolunu sallaya sallaya nikâh dairesine gittiler ve cüzdanla geri
döndüler. Nerede bunun kan tahlilleri, nüfus kayıtları? Böyle her elini, başını
sallayan daireye koşarsa işimiz iş. Sonra yaptıkları çocuklardan hayır bekle!
Aile planlaması denen şey nerede kaldı? Kenan Doğulu’nun şarkıda dediği gibi Şevket
ile Yonca tam da “Tencere-kapak gibilerdi bu hayatta”. Yonca’daki para hırsı
bir gün başına iş açacaktı. Gerçi başı ne zaman b*k çukurundan çıktı ki? Bir
son mu, yoksa yeni bir başlangıç mı? Bilemem ama kulağından kan geliyordu.
Bakalım Allah’ın bile unuttuğu o ormandan kurtulabilecek mi? Bence kurtulur.
Kedi gibi dokuz canlı. Ay… Durun, son bombama geldim. Bir bebeğimiz olacak!
Evet, yanlış duymadınız. Gülfem HAMİLE. Ne çabuk oldu dediğinizi duyar gibiyim.
Ömer Bey’imiz hızlı çıktı! Anlayacağınız haftaya olaylar olaylar… Entrikanın,
heyecanın eksilmediği bir bölümü daha geride bıraktık. Sabırla okuduğunuz için
teşekkür ederim. Emeği geçenlerin gönlüne sağlık!
Mortis