Başlığı Turgut için böyle seçtim sanıyorsanız yanıldınız. Başlık
Mahir için özellikle seçildi. Turgut ve Belgin'in oyununa gelen Mahir'i
izlerken uzun zaman bu bizim tanıdığımız Mahir mi diye düşündüm. Eğer bu
gördüğüm Mahir ise daha önce izlediğimin kim olduğunu bulamadım hala. Bu
haliyle daha önce tanışmamıştık. Memnun da olmadık pek.
"Kabadayıyım ama polis ahbaplarım var. İşkence yöntemlerini iyi biliriz evelallah." Mahir
Mahir'i kanla, öfkeyle besleyip, her cephede ayrı delirmesini sağlayan Turgut
ve Belgin sayesinde içinden başka biri çıkan Mahir'i izledik bu gece.
İnsanlığın var olduğu günden bu yana iyiliğin ve kötülüğün sürekli olarak
içimizde mücadele etmesine karşılık geliyor bu haller. Mahir gibi insanın bile
içinden bir anda gördüğümüz üzere canavar çıkabiliyormuş. Okuduğum bir yazıda
şuna benzer cümlelere rastlamıştım. "İnsan içinde iyiliğin ve kötülüğün
mücadelesi sonunda hangisi kazanır diye sorarlar. Biz hangisini daha iyi
beslersek o kazanır." Mahir bugün kötü tarafını ve öfkesini besledi.
Elbette ki planlayanların müthiş bir performans gösterdiğini söyleyemeden
geçemeyeceğim. Bugün kötülük kazandı ama bildiğim bir şey var ki iyiler ve
iyilik mutlaka kazanır. Mahir'in bunca acı olaya rağmen daha da güçlü bir
şekilde yoluna devam etmesi gerekiyor. Yüreğini kötülüklerle karartan Mahir bu
dengeyi nasıl kuracak gerçekten merak ediyorum. Bu hale gelmiş bir Mahir
normale döner mi sizce? Mahir'in Turgut konusunda haklı olması kabul ediyorum.
Ama dayak meselesini bile normal karşılamayan bizler için elektrik ile işkence
etmesine "normal" demek komik olur.
Gülünce diyorum gözlerinin diyorum içi diyorum gülüyor diyorum!
Bölüm sonu nezarethaneye düşen Mahir'in Turgut'un oyununa geldiğini en
nihayetinde idrak etmesi şaşırtıcıydı. Hâlbuki biz Mahir'in daha önce
"Turgut gibi düşünerek" birçok şeyi hadiseyi hallettiğini unutmadık.
Mahir'in Turgut'u vurma amacı ile değil de sadece konuşturup itiraf ettirme
düşüncesi bile fazla iyi niyetli geldi bana. Turgut'un değil dayakla, istemeden
parmağını bile oynatmayacağını en iyi Mahir'in bilmesi gerekirdi. Bu kadar
olayın üstüne Turgut'un yalnız olmadığını ve yardım aldığını bile düşünüp
nezarete kadar gelen birine yine "iyi niyetle ve sorgusuz sualsiz"
yaklaşması ise benim için hep soru işareti. Hadi Mahir göremiyor çok öfkeli,
Feride gibi şüpheci biri bile zerre kadar Belgin'in Mahir'i ne amaçla aradığını
sormuyor, sorgulamıyor! Feride'nin sonunda bir işinin olduğunu görmek çok
güzeldi. Oradan da mesajlarımızı aldık. Adalet konusunda zaten yüzümüz gülseydi
belki de çok daha güzel anlar izlerdik. Mahir'in babasını duyduktan sonra
nezarethaneden kaçacağı çok belli. Sonra olacakların ise hem bu aşkın hem de
dizinin temelini sarsacağı artık aşikâr. Mahir'in bu hali de
"eyvallah" kabul ediyorum; mahkeme sahnesine zemin hazırlanıyor. Peki,
ne olacak gülünce gözlerinin içi gülen Mahir'e. Artık hep böyle mi göreceğiz
Mahir'i. Suratı asık, sinirli ve bol öfkeli! Aslında bölümler bittikten sonra
düşündüğümde aklıma ilk sahneler pek gelmez. Bugün ilk sahneyi pür dikkat
izledim. Mahir ile Feride'nin karşı karşıya konuştuğu tek sahneyi yani. Verilen
sözlerin hayatımın temelini oluşturması bir yana, söz verenin tutması şarttır
benim için. Bölüm başında Mahir'in Feride'nin işi ile kalbi arasında fena halde
sıkıştığını anladık. Mahir kibarca "bundan önce sana verdiğim tüm sözleri
unut. Tek şunu bil sadece seni seveceğim, hayatımda senden başka kimse
olmayacak" dedi. Mahir'in en azından bu sözünü tutacağını biliyoruz.
"Mahir Feride Yenge'ye gitti, ne demek?" Belgin
Bölümün ana teması kesinlikle iyiler ve kötülerdi. İyileri zaten parmakla
gösterdiğimiz dizide kötüler için oluşan tablo ise ibret verici. Belgin ve
Turgut ortaklığını, isteklerini ve olacakları az çok hepimiz kestirebiliyoruz.
Belgin'in şansını denemesine bile anlam veremezken, Turgut'un bunca dayağı boşa
yediğine üzülüyorum. Çünkü hiçbir zaman şansı olmayacak her ikisinin de! Mehmet
Saim'in bir baba olarak hem kızını işinden etmek istemesi hem de bu ilişkiyi
ortaya çıkarmakla kalmayıp herkese ifşa etmek istemesi gecenin başka bir
kötülük abidesiydi.
Dizide pek alışık olmadığımız bir şey aslında "flashback"ler. Çok
mecbur olmadan görmüyoruz da. Keşke Belgin - Turgut ortaklığının temelini
gördüğümüz gibi Turgut'un bu hale nasıl geldiğini de görsek. Korkut olmak için
kimden yardım aldı? Hadi parasının var olduğunu kabul edelim bu gücün dayanağı
kim? Hala oturmadı bu kısım ve fazla eğreti bu benim gözümde.
İşler böylesi karışmışken ve adım adım dalya bölüme giderken
Ölüm iyiliği gelmiş olmasın bu çocuğa. Dağlara taşlara!
Songül'ün İlknur'u kalbini dinle deyip ikna etmesi en şaşırtan andı benim için
bu gece. Her zaman kalbini dinleyince mutlu bir finale varamıyor insan. Tecrübe
ile sabittir. Orhan'ın ilk defa bir işe yaradığını düşünüp mutlu olması ve
Zehra ile hayaller kurması tebessüm ettirdi. Bugüne kadar Orhan'dan tek iyilik görmeyen
bizler için endişeliyiz. Tam iyi bir şey yapayım derken canından olmasın da
çocuk! Bülent'in samimiyetsiz samimiyetine değinmeden olmaz bu gece. Bülent'in
ne olduğunu zaten biliyorduk hatta ben mutlaka bir atak gelecek diye bekledim
durdum. Hırsız olup "baba" dediği adamın dükkânından ayakkabı çaldı.
Şaşırmadım. Eminim ki başka planları da vardır. Ayten'in Turgut'un yaşadığını
öğrenip koşa koşa Feride'ye gelmesi bir umuda sebep oldu benim için. Ayten belki
de ilk defa başına geleni, derdini anlatacak Feride'ye. Umarım ki Turgut bu
defa yaptığının cezasını fazlasıyla çekecek!
Bugün dizi içinde ufak ufak mesajlar verildi. Mahir'in verdiği sözler,
Feride'nin baktığı dava sırasında ortaya çıkan adalet çelişkisi, haklıların
çabasının hep sekteye uğraması. Ve tabii ki aşk söylemleri. Turgut'un Mahir ile
Feride'nin aşkının gücünden korkması, Belgin'in yatak odası hayallerinin boşa
çıkması. Annemin hep kullandığı benim de çok sevdiğim bir söz var; inat da bir
murattır. O zaman herkes inadında ısrar etsin çünkü ben delirmiş bile olsa
Mahir'in Feride'ye olan özlemini, hasretini ve aşkını görmek istiyorum.
Biliyorum ki günün yarısı karanlıksa çok şükür ki yarısı aydınlık. En azından
karanlıktan sonra aydınlığın da geleceğini biliyoruz. Bu yüzden de aşk ile
izlemeye devam ediyoruz.
Not: Mantar Çorbası'na böylesi
ağır bir bölümde bile ettiği "tek kelime" ile beni güldürdüğü için
teşekkür ederim.