Gerçek Mahir bu değil!
Karadayı’yı izlerken reklam aralarında Racon dizisinin tanıtımı dönüyordu. Oradaki Mehmet Aslantuğ’un oynadığı karakter şöyle diyordu: “Adalet yalnızca kör değil aynı zamanda kalpsizdir. Kalbine yenik düşersen eğer adalet dağıtamazsın.” Dizinin jeneriğinden sonra verilen reklam arası gibi oldu ama tam da düşündüğüm şeyi anlattığı  için bunu yazmak istedim. Diziyi izlerken Mahir’in davranışlarına öyle kızdım ki hem Turgut’un sözlerinden feyz alarak hem de seksen beşinci bölüm yorumumda kullandığım “Sen iyi birisin” başlığına nazire olarak bu yazının başlığını “Sen de artık kötüsün” diye atacaktım. Amma velakin ben adaletli olabilmek için ne sevdiğim insanları kayırmayacak kadar körüm ne de kalbim Mahir’e kötü bir şey diyebilecek kadar sert. Tabi, bu Mahir’in davranışlarına hak verdiğim anlamına da gelmez. Yani demek istediğim bizim Mahir’imiz bu değil.

Mahir'in içinden çıkan canavardan geliyor: Bööö

Mahir’in Turgut’a yaptıklarına, bunları yaparken takındığı tavrına, ifadesine o kadar anlam veremedim ki senaristlerin bizzat kendi sözleriyle yani Feride’nin ağzından sormak isterim: “Biz o kadar şeyi omuz omuza yaşadık Mahir. Ben seni çok iyi tanıdığımı sanıyordum ama senin bambaşka yüzlerin varmış.” O bölümleri izlerken biraz içerlemiştik Feride’nin bu sözüne. Mahir öyle bir insan değil demiştik kendi kendimize. Ama şimdi Mahir’in bu yüzünü tanıdığını hangimiz iddia edebilir? Yine Feride’nin bir sözüyle devam edeceğim, tam hatırlayamamakla birlikte şöyle bir şey söylemişti: “Öfke öyle bir şeydir ki savaştığına benzersin.” Mahir şuan tam da karşında durduğu adamlar gibi davranmıyor mu? Durup dururken böyle olmadı elbette. Muhakkak ki hayat Mahir’i çok zorluyor. Düşmanları çok zeki, çok güçlü ve tam bir muammalar. Turgut eline geçirebildiği tek düşmanı olduğu için Mahir bütün öfkesini ona yöneltti. Turgut bunu planlamıştır ama biz Mahir’in böyle olabileceğini hiç hesap etmemiştik. Mahir hep biraz kabına sığmayandı, coşkuluydu ama bu kadar abartabileceğini hiç düşünmemiştik. Ne yalan söyleyeyim, Nazif babanın Songül’e attığı tokattan sonra –evet, unutmadım- şimdi bir de Mahir hayal kırıklığına uğrattı beni.

"Ohh! Duşu da aradan çıkarttık çok güzel oldu." Turgut

Turgut çok zeki ve ilginç bir adam. Mahir de zeki bir adam üstelik cevval de ama Mahir’in en büyük kusuru yalnızca kendine güveniyor olması. Turgut ise şimdiye kadar yaptığı bütün planlarda karşısındaki insanları da planlarına dâhil etti. Adeta satranç oynarcasına önce kendi hamlesini sonra karşıdan gelecek olası hamleleri hesap etti. Bunlar zekâsının eserleri, ilginç olan tarafı ise planının bir unsuru olarak kendi canını bile ortaya koyabilmesi. Yani söylemek istediğim işkence görmeyi ya da 51’inci bölümde olduğu gibi Mahir tarafından vurulmayı kendi planlıyor. Takım arkadaşı olarak seçtiği Belgin şimdilik doğru tercihmiş gibi görünse de bence ilerde başına büyük işler açacak. İlerde diyorum ama dizimizin bitmesine neredeyse yirmi bölüm kaldı. Ben biraz hüzünlenip geliyorum.

Belgin’le Turgut’un bir ay önce nasıl tanıştığını geriye dönüş ile gösterdiler. Eyvallah! Yalnız ben asıl Turgut’un durumuyla alakalı geriye dönüşler görmek isterdim. Başka bir adamın yerine geçmiş. Yerine geçtiği adamı tanıyan insanlar Turgut’u gerçekten o adam sanıyorlar. Ama nasıl? Gerçekten kendine çok benzeyen bir adam mı buldu? Hipnotize mi etti insanları? Bunları görmek, bilmek istiyorum.

"Güle güle şekerim" Belgin

"Ben bu kadını yargılayacaktım, bak o zaman odama böyle girebiliyor muydu?" Feride

Görmek istediğimiz anlar var ama çok görmek istediğim bir sahneyi de görmüş olduk bu bölüm nihayet. Feride Mahir’in peşinde koşmaktan fırsat bulup asıl mesleğini yapma fırsatı buldu. Onu cüppesiyle kürsüde görmek beni ziyadesiyle memnun etti. Feride’yi en son kendi odasında baktığı Belgin’in duruşmasında hâkimlik yaparken görmüştük. Sahi ne oldu o duruşma? Yargılama devam ederken beraat mı etti Belgin? Bu adalet denen şeyin kalpsiz olduğunun en güzel örneği bu zaten: hep kötülerden yana. Belgin’i seviyorum gerçi ben eğlenceli bir kadın o. İtiraf edin Feride’nin odasındaki Feride, Ayten, Belgin, Suna toplantısı bölümün tek eğlenceli anıydı.

Malum 14 Şubat haftasındayız. Ha bana göre böyle şeyler küresel sermayenin bir oyunu -by Zülfikar, Poyraz Karayel- ama önceki iki sezonu göz önüne aldığımızda, ikisinde de 14 Şubat haftasında Mahir ve Feride için bir güzellik yaptıklarına şahit olduk. Bu bölüm gördüğümüz Mahir’den böyle bir beklenti içine girmek fazla romantik bir yaklaşım olacak biliyorum ama umut dünyası işe ne yapalım. Yani gönül ister ki aşk olsun, meşk olsun ama nerde…

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER