Bu hafta 41.bölümü
izledik. 41 kere maşallah demeden yazıya başlamak olmaz. Paranın insana neler
yaptırabileceğini izlediğimiz yine ibretlik bir bölümdü.

Mücella’nın geçmişinden çıkıp gelen daha
doğrusu bizzat görev için çağırılmış Salih’le tanıştık bu hafta. Aşktan
alacaklı bu adam, paradan yana daha da alacaklı çıktı iyi mi?
Mücella’nın cesedi
taşıdığını çoğumuz tahmin etmiştik. Olsun. Seyirci tahmin etmeyi sever. Her
zaman ters köşe ile şaşıracak değiliz ya? Salih’in geçmişteki zaaflarından
yararlanan Mücella ne yazık ki hamlelerini iyi hesap edememiş. Tedirgin,
mutsuz, başı ellerinin arasında bir Mücella’yı ilk kez gördük. Hikayeye dahil
olduğu ilk günlerdeki halinden eser yok şimdi. Kardeş sevgisinden ötürü suça meyilli
bu hali ve dönüşümü bana daha sahici geldi. Zeynep Eronat’ın bu organize suçlar çetesindeki! yeri gayet
iyi. Karakter buradan alır yürür diyorum.

Ve huzurlarınızda Erdal
Cindoruk. Hoş gelmiş, sefalar getirmiş. Hikayeye hızlı ve etkili girişini
sevdiğimi söylemeliyim. Oyunculuğundan da çok etkilendim. Salih Sarıkaya’ya can
verirken oldukça başarılı. Salih’in başına buyrukluğu, korkusuzluğu, para için
göze aldıkları beni epey korkuttu. Bu korku karakterin iyi yazılmasından ve
oynanmasından kaynaklanıyor. Cesedin Gelincik’ten taşınması hikayede bir
kırılma noktasıdır. Akış ve gidişat bundan sonra başka yöne doğru olacak. Demirci
ailesi polis nezdinde şimdilik aklansa da yaşadıkları korkular katmerlendi. Bir
türlü sahip olamadıkları paranın hissedarları çoğaldı. Salih’in Mehmet Emir’den
para koparmanın dışında başka bir intikam hikayesi olduğunu düşünüyorum. Haksız
yere Mehmet Emir’in suçlanmasına gönlüm razı değil. Çünkü onların ailece hesap
vermesi gereken asıl suçları başka. Ateş’in ailesine yapılanların bedelini
ödemek gibi.

Atahan ailesi’nin Ateş’e vermeleri gereken bir hesap dururken,
vicdanlarını Esma ile rahatlatmaları ne kadar acı. Çocuğun (Ateş) gözleri önünde
anne babasını öldürmüş bir aile kalkmış Esma’ya sahip çıkıyor ve Ateş de buna
aracılık ediyor. Hikayenin bu kısmı benim için sıkıntılı. Bir türlü içime
sinmiyor. Ateş Atahanlar’ı Allaha havale etti ama bu canciğerlik durumundan pek
memnun değilim. Üstelik adalet savaşçısı bir avukat olarak kendiyle çelişiyor. Atahanlar,
emniyet mesafesi korunması gereken bir aile. Ateş’de böyle davranmalı.
Pedagog eşliğinde konağa
gelen Esma’nın ise bu evde kadrolu bir pedagoga ihtiyacı olacağını söylemeliyim.
Evin yeni üyesi değil de Atahanlar’ın yeni hissedarı! olan Esma için mutluluk
daimi olmayabilir. Hatta içimden bir ses Fulya’nın hamile kalmasıyla işin
seyrinin de değişeceğini söylüyor.

Efsun’un Esma ile ilgili
kaygıları ve kıskançlıkları, planlarına düşen gölge ve duygu açısından doğru. Burada
Efsun’a hak verip vermemeyi değil karakterine uygun davrandığını söylemeye
çalışıyorum. Hayatı boyunca üvey bir kardeşle yaşamış olan Efsun yine aynı
kaderle karşı karşıya. Efsun’u “Çok da takılma bu duruma, çünkü sen zaten bir Atahan
değilsin, dolayısıyla Esma da kardeşin değil” diye teselli etmek istiyor insan!

Tansiyonları fırlayan, asapları
bozulan! Nuran, dil altı hapını ağzında tutamayacak kadar çok bağırdı, kızdı. Başlangıçta
derdi Efsun’du ama sonra Salih gelip taptaze korkular bıraktı Nuran’ın
kucağına. Yeşim Ceren Bozoğlu’nun oyunculuğunun çok iyi olduğunu söylemekten
yorulmak yok. O oynadıkça biz de söyleyeceğiz.
Bu bölüm Nuran’ın laf
arasında söylediği bir sözü gizli mesaj olarak yorumlayıp, dizinin 3 sezon
süreceği anlamını çıkardım. Bence harika olur. Çünkü bu hikayenin derdi bitmez.
Ucu açık, akıp yatağını bulacak çok macera var. Hayırlısı diyelim.
O
Hayat Benim’ in adli ve vicdanı suçluları gün gelecek
şu üç çocuğa hesap verecek. Ateş, Bahar ve Berat’a. Annesi, babası ve hayatı
çalınmış bu çocukların ahı yerde kalmayacak.