Böyle mi olacaktı?
İçimden bir şeyler koptu gitti sanki, öyle bir boşluk... Öncesinde öfke vardı, hayal kırıklığı ve biraz da şaşkınlık vardı. Şimdiyse yalnızca boşluk... Benim her hafta heyecanla beklediğim, Pazartesi akşamlarımı kendisine göre planladığım, üzerine uzun uzun düşünüp cümleler kurduğum, sorularıma yanıt aradığım, sorularına yanıtlar düşündüğüm hikâye bu mu? Bu hikâyenin varacağı yer bu mu? Böyle mi olacaktı?
 
Baştan beri Siyah Beyaz Aşk'ın bende uyandırdığı duyguları yazdım bu sayfalara, hiç saklamadan. Aşkımı da, öfkemi de, hayal kırıklığımı da, itiraflarımı da gördünüz. Şimdi ise duygularımdan arındırmaya çalışıyorum cümlelerimi, çünkü elimi tutmaya başladı bu duygular. İki cümle yazıp yazıp kaçıyorum başka yerlere, 'yazma' diyor sanki bana bir şeyler. Ama yazacağım...
 
Kimileri çok sevindi, bir umut ışığı gördü bunda, benim de dâhil olduğum bir grupsa kesinlikle istemedi, amansız bir hastalığı bile yeğledi bu duruma, ama şimdi o gerçekle karşı karşıyayız: Aslı hamile! Korundular, korunmadılar sorularını bir kenara koyuyorum, zira hiçbir yöntem yüzde yüz korumuyor ne yazık ki. Ayrıca çevremizdeki insan kalabalığı bunu bize unutturuyor olabilir ama birçok olasılığın aynı anda gerçekleşmesini gerektirdiğinden her gebelik aynı zamanda bir mucizedir. Bu aksiyon ve duygu yoğunluğundan Aslı'nın günleri sayamadığını, periyodunun geciktiğini fark edememesini de anlarım. Ama kusura bakmayın, haftalardır bulantılar yaşayan bir doktorun kendisinden şüphelenmemesine dair sorularımı bir kenara atamıyorum, o kadar da değil.

Bu gebeliğin konu edilmesi sırasında gebelikle ilgili klişeleri art arda izlemeye başladık. Saymakla bitirebilir miyim bilemiyorum ama bir deneyeyim: Gebelikten zinhar şüphelenmemek, sırf gebeliğin ortaya çıkması için bir aksiyon yaşanması (bkz. ultra gereksiz trafik kazası, Ferhat'ın kaza yaptırmak istercesine rahatsız etmesi Aslı'nın içinde olduğu aracı), kazadan sonra Aslı'nın hayalini gördüğü kız çocuğu, o kazadan burnu bile kanamadan kurtulmuş olması, kurulmuş saat gibi bütün karakterlerin çocuklardan, anne baba olmaktan söz etmesi, dünyanın en aptalca inanışı olan evliliği kurtarmak için çocuk yapma mitinin ısrarla tekrarlanması, Aslı ve Ferhat'ın dizideki çocuklarla haşır neşir olmaları, Aile Bakanlığı Kamu Spotu için yazılmış ve yanlışlıkla senaryoya karışmış gibi görünen, Siyah Beyaz Aşk'ın akışına ve hayran olduğumuz tarzına uymayan diyaloglar... Var mı eksiğim?


Aslı kalk yerine yat!
 
Kürtaja niyetlenen kadını son anda durdurma çabası da, kadının son anda kürtajdan vazgeçmesi de, aldırmadığı halde aldırdım demesi de öylesine klişe ki… Hangisine üzüleceğimi, hangi aşamada öfkeleneceğimi bilemiyorum ve inanın, gelecek bölümde olacakları hiiiiiiç merak etmiyorum. Kürtaj olmadığını bilmek için müneccim olmaya gerek yok.
 
Satır aralarını sevdiğim dizim bas bas bağırır olmuş, hem de ne diye, "Evliliğiniz yolunda gitmiyorsa çocuk yapın" diye. Bu mudur? Handan Vildan'a bu cümleyi kurduğunda kızmış, ama Handan'ın böyle düşünmesini yadırgamamıştım. Ama ya Suna? Dizinin en aklıselim karakterine bu cümleyi söyletmeye yüreğiniz nasıl el verdi, aklınız bunu nasıl onayladı?

Kendisine yeni bir telefon alınan Aslı'nın o telefon yerine Gülsüm'ün telefonunu, üstelik de gereksiz yere kullanması ve Gülsüm'ün bile akıl edebildiği son aranan kişiyi silmeyi akıl edememesi, Ferhat'ın birkaç metre önünde taksiye binen Aslı'yı görmemesi ama Aslı'nın telefon görüşmesi yaptığını vahiy gelmiş gibi bilip son aranan numarayı araması, trafiğe takılması, polis çevirmesine denk gelmesi ve çok geç kalmaya ramak kalana kadar kliniğe ulaşamaması, kliniğin acil girişinin kapalı olması ve kapıları kırarcasına sarsan birine kimsenin çıkıp 'ne oluyor birader' dememesi...
 
Bakın daha Aslı ve Ferhat'ın duygularından söz edemedim bile. Zira söz edecek yerlerime sağlı sollu giriştiler, "Onların çocuk yapması lazım", "Size de bebek çok yakışır", "Senden çok kral baba olur," diye diye vurdular.
 
Yalnız iki şey çok hoşuma gitti bu konuyla ilgili. Birincisi, ikisinin de bu bilgiyi kimseyle paylaşmaması, bunu konu etmemeleri. İkincisi de Vildan'ın hem Aslı'yla hem de Ferhat'la konuşurken söyledikleri. Özge'nin bütün bunları bilmemesini dilemesi ve Aslı'dan çocuğunun babası adına özür dilemesi. Bu hafta hiç kızmadığım tek karakter de Vildan oldu dolayısıyla.
 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER