28 bölümdür gördüklerimiz tadımlıkmış, tanıtımmış,
başlangıçmış. Nevizadeler için mücadele şimdi başlıyor.
Ulan İstanbul’un bu haftaki bölümünü hacıyolu bekler gibi bekledim
desem abartmış olmam. Geçtiğimiz hafta kişiler bazında, Servet Abi’nin ağzından
yirmi sekiz bölümdür Nevizadecilik’in kısa tarihi izledik. Nevizadeler için
zaman geçmişe sünger çekip önlerine bakma zamanıdır. Zira bu saatten sonra her
şey çok daha çok çünkü artık sahada bir yabancı cisim var: Firuz. Normalde,
hakemin oyunu durması ve yabancıyı sahanın dışına çıkartması lazım. Ama bu
sefer hakem de cisim de aynı kişi.
İlk günden bu yana adını duyduğumuz ama şahsıyla henüz
müşerref olamadığımız Firuz ile yeni yılda tanıştık. Yılaaaaaaaan. N’oluyor ya
bana?! Ha pardon Emre Kınay’ı tekrar kötü adam olarak görünce aklım Yılan Hikâyesi dizisinde canlandırdığı
Erkan Ağa’ya gitti, pardon! Bakalım Firuz ile tanıştığımıza memnun olacak mıyız
dememe kalmadan bombaları patlattı.
Dakika 1, gol 1!
Son bölüm, polisler Nevizadeler’in dört bir yanını
sarmış ve “organize suç çetesi kurmak ve nitelikli dolandırıcılık yapmaktan”
tutuklusunuz demişti. Meğerse bizimkilerin düştüğü durum organize suç çetesinin
de nitelikli dolandırıcılığın da kralıymış. Demir parmaklıkların ardında,
sonlarını beklerken Karlos damardan Yargılamayın’ı
patlattı. Yine Karlos, yine acı, yine isyan. Güzel sesine, güzel bestene sağlık
ama, Firuz, sağ olsun, bizi bir şoktan diğerini soktuğu için şarkı çok…
Acıtmadı. Dinleyerek devam etmek isteyenler için:
Hemen ardından hayaller konuşmaya başladı. Karanlık, dört
duvarın içini aydınlatacak tek ışık hayaller değil mi a dostlar? O da suç değil ya
kendi çaplarında anlattılar teker teker. Yaren ve Karlos ünlü olmuşlar. Sezen’den
parça almalar falan. Havanız batsın! Derya ve Ferdi daha mütevazı bir hayat
tercih etmişler. Ferder Balıkçısı. İş yapar. Kandemir kızı Elif’e kavuşmuş,
Bahadır ise evinde çizgi filminin başında, mavi saçlı kıvırcık gözlü Özge’siyle.
Gözler kapanınca gerçek
olan durumlar.
En baştan bu yana hep bir Ceyhun korkusu vardı. Kaldı ki
birçok tezgâhta “Amann Ceyhun geldi, aman Ceyhun bastı!” diye diye hop oturup
hop kalktık. Bu sefer de ipin ucunda Ceyhun var zannettiler. Aslında bu işin altında Ceyhun olmadığını belliydi ya, neyse. Kapı açıldığında karşılarında Firuz’u
gören Nevizadeler resmen cin çarpmışa döndü. E kim dönmez ki? Sen bir dolu tezgâh
yap, üstelik hem komşu hem de damat bir polis ile dip dibeyken. Sonra git Firuz’a
yakalan. “Beterin beteri var.” sözü tam olarak bu oluyor galiba.
Yasemin’in
Penceresi değil Kandemir’in penceresi.
Artık Emre Kınay da resmen kadroda. Hep iyilikten
güzellikten yana oldum ama Emre Kınay’ın oyunculuk potansiyeli beni Firuz
tarafına çeker mi diye de korkuyorum, ne yalan söyleyeyim. Ama ona gelene kadar
üzüldüğüm başka şeyler var. Anlatacağım. Ama Firuz’dan devam. Adam gelir gelmez
Einstein’ın sözünü yapıştırdı. “Dünyayı yönetenlere göre
insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak
üzere 8’den fazla kategoriye ayrılırlar. Hâlbuki olay bu kadar karışık
değildir. İnsanlar sadece 2’ye ayrılırlar: İyiler ve kötüler.” Evet, iyiler
Nevizadeler, kötüler Firuz. Daha bismillah demeden tehdit ve şantajla
Nevizadeler’i kendisi için çalışmaya mecbur bıraktı. Aksi takdirde elinde
Nevizadeler’in tezgâh sırasındaki görüntülerini Ceyhun’a vermekle tehdit etti. İki
ucu pis değnek. Bir yanda prensipler, adalet, vicdan diğer yanda Ceyhun. Bunun adı
resmen ahlaksız teklifti. Mecburen kabul ettiler. Tabii ki akıllarındaki tek
aksiyon planı olan kaçmak ile birlikte. Tüm bunlar olurken ne Derya’nın ne de
Tuncer’in olup bitenden haberleri yoktu. Nevizadeler apar topar dükkâna
döndüler ve kaçma planı yapmaya başladılar. Derya ta Bodrum’dan “Kötü bir şey olduğunu
hissettim, geldim” deyince ekip tamamlandı.
Farfara Dilo Orkestrası: Eğlence bizim işimiz!
Yalnız bu sefer planın fikir
babası Tuncer’im. Hahayt! Tezgâh, Nevizadeler’in altından kalkabileceği basit
bir iş, “festival filmi” kafasında. Şöyle ki: Bir etkinlik için pasaportu,
vizesi, izni tam olan Farfara Dilo isimli orkestranın yerine geçilecek. Biraz
Balkan biraz Roman havası sonra ver elini Kapıkule. Aslında her şeyin yolunda
gittiği güzel bir tezgâhtı. Tereyağından kıl çeker gibi işi halledip, basıp
gideceklerdi. Her şey tamam da bu enstrümanlar nasıl çalınacak, bilen var mı?
İlham is loading…
Hazırlandılar, gerçek orkestrayı
cırcır yaptılar, giyindiler, onların yerine geçtiler üstüne üstlük playback
bile yaptılar. Taa ki…
Zor,
gizli kapaklı iş yapmak çok zor…
Dertler bir değil ki arkadaş! Bir
yandan kaçış planı bir yandan Firuz’un işleri. Anladığınız üzere Firuz, senedi
alır almaz kapıya dayanan alacaklı gibi, Nevizadeler’i tezgaha gönderdi. Firuz’un
pis işler alet oldukları için üzülsem mi, başlarına yeni belalar açmadıkları
için sevinsem mi bilemedim. Allah’tan iş basitti. İhaleci İsmet Gördüm’ün evine
gidilecek, ihale ile ilgili dosyalar kasadan alınacak, sonra sen sağ ben
selamet. Meğerse bizim İsmet çapkının tekiymiş. Evde yokken içeri girip kâğıtları
alacaklar derken birden durum adamın sevgisini, karısından kurtarmaya döndü. İsmet’ciğim,
sen neden böyle panik oluyorsun? Bak hırsız dediğin adam hem canını hem de
malını kurtardı. Yoksa sen, evlilik yıldönümünde, karına, kendi evinde,
sevgilinle yakalansaydın; o karın senin çamaşırına kadar alırdı.
Tatlı goygoy yılanı deliğinden çıkarır.
Hemen bir particilikte İsmet de,
sevgilisi de, Nevizadeler de yırttı. Firuz istediği belgelere Nevizadeler
sayesinde kavuştu.
Umarım belgeler hiçbir işine yaramaz, Firuz.
Ha bu arada, Firuz inceden
Kandemir’in kızı ile ilgili yarasını kaşımaya başladı. Hayırlısı.
Survivor
Hayati
“Nerede eski Kandemir’ler?” değil mi Hayati?
Hayati ile ilgili
söyleyebileceğim tek şey bu hafta gerçek bir “survivor” olduğu. Aksi halde çarşamba
pazarı ile Mamak Çöplüğü karışımı o evde hayatta kalmanın başka bir açıklaması
olamaz. Zor durumda olan bir insanın duymayı en son istediği söz kalıbı olan “ben
demiştim” ile başlamak istemiyorum ama ben demiştim. O altınları bir bozdur
(bozdurabilirsen), nakit paranın sıcaklığını cebinde hisset sonra bak keyfine,
demiştim. Ama sen ne yaptın? Gittin, kahveyi ipotek ettirip bir dolu para
harcadın. Yetmezmiş gibi karının üstüne gül kokladın. Müstahak canım sana,
hatta bunlar daha iyi günlerin bile olabilir. Bence sen, şu “Survivor”ı bir
düşün derim. Kazanırsan ödülü var, ünlü olursan reklamlarda da oynarsın.
Gazan
mübarek olsun Ceyhun’um!
Doğru hatırlıyorsam, Mesut Yar’ın
sunduğu Burada Laf Çok programında,
Salih Bademci yani bizim Ceyhun, Ceyhun rolünü kabul etmesindeki en büyük
etkenin Ceyhun ile annesi arasında özel ilişki olduğundan bahsetmişti. Daha
öncede “Ne tatlı anne-oğul!” diyordum ama 29.bölüm itibariyle tam olarak ne
demek istediğini iliklerime kadar hissettim.
Hatırlayacak olursak Şehriban,
yılbaşı partisinde avukatın peşinde gitmişti bizde acaba avukat dökülür mü
demiştik. İşte avukatlık, işte meslek etiği. Meğerse avukat bey, Derya’nın
babasının avukatı olduğunu söylemiş ancak müvekkilinin sırlarını Şehriban’a
söylememiş. Tamam, o avukat Derya’nın Ceyhun’u aldattığı adam değil, yani öyle
kabul edelim. Peki, kim? Şehriban, Derya’nın öptüğü adamı Umay’ın fallarında bile aradı. Ama,
yok, bu durumu Ceyhun ile paylaşmalı. Acilen! Şehriban, karakol’un kapısına
kadar gitti. Hiç bir şey söylemeden geri gönderken Ceyhun, Şehriban’ın telefonda
konuştuklarını duydu ve bir anda Şehriban’ın ağzından “Derya seni aldatıyor.” sözcükleri
döküldü. Uvv, çok sert oldu bu! Artık Ceyhun’un elinde susmak bilmeyen bir kalp,
gözü yaşlı bir Şehriban, boyu arş-ı alayı geçmiş ve Ceyhun’un beynini kemiren
bir şüphe ve Esra var. Gazan mübarek olsun Ceyhun’um! Allah kolaylık versin.
Ne diyor Nazım Hikmet: “Bu
meret öyle bir merettir ki (…) bir tek salakla içilmez.” Sende sıkıntı yok, aynen devam
Ceyhun.
Yalnız Esra bu sefer sert
geliyor. Aşk dediğimiz olay ya paldır küldür bir çarpışma ile ya da çakır
keyifken kahve için davet edilen evde başlar. İç sesim bu sefer Derya ve
Nevizadeler rahat etsin diye değil Ceyhun ve Şehriban mutlu olsun diye Esra’ya
destek çıkıyor.
Siz hiç “Carpe Diem” diye bir şey duydunuz mu?
İnsanoğlu olarak benciliz. Biz
acı çektikçe başkaları da çeksin istiyoruz, acılarımız başkasının canını da
yaksın, değil mi? Ama Ceyhun bu akşam beynimi alt üst etti. Hiçbir oğul sırf annesi üzülmesin diye “O
gece Derya ile öpüşen bendim.” deyip annesinin sırtından o yükü almaz, ona
sarılıp ağlamazdı. Sadece bu yüzden Ceyhun artık çok özeldir, çok güzeldir.
Sadece bu kadar iyi bir adamı üzmek 10 yıldan başlamalı.
Ceyhun, tüm bu durumları rakı
masasında Esra ile paylaştı. Aslında Esra, en başından bu yana haklıydı.
Nevizadeler’de bir gariplik vardı. Ama Ceyhun über iyi niyetli bir insan olduğu
için konduramamıştı. Zaten ne zaman kondurmaya kalksa Nevizadeler de zeytinyağı
misali üste çıkmıştı. Bu sefer Ceyhun sessiz ve derinden Nevizadeler’in peşine
düştü. Nevizadeler’in kaçmak için hazırladıkları orkestra tezgâhını alkışlarla
izledi. Bu alkışlar tabii ki müziğe değil, Nevizadeler’in Ceyhun’u kandırmakta
göstermiş olduğu Oscarlık performansa.
Karlos, daha en başta “Yine mi
aut olduk, Kandemir abi?” diye sormuştu. O durum aslında aut değil daha çok
korner gibiydi. Ama bu pozisyon bildiğimiz ofsayt. Net. Tekrar oynatmaya ya da
tartışmaya gerek yok. Sonuçta siz kale çizgisine yani kaçmaya, Firuz’dan ve
Ceyhun’dan daha yakındığınız taa ki aslında Kandemir’in kızı olan Elif’in Firuz’a
baba dediğini öğrenene kadar.
Neee? Ahmet Yılmaz, Firuz muymuş? Firuz, Ahmet Yılmaz mıymış?
Batarken güneş ardında tepelerin, veda zamanı geldi Nevizadeler’in deyip kaçarken Nevizadeler’in gördükleri başta
Kandemir olmak üzere hepsini şok etti. Aslında herkes Kandemir’in kızına
babalık yapan adamın Firuz olduğunu tahmin ediyordu. Ancak bu kadar erken ve bu
kadar belden aşağı vurmak çok ağır oldu. Artık işin rengi değişiyor. Mesele iyilerin
ya da kötülerin tarafında olmaktan çıkıp, Kandemir’in kızına uzanıyor. Artık Nevizadeler’in
işleri daha zor. Firuz, vukuatlarıyla bir geldi, pir geldi. Savaş, asıl şimdi başlıyor.
Not 1: Bu soğuk havalarda içimizi, bazen
hüzünle bazen gülücükle, ısıtan tüm ekibin ellerine kollarına sağlık.
Not 2: 16 Ocak Erkan Kolçak
Köstendil’in doğum günü. Şimdiden kendisine sağlıklı, güzel yaşlar diliyoruz.