Ingrid, Helga, Gerda kardeşler birazdan hayatlarının
en büyük duygu değişimlerini yaşayacaklarından habersiz uçurtma peşinde
koşturuyordu. Uçurtmanın ucundaki kurdeleyi kimin alacağına dair taht kavgasına
girmişlerken, uçurtmanın sahibi kötü adam kardeşlerini kaçırmaya kalkışınca
Ingrid’in içindeki güç ortaya çıktı. Ingrid o saniye büyüyüverdi aslında.
Kardeşler birbirlerini bırakmayacaklarının sembolü olarak uçurtmanın
kurdelesini üçe bölüp, kollarına taktılar. Storybrooke’da Emma ve Elsa artık
Ingrid’i nasıl yakalayacaklarını çözmüş, alıştırma yapıyorlardı. Tabii
kendileri çözmemiş bunu, geçen bölümden alışık olan Belle bulmuş yöntemi. Emma’nın
da Elfçe bilmek bir yana, Yüzüklerin
Efendisi’ni bile izlemediğini öğrenmiş olduk. Onu ilk sezonda sihre
inandırmak için niye bu kadar uğraştık anladım. Harry Potter da okumamıştır bu.
Ben de olsam çocuğuma Mickey Mouse kıyafeti giydirirdim
Storybrooke anne-bebek sınıfı süper
fikirmiş, bayıldım. Mary Margaret’ın yanında Aurora ve Cinderella’yı gördük.
Emma küçücük bir kıskançlığın etkisiyle kardeşinin biberonu üzerinde ufak bir
sihir gösterisi yapınca, Mary Margaret’tan belki istemsiz ama buz gibi bir tepki
geldi ve Neal’ı Emma’nın kucağına vermedi. Elsa’nın, ‘’ailen sana farklı gözle
baktığında zor oluyor değil mi’’ sorusuna özgüvenle ‘’beni farklı görmüyorlar
ki’’ diyen Emma’nın kendini sorgulamaya başladığı ilk an buydu. Bölüm sonunda
ne olduğunu da hepimiz gördük. Snow Queen’i yakaladılar, Emma onu sorguya aldı.
Snow Queen’in bile bile kendini yakalatışının bir sebebi vardı elbet, bu da
Emma’yı manipüle etmekti. Snow Queen’in her şeyi ayarladığını çok geç kavradı ekibimiz.
Hayır bir soran da olmadı bölümlerdir bu kadının peşindeyiz, üzerine mum
üfleyince yakaladık mı hakikaten diye. Bu yüzden Regina ve Rumple’a ihtiyacımız
var Storybrooke’da.
Thor'un çekici mi o?
Geçmişte, Ingrid ve kardeşleri kaçınılmaz son olarak
Rumplestiltskin’e gitti. Bir çift eldiven ve Elsa’nın içinden çıkıp geldiği
sihirli küp karşılığında kardeşlerin kurdelelerini istedi Rumple. Gözünü
kırpmadan kabul etti bu teklifi Ingrid. Kıyamet de gecikmedi. Baloda bize
sadece Dük olarak tanıtılan, ama oradaki dansıyla Weselton Dükü olduğunu
anlamakta gecikmediğimiz beyefendi, Ingrid ve Helga’ya Brezilya dizisi
entrikası yapmaya kalktı. Başarısız olsa da dedim ya fren patladı bir kere. Dük
yerine kardeşi Helga’yı buza çeviren Ingrid üzgündü, korkmuştu, pişmandı. Ama
en küçük kardeş Gerda, Ingrid’in gözünün içine baka baka ‘’sen bir canavarsın’’
diyerek onu kalbinden vurdu. Sonra da sihirli küpün içine hapsetti. Geçen bölüm
öğrendiğimiz, Helga ve Ingrid’in kraliyetin bütün kayıtlarından yok edilmesi ve
Arendelle halkının hafızasının silinmesini Grand Pabbie’den Gerda istemiş. Gerda
görmezden geldiği her büyünün bir bedeli vardır uyarısını, Elsa da aynı
güçlerle doğduktan sonra anlamıştır diye düşünüyorum.
Ingrid’in oyunlarına inanıp inanmamak arasında kalan
Emma’nın içinde deli gücü yatıyormuş meğer. Duvarı patlatıp, içindeki –kontrol edemediği-
gücü ortaya çıkarıp Ingrid’e tam da istediği şeyi verdi. Neredeyse babasını
öldürmesine yol açan bir kazadan sonra kaçıp saklandı. Bölüm yorumunu Regina ve
Robin’den bahsetmeden bitirmek olmaz. Robin kalbine daha fazla direnemedi ve
ikilinin ızdırapları ateşli bir öpüşmeyle son buldu. Ingrid ve Gold ise sonunda
bir anlaşmaya vardılar. Ingrid kurdeleleri karşılığında Gold’a hançerden
kurtulmak için ihtiyacı olan son şeyi söyledi. Biz duyamadık ama öğrenmek için
fazla beklemeyeceğiz sanırım. Haftaya iki saatlik özel bölüm var, bayram
edeceğiz.