Özlerken öfke biriktirmek...
İleride torunlarına şok içinde bir geceydi diye anlatırsın Mustafa.
Parklarda babasıyla koşup oynayan çocukları görerek büyümek zor, düştüğünde elinden tutup kaldıran bir baba bulamamak da. Yaralarını nazikçe silen bir anneye sahip olmaya rağmen zor. Hele yoksunluğunu çektiğin babanın, ‘yeni’ ailesiyle şen şakrak bir hayat sürdüğünü görmek daha zor.

Hakan’ın içine sığmayıp taşan öfkesinin ardına gizlenen hüznü, canımı acıttı. İki haftadır Mustafa’yı gördüğü an titreyen bedeni, perdelenen gözleriyle çocukluğuna ışınladı beni. Bazen geçmişe gitmek için flashback izlemek gerekmez; bugün, geçmişi kucaklar getirir yanı başına…

Yoksunluk bir yana bir de yoksulluk çekmiş Hakan. Annesinin çilesine tanık olmuş. Hiçbir kuvvet Hakan’ın öfkesini kalbinden söküp atamaz bir anda. Ama yumuşatır. Kuzgun ailesinin sofrasına otura otura kalbi yumuşayacak Hakan’ın da. Yani ben öyle hissediyorum. Fakat o güne kadar hem çok canı yanacak, hem de çok can yakacak belli.

Hakan’ın gerçeği öğrenmesini elbette ki beklemiyorum fakat Mustafa Bey, durumu idrak edebilecek mi meraktayım. Mustafa ve Hakan’ın kısacık sahnesinden çok etkilendim. Yazanların, oynayanların, çekenlerin eline sağlık! İşte benim görmek istediğim sahneler bunlar. Duygusu, gerilimi, heyecanıyla şahane bir sahneydi.

Ne yapacağını bilememek...

Efecan Şenolsun’la ilk tanıştığımızda onun bir tık yüksek perdeden oynadığını düşünmüştüm. Hala da aynı düşüncelere sahibim. Çevresindeki diğer insanlara karşı ne kadar abartılı hareket ediyorsa Mustafa’nın yanında o kadar sadeleşiyor Şenolsun. Belki de bu, rejinin Hakan karakterine dokunuşu. Açıkçası hep bu lezzette sahneler izleyeceksem biraz abartılı bulduğum sahneleri nazar boncuğundan sayabilirim. Yeter ki, Hakan’ın kalbine daha sık dokunalım.

Babasızlığın eksikliğini hayatının her anında yaşayan Hakan’ın günümüzdeki karşılığı da Zeyno. Evet, Zeynep başka bir kadını anne, başka bir adamı baba biliyor ama gerçekler gün yüzüne çıktığında Seher ve Burak’sız geçen günlerinin eksikliğini de büyütecek bedeninde.

Tatlısınız!

Seher, gerçekleri ne zaman söyleyecek bilinmez fakat bildiğim bir şey var. Burak, Seher’in hamile olduğunu bilseydi gitmezdi. Yıllar sonra, sevdiği kadına sevdiği yiyecekleri yedirmeyi akıl eden bir adam Burak. Kimse beni, filminin peşine düşüp de bebeğini terk edecek biri olduğuna inandıramaz. Belki Seher’i bırakırdı ama Burak, bir bebeği babasız bırakacak bir karakter değil.

Burak’ın Seher’in peşinde dolanmasını, daha doğrusu takıntıyla özlem arasındaki ince çizgide dümdüz yürümesini seviyorum. Burak, Seher istemese üzerine gitmez, bırakır. Ama Burak'ın ısrarlarıyla Seher'in dudağının kenarında beliren gülümseme 'Gel!' demek belki de. Burak’la Seher’in bugünü, geçmişine ayak uydururken tutku da kapıda bekliyor. Az kaldı, Seher ve Burak yakında SehBur olacaktır.

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER