İnsan hayatı boyunca
korkuları ile yaşar durur. Bu korkuların çoğu sevdiklerimize dair olur, çünkü
en hassas noktalarımız hep en sevdiklerimize ait. En büyük korkumuzun gün gelip
gerçeğe dönmesini görmek diye acı bir gerçek var. Mahir'in dünyada ki tek zaafına,
yani sevdiğine dönünce namlular, gene deliye dönmüş bir Mahir gördük. Yaktı,
yıktı, dövdü bir de üstüne yeni bir mıntıka sahibi oldu. Hadi hayırlı olsun.
Namı biraz daha büyüdü. Gecenin en kazançlı kişisi kesinlikle Mahir Kara.
Seyit'i de gördüğüne göre artık katili "yalnız" aramaya başlar
sanırım!
Bu
bölüm köprüden önceki son çıkış mıydı acaba? Bu saatten sonra olaylar ardı sıra
gelecektir. Bu tadını daha bir sevdim dizinin. Daha da heyecanlı zamanlar yolda
artık, görüyoruz film koptu her cephede.
Hep mi Mahir'e zarar vermek için sevdiklerine zarar verilir.
Mahir'in
Feride için dualar eden o hali, Feride'nin korku çığlıklarını izlemek bir an
kalbimin daralmasına sebep oldu. En sevdiklerimizle sınanmak en büyük azap bu
dünyada. Mahir'in delirmesi için ise yeterli sebep vardı. Kendisi için
hazırlanmış ateşe Feride'nin düştüğünü bilmek bile perişan etti Mahir'i. Her
olay biraz daha yaklaştırıyor, her yaşanan biraz daha kenetliyor sevdalıları.
İşte en güzel tarafı aşkın bu yönünü izlemek; Feride'nin yarasını düşünen Mahir
ve Mahir'e bir şey olur mu diye aklı çıkan Feride. Herkesin davranış biçimleri
kişiliğini gösteriyor. Misal duvarda Feride'nin resmini görüp hasetinden
söylenen Belgin'e haset yakışıyor! Belgin bir adım geldikçe kaçan Mahir ve
Belgin gelince mutfağa saklanan Feride'ye aşklarına sahip çıkmak çok yakışıyor. Seviyoruz her türlü.
Bu adamlar daha kadınların bavullarını taşımayı akıl edememişler. Sen kadınları bunlara emanet ediyorsun.
Aslına
bakarsak Feride'nin çok korkması ve birkaç sıyrık harici bu saldırı Karadayı
için ikinci bir doğuş demek. Mahir bugün resmen biraz daha büyüdü ve daha da
güçlendi insanların gözünde. Sarı Cemal'e verilen sürenin dolması ile ortalığı
yangın yerine çeviren Mahir, orada çalışan onca kadını da böylelikle
"azat" etmiş oldu. Daha çok hürmet edeni olacak, daha çok sevecekler.
Durum böyle olunca daha çok düşmanı ve daha da çok savaşı olacak. Tabii henüz
gerçek düşmanının yaklaşan soluğunu yakınında hissedemiyor. Mehmet Saim'den
gelecek hamleyi hepimiz merak ediyoruz. Ondan pek hayırlı bir hadise çıkmadı
bugüne kadar, arabaya konan bomba hala ortada dururken, acaba hangi dâhiyane
planlar var sırada hep beraber göreceğiz. Bomba demişken; yeni bir bomba
fikrini duymak bile rahatsız etti! Bir bomba ve yeniden "bizden" bir
kayıp kaldıracak gücümüz yok galiba hiçbirimizin.
Mahir'in
elinde silahı görünce, bu hali için "bu yol nereye gider acaba?” diye de
sormadan edemedim. Geçen hafta Feride'nin Mahir'i nasıl delice sevdiğini, hatta
"her şey" dâhil sevdiğini görmüştük. Bu hafta Mahir'in; "Bana ne
olursa olsun, ne yaparsam yapayım yine de sever misin beni?" sorusu ve bu
soruya verilen yanıt ise bu aşkın ne kadar özel olduğunu bir daha gösterdi
benim için. Yalnızca Feride orada bir ayrıntıyı göremedi. Elinde
"silahı" görse muhtemelen sevgisinin sınırında bir değişiklik olmazdı
ama ikna etmeye çalışırdı. Birini sevmeye engel olabilir mi silah? Hele ki
Feride gibi koşulsuz, şartsız ama adalet cephesinde bir neferseniz. Sevgiye
engel konamaz da adalet konusu biraz sıkıntı verebilir gibi geliyor bundan
sonra. Feride'nin işine dönmesi de bölümün güzel hadiselerinden biriydi, çok
bekledik bunu. Feride'nin de elinin güçlü olmasını istiyoruz artık.
Sen söylen, ben dinliyorum kuğzum!
Burası
aşırı söylenme içerir; tam istediğimiz gibi bir Mahir izlemeye başlıyoruz, bir
bakıyoruz ki maşallah Belgin'in eli beş kat daha güçlü. Her konuda başköşede
oturuyor! Tam Feride işine, gücüne bakacak diye seviniyoruz, Mehmet Saim'in
gerçekten artık sinir bozan hallerine maruz kalıyoruz. Merak ettiğim şu;
duvarda gördüğü resimden bu kadar rahatsız olan biri, Mahir'in kalbinde ki
Feride'yi bilse ne yapar? (Galiba direkt kılıçları kuşanıp saldırıya geçer!)
Nasılsa ipler koptu, bu saatten sonra Belgin'in de duyması yakındır bu aşkı.
Duysun istiyorum ben aslında belki az ötede oynar "kabadayıcılık" ve
"bilgi sağlama" oyununu. Belgin Mahir'e yakın olmak için her durumu
kullanacak, artık açık açık aşkını da itiraf ettiğine göre her fırsatta Belgin
izleyeceğiz demektir. Belgin'in aşkını ilan etmesinin bize ne gibi bir faydası
olacağını ise düşünüp duruyorum hala. Ama ne olursa olsun ben Mahir'i tek
başına görmek istiyorum. Yok, illa ki biri olacaksa yanında sadece Feride olsun
istiyorum.
En büyük dersi ben söyleyeyim; aha bu kadından uzak durun! Yılan'ın başını da bu yemişti.
Geçen
haftadan ayak sesleri duyulan Sarı Cemal'in gidişine hiç üzülmedik galiba.
Öfkeyle kalkıp, zararla oturan Cemal âlemin en ilginç kabadayısı olduğunu da
kanıtlamış oldu giderken. Kabadayıların birbirine düşmesini izlemek ise çok
keyifliydi. Cemal giderken herkese dersler verip gitti aslında. Locanın renkli
üyeleri hep beraber "bizimle değilsin Cemal" deyip ipini çekince,
kendimizi ne kadar da sahte bir dünyanın içinde bulduk. Dostlukların olmadığı
ve sadece çıkarların olduğu. İşsiz kalan Nilay'a sahip çıkan Orhan'ın tavrı tam
kendine hastı. Ama Orhan için en büyük şok Seyis'in Bülent hakkında
söylediklerini duymak oldu. Oradan bir ihanet mi göz kırptı bize ne! Orhan bu
yapar mı, yapar! Nazif Baba'da sanki bir nebze yumuşama gördük bu bölüm Mahir'e
karşı. Önce eve getirdiği açma, şimdi de cam kırığı dolu Mahir ile Feride'nin
evinin eski haline gelmesine vesile olmak. Mahir'in yaptıklarının kendi
gençliğine benzediğini duymak bile bir an yüzünde tebessüm ettirdi.
Mahir
Cemal'i vuranı gördü. Seyit'in de bu işin içinde olduğunu biliyor artık. Yani
adres var elimizde artık bakalım buradan sonra neler olacak. Güçlü olanın,
biraz daha güçsüzü ezdiği bu âlemde Mahir'in bundan sonra neler yapacağını daha
da çok merak ediyorum ve güçlülerin değil, haklıların elinin güçlenmesini
bekliyorum. En soğuk kış günlerinin tek tesellisi baharı tam da kucağında
saklıyor olması. Bahar elbet gelecek ama önce kışı yaşayalım.
Büyük
bir hayranlıkla her hafta izlediğim "güzel gülüşlü adama" bir
teşekkür ederek yazıyı bitirmek istiyorum. Yolladığı yılbaşı temennisini aldım,
kabul ettim. Baş göz üstüne yolladığın. Kenan İmirzalıoğlu'nu izlemek nasıl bir
keyif ve mutluluk bilmesi zor izlemeyenin. Buraları okur mu bilmiyorum, keşke
okusa! Kendisine ait sosyal medya hesapları olmayınca nereye ne yazacağını bilemiyor
insan. Bilmesini istediğim tek bir şey var; iyi ki varsın güzel gülen adam.
Gözlerin hep böyle gülsün ki biz seni sevenler de seninle birlikte gülelim.