İstanbullu Gelin’in 18.bölümüyle
ilgili söylemek istediklerime sondan başlayacağım zira izlediğimiz bunca
bölümdür aklımda en ufak bir soru işareti bile uyandırmayan Süreyya’nın en ters
köşe hareketine şahit olduk bölüm sonunda. Faruk Boran’ın ‘canını yakmak’ için
buluşma yerine avukatını gönderip ondan iki buçuk milyon lira tazminat isteyen
(beş yüz bini maddi) Süreyya’yı daha önce hiç tanımadık. Bizim bildiğimiz
Süreyya, ne olursa olsun parayla böyle bir ilişkisi olmayan bir kadın. Elbette
her insan gibi geçinmesinin derdinde ama Faruk’la evlenirken onun Boran’lığını
sevmek, bundan faydalanmak şöyle dursun, bundan kurtulmayı bin kere tercih
edebilecek bir kadın. Kendisiyle ilgili hislerimi de birazdan yazacağım Avukat
Can Bey’in dolduruşuna gelip mi böyle bir istekte bulundu bunu bilemiyorum ama
hiçbir şey olmasa, Esma Boran’a ‘Ben demiştim’ dedirtmemek için bile yapmazdı
bunu. Demek artık yeni bir Süreyya izlemeye başlayacağız, hayırlara vesile.

Adem'in değil, Dilara'nın masası olmasın?
Süreyya’ya bunu yaptıran en
önemli sebeplerden birisi bir gece önce Faruk tarafından ‘Bursa’ya döner dönmez
Adem’in masasına oturmak, avukatıyla anlaşmak ve Faruk’un arkasından iş
çevirmekle’ suçlanmasıydı elbette. Bu kısmı biraz saçma bulduğumu söylemek
zorundayım zira tüm Boran Ailesi’nin elinde kapı gibi düğün davetiyeleri
olmasına rağmen (kelimenin tam manasıyla kapı gibi, her biri koca birer
çerçeve) bir aklı başında insanın da ‘Yaa bu kız en samimi arkadaşı ve bir
hafta sonra onunla evlenecek adamla yemek yiyemez mi?’ demedi, Dilara ve
Süreyya’nın ne kadar yakın olduklarını en iyi bilen de Faruk’ken üstelik. Bebişim
Süreyya da o can acısıyla gitti avukatı aradı (bu satırların yazarı her daim
Team Süreyya olacağını belirtmek ister).
Bağırtmayın şu kızı artık
Gelelim diziye yeni katılan
Avukat Can’a. Murat Aygen beğendiğim bir oyuncu ve onu sevdiğim bir dizide
görmek beni sevindirdi, bu cepte. Can Bey’e ise katiyen ısınamadım. ‘Çok ciddi
duran avukat’ klişesini yıkmaya çalışırken bir başka klişeye, ‘modern hayata
meydan okuyan bohem müzisyen’ olmaya koşmuş Can, ilerleyen bölümlerde Süreyya’ya
yürüyerek onun aklını karıştıracak anlaşılan.