Herkese merhaba, geçen bölümden sonra Ranini'ye hiç bahsetmedim ama yazmaktan vazgeçmiştim. Söylemiştim daha önce, ama ben olsam unuturdum, tekrar hatırlatayım: Bu benim ikinci dizi yorumlayışım kaç senedir. İlkini de yarım bırakmıştım. Tekrar güven kırmak istemedim, belki yazı bekleyeniniz vardır diye kimseyi yarı yolda bırakmayı da istemedim. Buradayım işte, yani neden olayı dramatize ettim bilmiyorum ama hislerimi sizle paylaşmak istedim.
Tam da anlatıldığın gibiymişsin.
İpek Erdem'le tanıştık sonunda. Hoş geldin Merve Çağıran! Benim sevdiğim bir oyuncu, bu yüzden alışmakta güçlük çekmedim. İkilinin tanışma sahnesi gözüme i-na-nıl-maz battı ama. "Oturabilirsin dedim mi?" "Bela mısın nesin... Ne iş yapıyorsan onu yap!" Bu tarz cümleler hoşuma gitmedi. "Bunlar ileride kötü anlaşacaklar, zıtlaşacaklar bakın ona göre; şimdiden böyle saldırgan cümleler yazıyoruz, siz anlayın." İpek baştan aksi tavırlar sergiledi ama sonunda Eylül'e "Belki sarılırız..." demesi tam da istediğim yere geliyor olabilir. Eylül'e iyi davranıyormuş gibi görünüp Truva Atı'na dönüşecek belki de.
Ayrıca, Eylül 17-18 yaşında babaannesinin kapısına bırakıldı. Aradan 10 yıl geçti. Bu kardeşinin büyüyüp serpilip doktor olması için bir 30 yıl geçmesi lazım. Eğer İpek, Eylül'le birlikte büyüyen bir çocuksa ve Eylül onu hatırlamadıysa bir IQ testine daha girsin derim.
undefined">Hayat çok kısa Esma, bekletmeye hiç gerek yok.
Bu vurdumduymaz Alp'i hem sevdim hem nefret ettim. Birincisi, kimsenin dış görünüşüyle alay etmem tarzım değil ama o saçlar yüzünden hiçbir ciddi sahneye odaklanamadım ya. Mesela Ali Asaf karizmatik bir şekilde yürüyor. Ölümle yaşam arasında 5 dakika var, diyor benim gözlerim hemen Alp'in buz mavisi saçlarına kayıyor. Neyse ki yıkayınca çıkan boyalardanmış. Ben de mi alsam? Mor mu pembe mi yorumlarınızı bekliyorum... Şaka şaka :)
Bu arada Esma'yı öpmeler, hemşireye iltifatlar.. Şimdi bu beni bozar Alpciğim. Öyle özgür takılmaya karar verdin diye kovaladıkça kaçan ateş böceği olamazsın. Benim anlamadığım konu şu: Esma ile Alp sevgili oldu ya. Bu, Alp'in bastırdığı bir duygu muymuş yani? Biz niye göremedik onu? Bir anda hoaaaydiiii el ele, yan yana.
Ben hayatımda hiç vazgeçmedim Eylül, sadece bir kez geç kaldım.
Bu cümleyi duyduğum her an gözlerimi devirip "Evet Ali Asaf, Eylül'ün o motora binip gitmesine izin vermeyeceksin tamam, şşş sakinn.." diyorum. Çünkü sıkıldım. Adam orada arabaya sıkışmış, ölecek. Hala derdi tasası Eylül. Eylül'e sinirim hala geçmedi. Ziyanur babaannenin ölüm raporunu değiştirmiş olabilir, bunda Ali Asaf'ın günahı ne? O tırdaki surat asmalarına tahammül edemedim. Artık Eylül'ün canını sıkan her şeyin faturasının Ali Asaf'a kesilmesi beni epey üzüyor. Biz diyoruz naif aşk sahneleri, bir küçük dokunuşa bile bağırıp çağıran Eylül olarak geri dönüyor, bakalım nereye kadar.. Ali Asaf'a tavsiyem: Kaçan kovalanır, artık bir çek kendini paşam ya bir gururlu ol..
Bugün replik yorumlamaktan ziyade kısa notlarım daha fazla:
1) Bu İpek Hanım cafe'de boş boş dolaşacak zamanı nereden buldu, neden Süleyman'ın iş teklifinden önce çalışmıyordu? Bu mesela benim aklımda bir soru işareti.
2) Tıp tutturmak, sene kaybı olmadan bitirmek, TUS'u tek seferde kazanmak, uzmanlığı sorunsuz almak ne kadar kolaymış hiç bunlardan bahsetmemiştiniz.. Herkes genç doktor, hoca oluyor falan tam da bunları unutmuştuk. Vedat Bey'in muhteşem genleri sayesinde... Tüm çocukları uzman doktor, maşallah maşallaahhh!
3) Taşralı olmak acaba "HOCAA!" hitabını da beraberinde mi getiriyor, daha önce de birkaç dizide fakir ve serseri karakterler öğretmenlerine Hoca diye sesleniyordu. Hocam değil, Selim Bey'i geçtim, Selim falan da değil. Hoca.
4) Artık "kim olsa aynı şeyi yapardı"olayları Eylül yapınca sürekli "Kader seni bana gönderdi, sen bir meleksin, bana yardıma gönderildin." durumu olmasın.
5) Ali Asaf nihayet sokakta ameliyat yapamayacaklarını, steril olmadıklarını 11. bölümde anladı. Şimdi, konu hakkında çok bir bilgim yok ama benim aklım almıyor 3-4 saat önce doğmuş bir bebeğin gece vakti dışarı çıkarılması, o ortama getirilmesi imkan dahilinde olamaz. Bebek enfeksiyon kapar, üşütür...
6) Beyin cerrahlarının başını kaşıyacak vakti olmadığını düşünüyorum bu Oğuz ne ara jinekolog asistanlığına başladı? Ultrasonla bebek görüntülemeyi gerçekten beyin cerrahları yapıyor mu? Sadece soruyorum.
7) Fatih'in karanlık tarafa bu kadar keskin geçiş yapması abartı. Tamam, biz Bahar'a his beslediğini biliyorduk da bu kadar derin ve takıntılı olduğunu hiç anlayamamıştık. Bu şekilde gözümüze sokulması sakil durdu.
8) Bahar'ın annesi geliyor. İşte bu karaktere heyecanlandım biraz. Bahar'ı terk ettiğine göre pek umursamayacak, ama bir anne olduğu için sebep olanlara intikam ateşiyle yanıyor da olabilir de Eylül'e düşman bir değil, iki değil. Daha da fazlası yorar. Bana kalırsa Sinan'a düşman olarak gelecek ki bu benim kapılarımı sonuna kadar açmama yetecek bir sebep.
Bu haftalık yine bu kadar... Kendinize iyi bakın, görüşmek üzere.