Aaah ah sevgili
RaniniTv okurları, böyle içimi çeke çeke yorum yazmaya başlamayı öylesine
özledim ki anlatamam dersem yalan olur. Zira karşınıza anlatmak için çıkıyorum
efenim.
Ateşböceği’ni
başladığı günden beri kısmen takip ediyordum. Açık konuşayım, ilk başta konusu
beni pek içine çekememişti. Sonra bir baktım bir takım dolaplar, sırlar (Aman! Olmazsa
olmazımız. Eski bir “Kiralıkçı” olarak yaram hala derinde), efendime söyleyeyim
casusluklar falan filan ve pek tabii çok güzel bakan bir esas oğlan! Kaçar mı
çift X kromozomlu Türk kızı bünyemden? Kaçmaz.
Şey diiil mi ya bu, Barış Buka'yı görünce ben!
Barış Buka benim
öyle özlediğim bir karaktermiş ki, izlemeye değil de görmeye başladığımda tuttu
ve bırakmadı. Törpülenmez köşelerle dolu, dediğim dedik, dürüstlükten sopa
yutmuş gibi, gururlu deseniz değil kibirli deseniz hiç değil diyeceğimiz er
kişilerden öyle bıkmışım ki kendisi adeta çölde bir vaha oldu bana. O yumuşacık
tavırları, gerçek olamayacak kadar derin bakışları, yumuşacık kıskançlığı, ağzının
köşesinin yumuşacık kıvrılışı bile öyle etkiledi ki beni. Öyle bıkmışım ki “Het
höt benim dediğim olur çünkü ben prensip sahibi, başarılı bir iş adamı ve doğrucu Davut'um uleyynn!” tarzı erkekleri izlemekten! Çok zarif bir
beyefendi, başarılarının devamını diliyoruz lakin böyle ıstırap olur mu Sayın
Hakim?
Yerlidiziseverbirey
olarak çoğunuz gibi sevip de kavuşamamalara ben de alışığım. Nasıl olmayayım,
coğrafyamızda başka mesele mi var Allah aşkına? Seversin ve tabii ki
kavuşamazsın al sana nur topu gibi bir aşkın olmuştur artık ama asla kavuşamazsın,
belki finalde kavuştururlar, emin olamazsın!
Biz toplum
olarak aşkı değil de ıstırabını daha çok seviyoruz gibi geliyor. Özellikle
erkek tarafı acısından kendini alıp duvardan duvara çarptı mı tadından
yiyemiyoruz. Bir kadın yüzünden erkeğin o hallere düşmesinden resmen zevk
alıyoruz. E ama nasıl almayalım? Barış Buka gibi çipil çipil bakıp, “Ben seni
kendime alamıyorum ama başkasına da gitme” der gibi yapınca titreşime alınmış
telefon gibi nasıl olmayalım sevgili okur bir de bakayım hele bana?
Ah ah Barış Buka.
Seni elinde Kadınsız Erkekler’inle
ilk gördüğümde anlamıştım. Bu ilk sarsıntın herhalde. Nasıl da alışık değilsin
sevmelere, sevilmelere ve yenilmelere. Benim de alışık olmadığım bir tarafın
var yukarıda bahsettiklerimin aksine: Sır sahibi tarafta sen varsın ve üstelik
erkeksin! İlk defa bir hanım kızımızı hiçbir şeyden haberi olmayan tarafta
izliyorum. Gözlerim yaşlı, fonda Queen’den We Are The Champions çalıyor,
gururluyum. Üstelik bu hanım kızımız bir de özel şoför, fevkaladenin de
fevkinde. Yalnız bu noktada beni rahatsız eden bir şey var: Aslı’nın Hukuk
Fakültesi’ni kazanmış ama bazı sıkıntılar sebebiyle bu hayalinden her seferinde
vazgeçmek zorunda hissetmiş olması. Çok zorlama gelmişti ilk başlarda, şimdilerde
alıştım herhalde çok gözüme batmıyor ama Aslı şoför olarak kalsaydı da biz onu
zaten böyle severdik, makam mevki sahibi olması gerekmiyordu değil mi Sayın Barış
Buka? Ben de öyle düşünmüştüm…
Yollar gidişime Barış Bey gülüşüme hasta.
Birbirlerini çok
güzel seviyorlar ve öyle güzel kavuşamıyorlar ki o kadar olur. Ben bu konuda Barış’a
katılan taraftayım elbette. Suç Hakan’ın kendinde değilken Çiçek’e çarpmış
olmasında değil maalesef. Suç, Barış’ın Aslı’yı bin bir dolapla gözünün önünde
tutmuş olmasında. Bence de uzak durun birbirinizden sevgili Barış, uzak durun
ki aşk acısından kusacak gibi olmalarınızı izlemelere doyamayalım hihihihi.
Teo da kendince
haklı pek tabii. İstiyor ki dörtlü datelere (Gül-Teo, Aslı-Barış) çıksınlar herkesler
mutlu olsun ama öyle olmuyor işte, öyle olmuyor. Esas oğlansan veya esas kız, mutlu
aşk yok ki sevgili Teo. Yazılmıyor yani, anca sana kadar yetiyor. Arzu ve
Barbaros’un aksine çok tatlısınız Gül ile söylemeden geçemeyeceğim. Çok
yakıştınız. Reçetenize tez vakitte nikah yazdım ona göre.
Mahallenin
başına gelen musibetten mütevellit Aslı ve Barış’ın işbirliği için küslüklerini
ertelemesi çok hoş oldu. Hele Aslı’nın olayı yanlış yorumlayıp hem kendini hem
de Barış’ı bu aşk batağından kurtarmaya karar vermesinin ardından gelen
abartılı hareketleri o kadar komikti ki izlemelere doyamadım. Koltuk kolçağı
değildir o Aslı, kolçak olsa duramazsın. Dosdoğru kapı gibi, taş gibi, duvar
gibi eğilmez bükülmez sandığın ama yara bere içindeki Barış Buka karşındaki. Üstelik
smokin de maalesef çok yakışıyor bu beye. Ne diyebilirim ki? Barış sana bakar
aha da aşağıdaki gibi (Şekil1-A) böyle, biz de ona bakarız. Hayat.
Barış: Allah'ım bu çipil gözlerim neler de görüyor? :( (Şekil1-A)
Casusluk edişlerini izlemek o kadar eğlenceli ki, yavan bir tat bırakmıyor insanın ağzında. Bir sahnede kıskançlığını izlerken zevkten dört köşe olduğun adamı bir sonraki sahnede masanın altında eciş bücüş saklanırken gördüğünde için gitmeye devam ediyor mesela. Ha şimdi oldu olacak derken insanı taşikardi eden voltajı bir hayli yüksek sahneleri -çok affedersiniz ama- münasebetsiz ve bir o kadar da terbiyesiz bulduğum teyzeler böldüğünde bayılasınız da geliyor gerçi yalan değil. Amma ve lakin aşkın bu temassız evresi öyle güzel öyle zarif ki. Bölüş tarzını her ne kadar irite edici ve son derece itici bulsam da Cahide Teyze Hanım’a teşekkür etmek istiyorum. İyi ki geldi ve o anın büyüsünü bozdu. Çünkü Aslı haklıydı. Daha sevgili bile değilken ne diye öpüşsündü elin adamıyla? Hoş birden soyadını alıvermişti o elin adamının ama her neyse idi rövanşı vardı elbet.
Sen gel beni
dinle Cahide Teyze. Sana tavsiyem, acilen İlayda ve Barış’ı shiplemeyi bırakman
yönünde. Çünkü zinhar oluru yok. İlayda’yı biz kerttik Hakan ile ve o kaddddar
güzel oldular ki, şu an Sıdıka hariç herkes memnun zannımca. Eminim görünce sen de beğeneceksin. Yani zorlama. İlayda Taş
sana illaki gelin gelecek sen benim sözüme güven ama damat çok şükür ki Barış
değil. Herkes adam olacak bu dizide de işte, zaman şart.
Bin öpüşmeye bedel sahne yazma, oynama, çekme dersleri vol.17
Efenim emeği
geçenin emeğine, yüreğini koymuş olanın yüreğine sağlık. Görüşmek üzere,
sevgiyle kalın.