“Orda bir çift var uzakta, o çift bizim çiftimizdir.
Görmesek de, izlemesek de, o çift bizim çiftimizdir. Lay lay lay lay lay.”
Sanırım yazıya neden böyle bir giriş yaptığımı herkes anladı. 48 bölüm olmuş ve
ben hâlâ başrol çifti izleyemediğimden bahsediyorum. Çok tuhaf değil mi sizce
de? Lafı hiç uzatmayacağım; izlediğim en kötü No:309 bölümüydü! Bölüm sonunda ne izlediğimi sorgulayıp durdum.
Acaba ben romantik komedi değil de, Selena,
Sihirli Annem, En İyi Arkadaşım falan mı izliyorum? Bütün bölüme yayılan,
Lale ve Onur sahnelerini gölgeleyen absürt sahneler, cidden neydi onlar öyle?
Filiz’in korkunç halleri… Dizide hipnoz olayının bu
şekilde gösterilmesini şaşkınlıkla izlediğimi belirtmeliyim. Hipnoz ancak bu
kadar kötü niyetle kullanılabilirdi herhalde. Ayrıca, hipnoz denilen olay, bir psikoterapidir.
Öyle kafasına esen herkesin, netten açıp videolarla yapabileceği bir şey değil
yani. Filiz’e acayip saygı duyduğumu biliyorsunuz. Lale ve Onur’a her türlü
destek olduğu için, en azından onu izlerken bu kadar sıkılmıyordum. Artık
tahammül edemediklerim listesine o da eklendi.
Bütün bölüm boyunca Filiz’in gelgitlerini izledik. Melek
mi, şeytan mı, normal mi, anormal mi? Bu saçma durum öyle bir yayıldı ki, zaten
toplasanız 15-20 dakika bile izleyemediğim Lale ve Onur sahnelerinin tadını
çıkartamadım. Üstelik en son sahneye kadar onlar dışında herkesi bol bol izledik.
Hayalimizdeki Ağva’yı da, elimizden aldılar. Halbuki, orası bizim için özeldir.
Emir’in ilk tekmesi, Lale ve Onur’un ilk yakınlaşması, birbirlerini anlamaya
başladıkları, Onur’un Lale’yi sahiplendiği güzel sahnelerin hepsi orda geçti. O
yüzden, acayip umutluydum bu bölümle ilgili.
Bu bölüm yine Lale ve Onur olmayınca, izleyiciler temsili
İnsan ne kadar çok umut ederse, o kadar hayal
kırıklığına uğruyor işte. Fragmanla ve ilk Ağva tatiliyle alakası yoktu bu bölümün.
İlk yarısı, Onur ve Lale’nin tatile gitmemek için direnmesiyle geçti. Yahu ben
zaten gideceklerini biliyorum, fragmanda görmüşüm; neden “Ayy acaba
gitmeyecekler mi?” diye heyecan yapayım ki? Eğer bizi heyecanlandırmayı
düşünüyorlarsa, hiç vermeyeceklerdi tanıtımda sahneyi. Bu bölümün planlaması
böyle olmamalıydı.
Gitmek istememelerini anlayabilirim, sonuçta araları
bozuk. Ama bunu bölümün %80’ine yaymak, sonu belli olan bir sahneyi uzattıkça
uzatmak, hiç de hoş olmadı. (Yerli dizi, yersiz uzun, sahne doldurmak tamam da,
bunları izleyeceğime; klip izlemeye razıyım.) Olması gereken, birkaç inatlaşma
sonrasında Ağva’ya gitmeleri ve gerçekten başbaşa kalıp, aşk tazelemeleriydi.
Mesela yolculuk sırasında yolda kalabilirlerdi. Geceyi başbaşa geçirip, Ağva’ya
gittiklerinde tadını çıkarta çıkarta tatil yapabilirlerdi. Sorunlarını
halletmek için bir sürü alanları olabilirdi. Son sahneye sıkıştırılan birkaç
sahne, tüm bölüme yayılabilirdi. Bize o kadar çok Erol-Filiz-Betül izlettiler
ki yine, son sahnenin bile tadına varamadık. Normal şartlarda ilk bölümdeki
detayları hatırlayıp mutlu olmamız gerekirdi. Mutluluğumuzu da elimizden
aldılar.
İlişkilerini kurtarmak
için gittikleri tatilde, Erol ve Filiz’in ne işi vardı Allah aşkına? Tamam
anladık barışsınlar istemiyorsunuz da, bari başkalarını sokmayın araya. Ayrıca,
Lale ve Onur’un yeterince problemi var. En başta Lale gibi bir engel var ilişkileri
önünde, başka kimseye ihtiyaç yok bu konuda. Ama her ne olursa olsun, bırakın
da yalnız kalıp, birlikte halletsinler sorunlarını. Halledemiyorlarsa da, ben
atışmalarının olduğu sahneleri izleyeyim. Gerçekten iki karakterler de, empati
kurabileceğim sahnelerden bahsediyorum yalnız. Böyle Lale’nin sebepsizce Onur’a
nefret kusmalarından değil. O atışmaya girmiyor benim için. Müsaade edin de,
bir bölüm sonunda “Lale ve Onur’a doydum.” diyerek kalkayım ekran başından.
Neden ben, sürekli başkalarını izliyorum? Başrol çifte sahne yazmamanın, bölüm
sonu sahneleri geçiştirmenin nasıl bir açıklaması olabilir? Bilen biri varsa,
rica ediyorum açıklasın